bell

  1. zil, çıngırak.
    door bell: kapı zili.
    electric bell: elektrik zili.
    telephone bell:
    telefon zili.
    the dinner-bell: yemek zili.
    to ring the bell: zil çalmak.
    to strike the bell: vakti/saati gelmek.
  2. çan, kampana.
    by/with bell, book and candle: (dinde) resmî lânetleme, dinden çıkarıldığını resmen
    ilân etme.
    sound as a bell: (a) sapasağlam, tam sıhhatte, (b) kusursuz, mükemmel.
  3. zil/çan sesi.
    We rose at the bell.
    There's (a ring at) the bell: Zil çalıyor.
    to strike
    eight bells: öğle olmak.
  4. çan biçiminde herhangi bir nesne.
    diving bell: dalgıç hücresi.
    the bell of a flower: çan
    şeklinde çiçek.
    bell of a musical wind instrument: çan şeklinde nefesli saz.
    dumb-bell: (a) (jimnastikte) el güllesi, (b) ahmak, aptal, budala.
  5. bir boru veya müzik aletinin genişleyen ucu.
  6. Maritime Traffic (a) gemide saati bildiren çan vuruşu, (b) herbir çan vuruşunun gösterdiği yarım saatlik süre.
  7. umbrella ile ayni anlama gelir. denizanasının şemsiye biçimindeki bedeni.
  8. Botany çiçeğin çan biçimli taç/tüveyç kısmı.
  9. zil takmak, çıngırak asmak.
    The cat was bellled to warn the birds : Kuşları tehlikeden uyarmak
    için kedinin boynuna zil takılmıştı.
  10. çan şeklini almak.
  11. böğürme: kösnüme devresinde geyiklerin çıkardığı ses.
  12. (geyik) böğürmek, bağırmak.
  13. (bkz: bellow ), (bkz: roar )
tehlike çanı
zile cevap vermek (kapıyı açmaya gitmek Verb
ruhen ve bedenen sağlam
çan çiçeği
(Campanula medium): güzel, gösterişli mor-mavi-pembe veya beyaz çiçekleri için yetiştirilen bir bitki. Noun
ölüm çanı, ölümü bildiren çan.
yemek zili.
dinner hour = dinner time: yemek saati.
dinner jacket: smokin.
dinner pail:
sefertası.
dinner party: ziyafet.
dinner table: sofra, yemek masası.
dinner service = dinner set: sofra takımı.
dinner-trolley = dinner-wagon: (evler için) küçük yemek arabası.
dinnerware: sofra takımı (tabak, bardak, çatal, kaşık, bıçak).
dalgıç hücresi.
kapı zili
yangın zili/çanı. Noun
kampana ya da demirli bir şamandıranın çaldığı kampana
ölüyü haber veren çan
cam fanus
cam fanusu
el çanı
gece çanı
matem çanı.
ölüm çanı, ölümü bildiren çan.
çekilerek çalınan zil
(saat) çeyreği vurma
anımsa(t)mak, hatırla(t)mak, hatırlar gibi olmak.
His name rings a bell: Adını hatırlıyorum.
That
doesn't ring a bell: Onu hatırlamıyorum.
hatırla(t)mak, tanır/hatırlar gibi olmak.
That name rings a bell: Bu ismi hatırlıyorum.
isteğe uygun olmak, ihtiyaca cevap vermek.
This new book rings a bell with teenagers: Bu yeni
kitap çocukların ihtiyacına cevap veriyor.
takdis çanı. Noun
(a) (boksör) zil imdadına yetişti (zaman dolduğundan nakavttan kurtuldu), (b) (herhangi bir şahış) son anda paçayı kurtardı.
kampana
dükkân zili
işaret çanı
akçan
(Halesia). Çan şeklinde gümüş renkli çiçek açan K. Amerika ağacı.
çıngırak
fırtına çanı
kampana çalmak Verb
vesper ile ayni anlama gelir. akşam çanı;
işaret/ hazırlık zili.
vardiya zamanını bildirmek için kullanılan kampana
vardiya kampanası Noun
bakla Noun, Plant Species
gemilerde makine dairesini ilgilendiren emirlerin yazıldığı defter.
çanlı şamandıra.
baş hademe: otellerde oda hizmetçilerinin başı.
dirsekli kol
bell jar
çan şeklinde kavanoz. Noun
kara süpürgeotu
(Erica cinerea).
çan şeklinde kavanoz. Noun
tunç: çan yapmakta kullanılan %80 bakır, %20 kalay ve bazen az miktarda kurşun ve çinko içeren alaşım. Noun
şiş(ir)mek, genişle(t)mek, havalan(dır)mak.
belling out the tubes will permit a freer passage of air:
Boruların genişletilmesiyle havanın daha serbest geçişi sağlanacaktır.
sweet pepper Noun
palanga, ikisi sabit 4 makaradan oluşan düzen: uygulanan kuvvetin 6 katı ağırlıkta yükü kaldırır.
zil düğmesi
çan/zil ipi: tutup çekerek çan veya zili çalmaya yarayan ip. Noun
mahrut
çan işareti
Kızılay çadırı
konik çadır
(başkalarına yardım için) kimsenin yanaşmadığı tehlikeli bir işe girişmek, tehlikeli bir işi başarmak
(Farenin kedinin boynuna zil takması gibi).
çan kulesi Noun, Architecture
çırpıcı Noun, Food-Kitchen
palanga, ikisi sabit 4 makaradan oluşan düzen: uygulanan kuvvetin 6 katı ağırlıkta yükü kaldırır.
parti çalışanlarının seçmenleri tek tek ikna etmesi
kapının zilinin çalması
that is easily explained
pedigree race
of legitimate descent