-
yatak, yatılacak yer.
a room with two beds: iki yataklı oda.
confined to bed: yatalak,yatağa düşmüş, yataktan kalkamaz halde.
bed of roses: rahat bir yer/durum.
bed of nails: çok rahatsız bir yer/durum, iğne üstü(nde).
to die in one's bed: eceliyle ölmek.
to keep to one's bed: hasta yatmak.
marriage bed: gelin/zifaf yatağı.
spare bed: misafir yatağı. - karyola, döşek ve yatak örtüsü.
- karyola.
-
yatma, yatıp uyuma, uyku.
It's time for bed = It's bedtime: yatma/uyku zamanı. -
bir gecelik yatak ücreti.
$60 for bed and breakfast: Yatak ve kahvaltı ücreti olarak $60. -
(a) evlilik ilişkisi, karı-koca münasebeti ve sorumlulukları, (b)
k.d. cinsî münasebet,
kabasikişme.
What's wrong with young people these days? They seem to think of nothing but bed! -
dinlenme yeri, istirahatgâh.
He made his bed under a tree. -
yığın, küme, şekil veya durum itibarıyla yatağa benzer şey.
bed of ashes/coal: kül/kömür yığını. -
tarh, bahçede/çimenlikte bitkilerin yetiştirildiği yer.
a flowerbed: çiçek tarhı. - limonlukta yetişen bitki.
-
(nehir/göl vb.) dip, yatak, zemin.
a riverbed: nehir yatağı.
the seabed: denizin dibi. - temel/destek görevi yapan parça.
-
kaya tabakası.
In this part of the country you can see the rock beds clearly, one on top of the other. - (yollarda) çakıl/mucur vb. döşeme.
- (bina inşaatında) taş/tuğla altına konulan harç/çimento tabakası.
- Printing harf ve klişelerin yerleştirildiği yüzey.
-
Chemistry tezgen olarak kullanılan kütle, 18.
zool. hayvan pençesindeki etli kısım. - (bkz: bed and board ).
- yat(ır)mak.
- yatak temin etmek.
- (tarhlara bitki) dikmek.
-
tabaka halinde dizmek.
to bed oysters. - oturtmak, gömmek, yerleştirmek.
- cinsî münasebette bulunmak maksadıyla yatağa götürmek.
-
gecelemek, geceyi geçirmek.
I want to bed in the best hotels. - Geology katman oluşturmak.
yaptıklarından sorumlu olmak, kuyusunu kendi eliyle kazmak, kazdığı kuyuya düşmek.
You've made your
You've made your
bed, now lie in it: Bile bile yaptın, şimdi âkibetine katlan.
ters taraftan kalkmak: (o gün için) aksi/huysuz olmak, aksiliği/huysuzluğu üstünde olmak.
Never try
Never try
to reason with him when he's gotten up on the wrong side of the bed: Huysuzluğu üstünde iken makul yoldan onu iknaya çalışma.
hastahane yatağı, hastanın değişik konumlarda yatabilmesi için üç parçası değişik eğimlerle ayarlanabilen özel yatak.
(a) zifaf yatağı, yeni evlilerin ilk gece yattıkları yatak, (b) nikâhın verdiği hak ve vazife.
(a) yatağa koymak/yatırmak, (b)
bas. kalıpları baskıya hazırlamak, (c)
argo (gazete, dergi vb.) baskıya hazırlamak.
bas. kalıpları baskıya hazırlamak, (c)
argo (gazete, dergi vb.) baskıya hazırlamak.
evliliğin/bir evin sorumlulukları/masrafları.
He said he would not be responsible for his wife's debts
He said he would not be responsible for his wife's debts
after she left his bed and board: Karısının evi terkettikten sonra yaptığı masraflardan sorumlu olmayacağını söyledi.
(Br) Londra Menkul Kıymetler Borsası'nda bir yatırımcının bir grup hisse senedini o gece satması ve ertesi
sabah açılışta aynı grup hisse senedini ger
(vergiden kurtulmak için) bir gün satılan hisselerin ertesi gün geri alınması.
yatak arkalığı: kötürümlerin yatakta oturabilmesi için yatağa takılan ayarlanabilir arkalık.
chair
chair
bed ile ayni anlama gelir.
Noun
(a) (insan veya hayvan için) yatak yapmak.
to bed down a horse. (b) gidip yatmak.
They put
to bed down a horse. (b) gidip yatmak.
They put
out the fire and decided to bed down for the night: Ateşi söndürdüler ve gidip yatmaya karar verdiler.
gül gülistan: tamah edilecek şey, rahat ve lüks mevki veya iş. (Çok defa alay için kullanılır).
güllük gülistanlık: rahat ve âsude zaman/yer/durum.
Life is no bed of roses: Bu dünya her zaman
Life is no bed of roses: Bu dünya her zaman
güllük gülistanlık değildir.
(fidanları) geniş yere (tarhlara) dikme(k), seyreltme(k).
Will you help me to bed out the plants?
Will you help me to bed out the plants?
huysuz/hırçın olmak, herkesi terslemek, yatağın ters tarafından kalkmak.
He was born on the wrong
He was born on the wrong
side of the blanket: O piç olarak doğdu.
garip yatak arkadaşları (ortadaki koşullardan ötürü birlikte çalışmak zorunda kalan hasımlar
Noun
Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)
- Başlama, başlayış
- bk. bet