above

Adposition üstün(d)e, yukarısın(d)a, yukarıda, yukarıya.
The water reached above their knees: Su dizlerinin
üstüne çıktı.
above the city: şehrin üstün(d)e.
to fly above the clouds: bulutların üstünde uçmak.
view from above: yukarıdan görünüş.
In the heavens above: Yukarı semalarda, arşı âlâda.
the powers above: semavî kuvvetler.
Adposition üst, (rütbe ve mevkice) üstün, faik, üstünde.
The colonel is above the major in rank: Rütbece
albay binbaşıdan üstündür.
to live above one's means: kendi imkânlarının üstünde bir hayat sürmek.
That is above my comprehension: Bu benim idrakimin üstündedir.
Adposition (sayıca/miktarca) daha fazla, aşkın.
above 500 members: 500'den fazla üye.
Weight is above
a ton: Ağırlık bir tondan fazladır.
Adverb yukarıya, yukarıda, üst(te), üst taraf(ın)da.
He lives in the apartment above. The birds flying above.
Adverb rütbe/mevki/yetki vb. bakımından) yüksek, üst.
appeal to the court above: üst mahkemede temyiz etmek.
Adverb (sayıca, miktarca) fazla, büyük.
books with 200 pages and above: 200 ve daha fazla sayfalı kitaplar.

boys of 16 and above: 16 yaşında ve daha büyük çocuklar.
Adverb evvelce/daha önce zikredilen/sözü geçen, mezkûr.
the remark quoted above: mezkûr ihtar.
Adverb öbür dünya, ahiret.
Gone to the eternal rest above: Ahirette ebedî uykusuna dalmış.
Adverb -den fazla.
to favor one child above the other: bir çocuğa ötekinden fazla teveccüh göstermek.
Adverb -den arındırılmış, uzak tutulmuş, -nin dışında, -den münezzeh/azade.
to be above suspicion: şüpheden
azade olmak.
to be above bad behavior: kötü davranışlardan uzak olmak.
Adjective önceki, yukarıdaki, evvelce zikredilen, mukaddem.
the above paragraph: önceki paragraf.
Adjective adı geçen/mezkûr (kimse/şey).
The above will all stand trial: Adı geçenlerin hepsi mahkemeye verilecek.

None of the above: Yukarıda adı geçenlerin hiçbiri.
Adjective üst makam.
The orders came from above: Emir üst makamlardan geldi.

English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt

English Turkish Phrases

be pre eminent above all one's rivals

bütün rakiplerinin üstünde olmak Verb

have risen above one's equals

akranlarının üstüne çıkmak Verb

keep one's head above the water

(a) yüzer durumda tutmak, başını su üstünde tutmak, suya batmamak, (b) kendi yağı ile kavrulmak, borca

girmemek, kendi geliri ile geçinip gitmek, ayağını yorganına göre uzatmak.
He's finding it hard to keep his head above the water these days.

keep one's head above the water

(kıt kanaat) geçinmek, iki ucunu bir araya getirmek.
In this business we don't make much money, but

we are able to keep our heads above the water.

keep one's head above water

iki yakasını bir araya getirmek Verb

keep one's head above water

su üzerinde durmak Verb

keep one's head above water

suyun yüzünde durabilmek Verb

keep one's head above water

borçsuz harçsız geçinmek Verb

keep one's head above water

boğulmamak Verb

keep one's head above water

idare etmek Verb

keep one's head above water

su yun yüzünde durabilmek Verb

live above one's means

yorganını ayağına göre uzatmamak Verb

a cut above

daha üstün.

a with a caret above

şapkalı a (â, Â) Noun, Language-Literature

as above

yukarıdaki gibi

as explained above

yukarıda da belirtildiği gibi Adverb

bail above

kefaleti ödeyecek kefil

bail above

ya mahkeme masraflarını karşılamak ya da hapse razı olmak seçeneğinden herhangi birine yaklaşmaması üzerine

kefaleti ödeyecek kefil

bail above

bir özel hukuk davasında davalının

court above

üst mahkeme

far above

çok üstün(de)/yüksek(te).
Far above the hill: Tepeden çok yüksekte.
He is far above the rest

of the class: Sınıfta herkesten çok (daha) üstün durumdadır.

i with a caret above

şapkalı i (î, Î) Noun, Language-Literature

yukarıda adı geçen

yukarıda adı geçen

yukarda adı geçen

Hiçbiri

-den fazla, -den başka, -ye ilâveten, ayrıca, üstelik, fazla olarak, bu yetmiyormuş gibi.
over and

above this consideration, there is another I wish to mention: Bu düşünceye ilâve olarak şu hususu da zikretmek isterim.

payment over and above

tarife dışı ödeme

payment over and above

hava parası

please contact the ministry at the telephone numbers listed above

lütfen yukarıdaki telefonlardan bakanlık ile temasa geçin

quoted above

yukarıda adı geçen

rank above

daha yüksek rütbede olmak.
rank next to: rütbece/mevkice …'den sonra gelmek.

rise above

(a) umursamamak, ka'le almamak, önem vermemek, tenezzül etmemek, seviyesine inmemek, hiçe saymak, aldırış

etmemek.
to rise above an insult. (b) (kusur vb.) yenmek, galebe çalmak.
to rise above one's misfortune: talihsizliği yenmek.

stand head and shoulder(s) above

çok yüksek olmak Verb

tenant of the flat above

üst kat kiracısı

the ... above

yukarıdaki ... Adjective

u with a caret above

şapkalı u (û, Û) Noun, Language-Literature

view from above

kuşbakışı

above all

hepsinden önemli(si), en önemli(si)/üstün(ü), herşeyden önce/ziyade, özellikle.
Charity above all:

Hayırseverlik her şeyden önce gelir.

above all

herşeyden önce, evvelemirde.
Above all we need some food to eat: Herşeyden önce yiyeceğe ihtiyacımız var.

above all

hepsinin üstünde Adverb

above average

ortalamanın üstünde

above board

hakedilmiş Adjective

above board

açık ara önde olmak Adjective

above board

dürüst

above cited

yukarıda sözü edilen

above criticism

eleştirilecek yanı olmayan

above exception

itiraz kabul etmez

above ground

(a) canlı, hayatta, (b) yeryüzünde, meydanda.

yukarıda adı geçen

normalin üstünde

başabaştan yukarı

itibari kıymetten daha yüksek

above par

itibari değerlerin üstünde muamele gören menkul değerler

above par

başa baş kıymetten yukarı

above par

paritenin

above par

başa baştan yukarı

above politics

(her iki taraftan politik destek görmek umuduyla taraf tutmaya yanaşmayan generallerin tutumu ; işadamlarının

sık benimsediği bir davranış biçimi

above politics

politikalar üstü

above price

paha biçilmez, çok değerli/kıymetli.

yukarda yazılı fiyat

yukarıda sözü edilen

mezkûr

üst kat(ta), yukarı kat(ta). Adverb

above standard

standart üstü

above suspicion

çok dürüst

above suspicion

her türlü şüphenin dışında

above suspicion

şüphe uyandırmayan

above the line

(Br) kamu harcama ve gelirlerinin sunuluş şekli (bütçenin üst bölümünde sunulur)

above the line

kanuni harcama ve gelirlerin sunuluş şekli

above the line cost

televizyonda prodüktörler

above the line cost

yönetmenler

above the line cost

sanatçılar ya da senaryo için bütçelenmiş masraflar

above the line cost

çizgi-üstü maliyet

above the line promotion

televizyon aracılığıyla yapılan reklam

above the line promotion

basın

above value

değerinin üzerinde

above water

güvenceli, emin, sıkıntısız, kaygusuz, (özellikle malî sıkıntıdan) âzade.

ac above capacity

kapasitesinin üstünde çalışmak Verb

As mentioned above,

Yukarıda belirtildiği gibi,

As mentioned above,

Yukarıda da belirtildiği üzere,

As mentioned above,

Yukarıda da belirtildiği gibi,

As mentioned above,

Yukarıda belirtildiği üzere,

As stated above,

Yukarıda da belirtildiği gibi,

As stated above,

Yukarıda belirtildiği gibi,

As stated above,

Yukarıda da belirtildiği üzere,

As stated above,

Yukarıda belirtildiği üzere,

auditing above local level

yerel düzeyin üstünde denetim

be a cut above ...

...'den bir adım önde olmak Verb

be above suspicion

şüphe konusu olmamak Verb

be above the law

kanunun üzerinde olmak Verb

brood above/over

üstünü kaplamak, havasını doldurmak, bürümek, heyulâ gibi çökmek, hâkim/musallat olmak, eksik olmamak.

Hate brooded over the town: Kasabayı kin/nefret bürüdü.
A thundercloud had been brooding over the hills all afternoon. Trouble seems to be brooding over his family.

declaration above the value

mala değerinden yüksek değer biçme

do above the average trade

vasatın üstünde ciro yapmak Verb

get above oneself

kendini beğenmek/bir şey sanmak, böbürlenmek.

go above and beyond

elinden geleni yapmak Verb

go above and beyond

bir işin hakkını vermek Verb

go above and beyond

daha fazlasını yapmak Verb