bus

  1. Noun, Information Technology veri yolu
  2. Noun yolcu otomobili veya uçağı.
  3. Noun (alçak sürgülü) dosya dolabı.
  4. Noun, Electronics bara, dağıtma çubuğu.
  5. Noun, Information Technology taşıt: birçok sayısal bellek arasında ya da yazmaç arasında ortak bağlantı oluşturarak bunlar arasında
    veri aktarımı sağlayan teller kümesi.
  6. Verb otobüsle taşımak/göndermek.
    to bus the children to another school.
  7. Verb otobüsle gitmek/seyahat etmek.
    We bussed to Toronto.
  8. Verb garson yardımcılığı yapmak.
    He bussed for his meals during his student days.
  9. buss ile ayni anlama gelir. otobüs.
otobüs durağı Exclamation, Transport
adres yolu Information Technology
büyük yolcu uçağı
mafsallı otobüs Noun, Transport
körüklü otobüs Transport
veznedarların gün boyunca paralarını üzerinde tuttuğu tekerlekli dolap
belediye otobüsü Noun, Transport
otobüsle gelmek Verb
neredeyse otobüsün altında kalmak Verb
(US) kısa mesafeler arası işleyen otobüs
tıklım tıklım dolu otobüs
kalabalık otobüs
kalabalığa otobüs
veri yolu Noun, Information Technology
çift katlı otobüs
otobüsün binilen sahanlığı
ilave otobüs
besleyici hat dağıtma çubuğu
kolon tevzi çubuğu
otobüsten inmek Verb
otobüse binmek Verb
otobüs için uzun süre beklemesi gerekmek Verb
otel otobüsü
bir otobüste (cam kenarı değil de) iç taraftaki yer
bir otobüste (cam kenarı değil de) iç taraftaki yer
şehirlerarası otobüs Noun, Transport
şehirlerarası işleyen otobüs
otobüste sarsıntılı bir şekilde yolculuk etme
bellek ana yolu
askeri servis aracı Noun, Military
minibüs
fırsatı (elden) kaçırmak.
You should have bought those shares a month ago; now you've missed the boat.
otobüs
üstü açık otobüs Transport
tıklım tıklım dolu otobüs
(Br) belediye izni almadan çalışan otobüs
özel otobüs
birini otobüse bindirmek Verb
metrobüs Noun, Transport
otobüse binmek Verb
otobüsle gitmek Verb
okul otobüsü. Noun
servis otobüsü
servis otobüsü Noun, Transport
şehri gezdiren otobüs
minibüs
halkı otobüse tıkmak Verb
kalabalık bir otobüse zar zor girmek Verb
otobüste bütün yol boyunca ayakta gitmek Verb
treni bırakıp otobüse binmeye başlamak Verb
otobüse doğru hamle yapmak Verb
=
trolley coach: troleybüs.
iki katlı otobüs
iki katlı otobüs
evrensel seri veri yolu Noun, Information Technology
video kayıt kamyoneti
işçi otobüsü
işçi otobüsü
otobüs reklamı
otobüs durak yeri
otobüs durağı yeri
tevzi çubuğu
garson yardımcısı. Noun
otobüs işletmesi
otobüs kondüktörü
otobüs biletçisi
otobüs şoförü
otobüs bilet ücreti
garson yardımcısı kız/kadın. Noun
otobüs tarifesi
otobüs yolu. Noun
otobüs hattı/yolu. Noun
otobüs şirketi. Noun
seri (dizisel) bağlantılı fare Information Technology
otobüs park yeri
otobüs pasosu Noun
otobüs yolcusu
(US) otobüs garajı
otobüs garajı
metrobüs Noun, Transport
otobüs yolculuğu
otobüs yolcusu
otobüs yolu
(US) otobüs hattı
(US) otobüs tarifesi
otobüs servisi
otobüs bekleme yeri
kapalı otobüs durağı
otogar
otobüs durağı direği
otobüs terminali
otobüs bileti
otobüs tarifesi
otobüs yolculuğu
(kapalı) otobüs durağı. Noun
metro ve otobüs kombine yolculuğu
bir otobüs hattının işletmeye kapanması
bir otobüs hattını kaldırmak Verb
bir otobüs güzergâhını değiştirmek Verb
otobüs işletme imtiyazı
yarım saatte bir otobüs servisi
yarım saatte bir otobüs servisi
uygun tren ve otobüs bağlantıları Noun
otel otobüsü otel personeli
saat başı otobüs servisi
ihtiyari durak
ilerleyin lütfen
(US) otobüs şirketi işletmek Verb
okul otobüsü sarısı Adjective
bir otobüs güzergâhındaki duraklar Noun
otobüs şoförleri grevi
yarım saatte bir otobüs servisi
Dış aygıtların (yazıcı vb.) bilgisayara bağlanmasını sağlayan veriyolu Noun, Hardware

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Öpme, öpüş
  2. Sonuna geldiği kelimelere “öpen” anlamı katarak ... usûlüyle birleşik sıfatlar yapar