any

  1. Adjective bir, herhangi (bir).
    At any hour of the day: Günün herhangi bir saatinde.
    Do you have any witnesses?
    (Herhangi bir) şahidiniz var mı?
    Pick out any one you like: İstediğini al.
    This isn't any ordinary fish: Bu, alelâde bir balık değildir.
  2. Adjective her ne (olursa olsun).
    at any price: her ne pahasına olursa olsun.
  3. Adjective biraz, bir miktar.
    Have you any sugar? (Biraz) şekeriniz var mı?
    Come and see me if you have
    any time: (Biraz) vaktiniz varsa gelip beni görünüz.
  4. Adjective her, her bir, herhangi bir, rasgele.
    any pen will do: Herhangi bir kalem işimi görür.
    any student
    knows that: Her öğrenci bunu bilir.
    Read any books you find on the subject: Bu konuda bulabileceğiniz her (herhangi bir) kitabı okuyunuz.
    He knows English if any man does: İngilizceyi onun kadar bilen yoktur (İngilizceyi bilse bilse o bilir).
  5. Adjective (olumsuz bir ifadeyi izlemesi halinde) hiç, hiçbir, asla, kat'iyen.
    I haven't any money: Hiç param
    yok.
    He can't endure any criticism: Tenkide hiç/asla/kat'iyen tahammülü yoktur.
    He hasn't any reason to complain: Şikâyet etmesi için hiçbir sebep yok.
    not under any pretext: hiçbir bahane ile.
  6. Pronoun herkes, (herhangi bir) kimse, kim.
    any but he would refused: Ondan başka herkes reddederdi.
    Would
    any forget such an adventure? Böyle bir macerayı kim unutabilir?
    He does better than any before him.
  7. Pronoun herhangi bir miktar, hiç.
    We don't have left any: Hiç kalmadı.
    If any: şayet varsa/kaldıysa.

    We have very little, if any water: Şayet kaldıysa çok az suyumuz vardır.
    There are very few trees, if any: Eğer varsa, çok az ağaç vardır.
  8. biraz, biraz olsun, bir dereceye kadar, azıcık.
    Do you feel any better? Biraz daha iyi hissediyor
    musun(uz)?
    If she leans any farther, she'll fall: Biraz daha eğilirse düşer.
    Do you have any more tea? Biraz daha çayınız var mı?
  9. Bazen tercüme edilmez:
    I can't speak any plainer: Daha açık konuşamam.
    I am not any better: Daha iyi değilim.
kendi eğilimini izlemek Verb
eğer varsa
iskambil
ha bugün , ha yarın
artık, daha fazla.
I can't go any further: Daha fazla gidemem.
artık, daha fazla.
I can't go any further: Daha fazla gidemem.
daha fazla, başka.
I don't want any more.
defalarca, yüzlerce (defa), çok sayıda/miktarda.
I've told you any number of times to keep the door
shut: Sana yüzlerce defa kapıyı kapalı tut dedim.
her hangi
(gündemdeki) başka konular Noun
Reklamın kötüsü olmaz. Sentence, Advertising
sevk edilen herhangi bir miktardaki mala uygulanan taşıma ücreti
küvet
hiç de daha az.
He doesn't seem any the less healthy in spite of all his drinking: Bu kadar içmesine
rağmen hiç de daha az sıhhatli görünmüyor.
her an, her zaman, ne zaman istenirse.
any time you like: ne zaman isterseniz.
He may turn
up any time: (a) Her an gelebilir, şimdi neredeyse gelir; (b) Herhangi bir zamanda gelebilir.
çok yakında Adverb
Eli kulağında.
lapa
hangi yönden ele alsanız, hangi açıdan baksanız.
amaçsızlık
her türlü tedbirden kaçınmak Verb
her büyüklükte bağış kabul etmek Verb
Sorusu olan var mı? Sentence, Education-Training
… yok mu? Noun
her ne pahasına olursa olsun, neye malolursa olsun.
at someone's cost: birinin hesabına/zararına.
ha bugün , ha yarın
her daim Adverb
sürekli Adverb
mütemadiyen Adverb
sürekli olarak Adverb
her zaman Adverb
daima Adverb
her an, herhangi bir anda.
her ne pahasına olursa olsun.
her halde, her halükârda, her ne olursa olsun, mutlaka, yine de.
At any rate , we can go out when it stops raining.
Durum ne olursa olsun,
herhangi bir zaman
uyarısız saldırmak Verb
her fırsattan yararlanmak Verb
genç bir kız için iyi kısmet olmak Verb
herhangi bir kuşkudan uzak olmak Verb
herhangi bir suçla suçlanmamak Verb
asılsız olmak Verb
herhangi bir mesleği olmamak Verb
hiç şüphesiz Adverb
hiç şüphe yok ki Adverb
asla, hiçbir veçhile, kat'iyen, hiç de.
He is by no means bright.
hangi yolla olursa olsun Adverb
herhangi bir yolla Adverb
ne şekilde olursa olsun
her halükârda
başka herhangi bir şekilde Adverb
bu konuya ışık tutabilir misin
her türlü tartışmaya set çekmek Verb
bir tasarı hakkında herhangi bir bilgisi olduğunu inkâr etmek Verb
kişisel duyguları işin içine katmamak Verb
… yok mu? Noun
(sözleşme) sadece bina sakinleri girebilir
kısmen yerine getirmeme
hangi amaçla olursa olsun Adverb
herhangi bir amaçla Adverb
herhangi bir nedenle Adverb
herhangi bir sebeple Adverb
hangi nedenle olursa olsun Adverb
herhangi bir nedenle Adverb
hangi sebeple olursa olsun Adverb
her gün iflas edebilir durumda olmak Verb
biri için her çareye başvurmak Verb
ikametgâha teslim mallar Noun
her türlü iş yapmak Verb
hiç dikkate almamış olmak Verb
bence bir mahsur yok
Başka bir çözüm göremiyorum.
herhalde, her halü kârda, behemahal, mutlaka, ne/nasıl olursa olsun.
In any case, come back tomorrow.
her halükarda Adverb
(gelecekte) ne olursa olsun, her halükârda, herhalde, mutlaka, behemehal.
I'll probably see you tomorrow,
but in any event I'll telephone.
hangi şekilde olursa olsun Adverb
herhangi bir biçimde Adverb
hangi biçimde olursa olsun Adverb
herhangi bir şekilde Adverb
hangi şekilde olursa olsun Adverb
herhangi bir şekilde Adverb
hangi biçimde olursa olsun Adverb
herhangi bir biçimde Adverb
her ne suretle olursa olsun Adverb
herhangi bir şekilde
anlaşmazlıklara engel olmak için
anlaşmazlıklara meydan vermemek için
… yok mu? Noun
alakasızlık
ilişkisizlik
işlevsizlik
bir sevkıyat için açık teminat tahtında beyan edilen azami meblağ
emtea sigortacısının flotan poliçe tahtında bir mahal itibariyle rizikoya maruz kaldığı azami miktar
kimsenin ruhu duymaz, kim kime dum duma.
asla, kat'iyen, hazine bağışlasanız olmaz, dünyada olmaz/yapamam.
asla, hiçbir veçhile, kat'iyen, hiç de.
He is by no means bright.
asla, hiçbir veçhile, kat'iyen, hiç de.
He is by no means bright.
önemsiz derecede
cahil olmak Verb
eğitimsiz olmak Verb
bilmemek Verb
cahil kalmak Verb
kat'iyen, hiçbir suretle, asla, sakın.
kesinlikle Adverb
hiçbir şekilde Adverb
aldırış etmemek Verb
hayır beklememek Verb
üzerinde hiç parası olmamak Verb
oralarda olmamak Verb
takmamak (argo)
şansa bir şey bırakmamak Verb
aksine herhangi bir hüküm olsa dahi
aksine bir hüküm olsa dahi
alıcının atıfta bulunduğu hiçbir şartı kabul etmemek Verb
ne pahasına olursa olsun barış
bir ordunun ilerlemesi
gerekli parayı toplamak Verb
röportaj isteklerini reddetmek Verb
gazetecilerin röportaj isteklerini reddetmek Verb
dövize çevrilebilir herhangi bir para ile havale etme
tek taraflı fesih fesh
tüm buluşlardaki bütün haklarını devretmek Verb
her türlü aşınmaya dayanmak Verb
her türlü aşınmaya dayanmak Verb
ne pahasına olursa olsun iş koparmak Verb
her türlü yetkiyi elinden almak Verb
bir sözleşmeyi her an ihbarsız feshetmek Verb
Binlerce … var. Sentence
Bir sürü … var. Sentence
…den geçilmiyor. Sentence
… kaynıyor. Sentence
…lerin sürüsüne bereket. Sentence
Sayılamayacak kadar çok … var. Sentence
… kaynıyor. Sentence
Bir sürü … var. Sentence
…lerin sürüsüne bereket. Sentence
Sayılamayacak kadar çok … var. Sentence
…den geçilmiyor. Sentence
Binlerce … var. Sentence
her çapta
her vüsatte
her halükârda
şartlar ne olursa olsun
borçsuz
ayırt etmeksizin
açıktan açığa
zaman kaybetmeden
resmi bir kimliği olmadan
herhangi bir kışkırtma söz konusu olmaksızın
herhangi bir kaydı ihtirazi olmadan
sonuçsuz
borçsuz harçsız
herhangi bir bedeli olmadan
herhangi bir gerekçe göstermeden Adverb
hiçbir gerekçe göstermeksizin Adverb
herhangi bir yorumda bulunmadan
herhangi bir talebi bozmaksızın
artık fazla zahmete girmeden
gayesiz dolaşmak Verb
Herhangi Bir Biçimde Tutulan Veya Hapsedilen Kişilerin Korunması İçin Prensipler Bütünü Noun, International Law