business

  1. Noun işletme
  2. iş, meslek, sanat.
    What is your business: Ne iş görürsünüz? İşiniz nedir?
    How is business:
    İşler nasıl?
    business is good: İşler iyi/yolunda.
    to go into business: işe girmek.
    to follow a business: iş yapmak/takip etmek.
    to give up business = to be out of business: işten el çekmek.
    to know one's business: işini bilmek.
  3. tecim, ticaret.
    They've done (some) business together: Birlikte (biraz) ticaret yaptılar.
    line
    of business: iş/ticaret sahası.
    After school he went into business: Okuldan sonra ticarete başladı.
  4. firma, ticarî/sınaî kurum/müessese, dükkân, mağaza.
    to set up in business as a grocer: bakkal
    dükkânı açmak.
    He owns an export business: Bir ihracat firmasının sahibidir.
  5. iş hacmi, alışveriş, satış.
    This food store does a big business: Bu erzak pazarı iyi satış yapıyor.

    Our business has doubled in the last year: Geçen yıl iş hacmimiz iki kat oldu.
    He gets a lot of business from Japan: Japonlarla bir hayli alış veriş yapar.
  6. iş yeri: fabrika, mağaza, yazıhane vb.
    His business is on the corner of Broadway and Elm St.
  7. görev, vazife, (bir kimseyi ilgilendiren) husus, bir kimsenin sorumlu olduğu şey/mesele.
    It is none
    of your business: Seni/sizi ilgilendirmez/Sana ne?
    business comes before pleasure: Eğlenceden önce görev gelir.
    to make it one's business (to do something): (bir şeyi yapmayı) kendine görev edinmek/görev saymak/yapmaya ahdetmek.
    What business had you to tell him so: Ona ne diye söyledin?
    I know my own business: Ben işimi/görevimi bilirim.
    Now we're in business: Şimdi (bu iş) oldu (İşler yoluna giriyor).
    send someone about his business: birini defetmek.
    business as usual: Hiçbir değişiklik yok. (Eski hamam eski tas).
  8. işlem, muamele, uğraş, faaliyet, meşgale.
    It's all part of the day's business: Günlük meşgaleler
    arasındadır.
    I am tired of the whole business: Bu muamelelerden bıktım (gına geldi).
    Good business: Hele şükür!
  9. stage business ile ayni anlama gelir. yaratıcı jest: tiyatroda sanatçının olaya canlılık ve şahsiyet
    vermek için yaptığı ufak hareketler.
  10. iş+, işle/görevle/vazife ile ilgili.
    a business trip: iş seyahati, görevle ilgili seyahat.
    a
    business office: iş yeri.
    business hours: iş/çalışma saatleri.
  11. işe/ticarete uygun/elverişli.
    İzmir is a good business town.
işinin normal gidişi gereği davranmak Verb
İş ve işveren kuruluşlarının faaliyetleri (NACE kodu: 94.11) Noun, Trades-Professions
İş, işveren ve meslek kuruluşlarının faaliyetleri (NACE kodu: 94.1) Noun, Trades-Professions
işlerini düzene sokmak Verb
işlerini düzenlemek Verb
kendi işine bakmak Verb
işinde gayretli ve çalışkan olmak Verb
kendi hesabına bir işe girişmiş olmak Verb
kendi hesabına iş yapmak Verb
sadece kendi işi ile uğraşmak Verb
sadece kendi işi ile uğraşmak Verb
işinde titiz olmak Verb
işlerinde dürüst olmak Verb
bir kimsenin işinin büyük kısmı
İşletme ve diğer idari danışmanlık faaliyetleri (NACE kodu: 70.22) Noun, Trades-Professions
iş çevreleri Noun, Economics
iş koçu Noun, Management
iş koçluğu Noun, Management
ticari kredi Noun, Banking
Başka yerde sınıflandırılmamış işletme destek hizmet faaliyetleri (NACE kodu: 82.9) Noun, Trades-Professions
kendi adı altında iş yapmak Verb
kendi hesabına iş yapmak Verb
iş kolunu değiştirmek Verb
işkolunu değiştirmek Verb
işkolunu değiştirmek Verb
belirli finansal olmayan faaliyet ve meslekler Noun, Criminal Law
işini satmak Verb
işini büyütmek Verb
işi genişletmek Verb
işini büyütmek Verb
işini genişletmek Verb
işini genişletmek Verb
işiyle para kazanmak Verb
kazancını çalışarak elde etmek Verb
işini bırakmak Verb
okuldan dosdoğru babasının işine girmek Verb
kendi işine bakmak Verb
kendi işine bakmak Verb
işine dikkat etmeyiş
işini bir sermaye şirketine dönüştürmek Verb
sigorta branşları, sigorta dalları Noun, Insurance
kendi işini düşünmek Verb
parasını bir teşebbüse yatırmak Verb
bir teşebbüse para yatırmak Verb
parasını bir girişime yatırmak Verb
tasarrufunu bir işe yatırmak Verb
tasarruflarını bir ticaret işine yatırmak Verb
işinde zarar ziyanı göze almak Verb
işini bilmek Verb
işinıbilmek Verb
işi kendi işi saymak Verb
bir şeyi iş edinmek Verb
bir işi kendi işi saymak Verb
işini oğluna devretmek Verb
kendi işine bakmak Verb
kendi işine bakmak, başkasının işine karışmamak, başkasının işine burnunu sokmamak.
Mind your own
business: Sen kendi işine bak!
işini ihmal etmek Verb
Sana ne? Sentence
Seni alakadar etmez. Sentence
Seni ilgilendirmez. Sentence
birine işine iştirak etmesini teklif etmek Verb
Büro yönetimi, büro destek ve iş destek faaliyetleri (NACE kodu: 82) Noun, Trades-Professions
kendi işi
Başka yerde sınıflandırılmamış diğer işletme destek hizmet faaliyetleri (NACE kodu: 82.99) Noun, Trades-Professions
bir işten elde edilen kârı yeniden işe yatırmak Verb
birinin işine burnunu sokmak Verb
işiyle uğraşmaya devam etmek Verb
işini ilerletmek Verb
bir işteki payını satmak Verb
işteki payını satmak Verb
kovmak, yol vermek.
oğlunu işe koymak Verb
işine büyük bir servet harcamak Verb
Seni ilgilendirmez. Sentence
Sana ne? Sentence
Seni alakadar etmez. Sentence
birinin işine burnunu sokmak Verb
işini haleflerine devretmek Verb
işyerini boşaltmak Verb
şube işi
iş getirmek Verb
otomobil kiralama ticareti
nakliyatçılık
tazminat işi
(US) şirket meselesi
iskonto işi
durgun piyasa
kambiyo işi
çiftçilik
bir işi finanse etmek Verb
unculuk
tahmin işi
yüksek seviyeli iş
kötü şöhretli iş
küçük hayat sigortası işi
yatırım işi
ortak girişim
üretim sanayii
ticaret işi
filmcilik
yeni iş
gelir getiren iş
özel iş
polis meselesi
işi bırakmak Verb
rekabet
hayali iş
sevkıyatçılık
ticari iş yapmak Verb
kamyon kiralama firması
sigortacılık
taşıt araç sanayii
kaynakçılık
iş aritmetiği
işletmenin mal varlığı
ticaret bankası Noun
çeşitli endeks sayılarının genel ortalaması
iş adamları Noun
işletmenin kuruluş amacı
işten çok kâr elde etme
iş ziyareti
şirket iflasları Noun
ticaret merkezi
işletmelerin birleşmesi
firmaları birleştirme
iş duyurusu
teşebbüs
iş güveni
iş tanışları Noun
sigortacılık vb ticari ve resmi faaliyetleri olan şirket
iş hacminde düşüş
firma damgası Noun
ticarethaneler adres kataloğu
iş bölgesi
iş evrakı
iş arkadaşlarına yedirip içirme
firmanın değerlendirilmesi
şirket yöneticisi
işletme kârı
yakın ticaret ilişkilerinde dostlara verilen armağanlar Noun
işyeri
iş zarar ziyan sigortası Noun
iş çıkarları Noun
dostluk başka, alışveriş başka! (Herşeyden önce iş. Ticaret başta gelir).
Their creed has always been
that business is business.
iş hayatı gazetecisi
iş bilgisi
iş dünyası dili
işletme borçları Noun
iş yönetimi
iş konusu
iş meseleleri Noun
ticari unvan Noun, Law
iş fırsatları Noun
ticari kuruluş
işin görünüşü
ticaret ait kâğıtlar Noun
işyeri
iş durumu
işletme hasılatı
ticaret nasıl gelişeceği
çalışma psikolojisi
iş çevrelerindeki itibar
ticari risk
işletme istatistik
iş desteği
işletme vergisi
iş hayatındaki gerilimler Noun
iş deyimleri Noun
ticaret
ticari işlem
ticari muamele
bir işletmenin başkasına devri
iş seyahati
iş yolculuğu yapan kişi
iş hilesi
firmalar topluluğu
(US) yediemince yönetilen girişim
büyük sanayici
İş birimi
girişim
iş hacmi Noun, Management
iş kurmak Verb