1. Adposition yanında, yakınında, kıyısında, kenarında.
    a home by the lake: göl kıyısında bir ev.
    standing
    by the window: pencere yanında ayakta duran.
    to walk by the river: nehir kenarında yürümek.
  2. Adposition ile, yolu ile, vasıtasıyla, itibarıyla, boyunca.
    He arrived by air/sea/ship.
    by error:
    yanlışlıkla.
    by air mail: uçakla.
    by sea: deniz yolu ile, denizden.
    to enter by the door: kapıdan girmek.
    to call by name: adı ile çağırmak.
    French by birth: doğuştan (doğum itibarıyla) Fransız.
  3. Adposition öteye, ileriye, ötesine, ilerisine.
    He went by the school: Okulun ötesine gitti.
  4. Adposition -leyin, … esnasında, … vakti.
    by night: geceleyin, gece vakti.
    by day: gündüzün, gündüz
    vakti.
    Cats sleep by day and hunt by night.
  5. Adposition -den önce, -e kadar, en geç.
    Be here by noon: Öğleden önce burada bulun.
    I usually finish my
    work by five o'clock.
    by now/this time: şimdiye kadar.
    by 1992: 1992 yılına kadar.
    The meeting will be over by 3 o'clock: Toplantı her halde saat 3'te biter.
  6. Adposition … miktarınca, … kadar: çokluk bildiren sözcükler önünde bu anlamda kullanılırsa Türkçeye tercüme edilmez.

    He is taller than his sister by 10 cm: Kızkardeşinden 10 cm daha uzundur.
    They paid him too little by $5: Ona $5 noksan ödediler.
  7. Adposition …'e göre, …'in fikrince, …'e kalırsa.
    By his account he was in Chicago at the time: Dediğine bakılırsa o anda Şikagoda idi.
  8. Adposition gereğince, mucibince, nazaran, -e göre/bakarak, bakılırsa.
    to act by orders: emir gereğince hareket
    etmek.
    to judge by appearances: görünüşe bakarak hüküm vermek.
    by law: yasa gereğince.
  9. Adposition üzerine.
    to swear by all that is sacred: bütün mukaddesatı üzerine yemin etmek.
  10. Adposition … tarafından, gayreti/iştiraki/çalışması ile.
    The book was written by X and published by Y The phonograph
    was invented by Edison.
    (all) by oneself: yalnız başına, kendi kendine.
    He did it all by himself.
  11. Adposition karşı.
    do one's duty by someone: birine karşı görevini yapmak.
  12. Adposition …'in yazdığı/yaptığı.
    Have you read the latest novel by O. Kemal?
  13. Adposition … sonucunda, sayesinde.
    We met by chance: Tesadüfen karşılaştık.
    profit made by trade:
    ticaret sayesinde edinilen kâr.
    by mistake: yanlışlıkla, hata sonucunda.
    by accident: kazaen, kaza sonucunda.
  14. Adposition -de, eşliğinde, refakatinde.
    Lovers walking by moonlight: ay ışığında gezen âşıklar.
    by himself:
    kendi kendine.
    by myself: kendi kendime.
  15. Adposition namına, adına, aşkına, desteği ile.
    By God: Allah aşkına, Allah hakkı için.
    I swear by everything
    I believe in: Dinim hakkı için (inandığım herşey adına) yemin ederim.
  16. Adposition sıra ile, birbiri ardınca (Bu anlamda bazen Türkçeye tercüme edilmez).
    by the numbers: numara
    sırası ile.
    drop by drop: damla damla.
    piece by piece: parça parça.
    little by little: azar azar.
    one by one: birer birer.
    day by day: gün be gün.
    step by step: adım adım.
  17. Adposition -e/-a: boyut ölçülerini ifadede iki ölçü arasında söylenir.
    The room is 3 by 4 meters: Odanın boyutları 3'e 4 metredir.
  18. Adposition … ile.
    Multiply 17 by 23: 17 ile 23'ü çarp.
  19. Adposition (ölçü birimi) ile.
    Apples are sold by kilos: Elma kilo ile satılır.
  20. Adposition …'den doğmuş, …'den.
    My brother has a son by his first wife: Kardeşimin ilk karısından bir oğlu var.
  21. Adposition -e/-a/-ye/-ya.
    Drop by my office this afternoon: Öğleden sonra daireme uğrayıver.
  22. Adposition suretiyle.
    by doing that: bunu yapmak suretiyle.
  23. Adposition -den/-dan.
    to lead by the hand: elinden tutup götürmek.
    to seize hammer by the handle: çekici sapından tutmak.
  24. Adverb yakın(da).
    to be by: yakın(ında) olmak.
    The school is close by: Okul yakındadır.
  25. Adverb belirli bir noktaya ve ötesine, öteye, uzağa.
    The bus passed by: Otobüs geçip gitti.
    He walked
    by without noticing me: Beni görmeden yanımdan geçip gitti.
  26. Adverb bir tarafa, uzağa.
    Put your work by for a moment: İşini azıcık bir tarafa bırak.
  27. Adverb geçmiş.
    in times gone by: geçmiş zamanlarda.
  28. Adjective ikinci derecede, tâli, önemsiz.
    It was only a by opinion: Sadece önemsiz bir görüş idi.
  29. Adjective yan, ek, müteferri.
  30. Noun (spor müsabakasında) oyuncuların tasnifinde tek kalan biri.
  31. Noun döngü atlama.
  32. Noun tâli, ikinci derecede olan şey.
sözünde durmak Verb
sözünde durmak Verb
tanıklık ettiği şeyi onaylamak Verb
amacına insanları idare ederek varmak Verb
yaptığı teklife bağlı kalmak Verb
söz üyle yükümlülük altına girmek Verb
sözüyle yükümlülük altına girmek Verb
alacaklıların istilasına uğramak Verb
zararları yüzünden büyük sıkıntıya düşmek Verb
kendi kuyusunu kazmak, kendi kazdığı kuyuya düşmek, kendi plânının kurbanı olmak.
borçluları tarafından kovuşturulmaya uğramak Verb
kendini heyecanına kaptırmış olmak Verb
his ssilerine kapılmak Verb
duygularına kapılmak Verb
duygularına kapılmak Verb
kendi eliyle
ad ıyla sanıyla
sırf kendi tecrübelerine dayanarak, yardım görmeden.
kıtı kıtına, ucu ucuna, daradar, ancak, kıt kanaat, güçlükle.
He passed English by the skin of his teeth.
kıl payı, kıtı kıtına, ancak, güçbela.
We had to run for the train, and caught it by the skin of our teeth.
kıtı kıtına, ucu ucuna, ancak, güçbela, güçlükle, kıl payı.
escape by the skin of one's teeth: kıl payı kurtulmak.
alın teriyle, çalışıp çabalayarak.
He makes his living by the sweat of his brow.
bütün gücüyle, olanca kuvvetiyle, canını dişine takarak.
He worked with all his might and main.
yönetmelik Noun, Law
tüzük Noun, Law
koroner arter bypass ameliyatı Noun, Medicine
koroner bypass ameliyatı Noun, Medicine
bypass ameliyatı Noun, Medicine
uzun askerlik hizmeti nedeniyle emekli maaşı talep etmek Verb
trajik bir şekilde ölmek Verb
koroner arter bypass ameliyatı Noun, Medicine
koroner bypass ameliyatı Noun, Medicine
bypass ameliyatı Noun, Medicine
kendini öldürmek Verb
ders vererek geçimini sağlamak Verb
ders vererek geçiminısağlamak Verb
kalemiyle geçinmek Verb
tercüme yaparak emeklilik maaşını biraz artırmak Verb
(alacağını) dava yoluyla almak Verb
paçasını zor kurtarmak Verb
kör uçuş yapmak Verb
içgüdüsel hareket etmek Verb
Kara yolu ile yük taşımacılığı (NACE kodu: 49.41) Noun, Trades-Professions
Kara yolu ile yük taşımacılığı ve taşımacılık hizmetleri (NACE kodu: 49.4) Noun, Trades-Professions
işiyle para kazanmak Verb
kazancını çalışarak elde etmek Verb
pamuk ipliği ile bağlı olmak, tehlikeli/müşkül şartlar altında ümitsizce mukavemet etmek/direnmek/dayanmak.

The soldiers are still holding the fort, but they're hanging on by their eyelids.
koroner arter bypass ameliyatı Noun, Medicine
koroner bypass ameliyatı Noun, Medicine
bypass ameliyatı Noun, Medicine
kazdığı kuyuya düşmek, hazırladığı tuzağa kendisi düşmek.
kararına bağlı kalmak Verb
alacaklıları tarafından sıkıştırılmak Verb
çok çalışarak sağlığını bozmak Verb
okuyup çalışma ile doğuştan olan becerilerini geliştirmek Verb
kan hısımlığı Noun, Civil Law
kayın hısımlığı Noun, Civil Law
kalemiyle geçinmek Verb
alnının teriyle yaşamak Verb
dalavere ile/kurnazlıkla para kazanmak, (ticarette) alavere dalavere yapmak.
kazada hayatını kaybetmek Verb
kalemiyle yaşamak Verb
kalemiyle yaşamak Verb
giderini gelirine göre ayarlamak Verb
başkalarını kendince değerlendirmek, kendine göre değer biçmek.
talimatlarından zerre kadar ayrılmamak
yapayalnız, tek başına.
all on my lonesome: tek başıma, yapayalnız.
all on your lonesome:
tek başın(ız)a.
to be on one's lonesome: yapayalnız/tek başına olmak.
alacaklılar tarafından sıkıştırılmak Verb
(kimseden yardım görmeden) sırf kendi gayretiyle ilerlemek/terakki etmek.
I admire him for pulling
himself up by his own bootstraps: Onun sırf kendi gayretiyle ilerlemesine hayranım.
saatini radyodaki saat ayarı sinyaline göre ayarlamak Verb
tatlı yiyerek iştahını kapatmak Verb
sözünde durmak Verb
fikrini gerçeklerle desteklemek Verb
gelirine gazetecilik yaparak katkı sağlamak Verb
malıni mülkünü vasiyetle bırakmak Verb
malını mülkünü vasiyetle bırakmak Verb
emlakini temlik etmek Verb
tahsisatının yüzde 4'ünü kırpmak Verb
Kongre'deki sandalyesini istifa ederek bırakmak Verb
(US) istifa sonucu millet meclisindeki koltuğunu boşaltmak Verb
ayağa kalkarak oy kullanmak Verb
ayağa kalkarak oy kullanmak Verb
azimle ilerlemek Verb
ile birlikte
tarafından tasvip olunmuştur
tabi
bölü
dar kanallarda geçişi sağlamak için yapılmış gemi bağlama yerleri Noun
(yol) demiryolu içtinap durağı
park yeri
kendi önünde yapılmakta olan kendi çıkarlarını ilgilendiren bir muameleye itiraz etmemek suretiyle meydana gelen rıza ve muvafakat
ile ölçülmüş
fiyatın yıllar değil de
(US) yakın vade
yoldan geçen yaya
tarafından yayımlanmıştır
dinlemek de kalma Communication
önceden yer ayırtmamış (müşteri
istinaden
bilmeden Adverb
rastlantı sonucu Adverb
yanlışlıkla Adverb
kıyasen
kısa zamanda, hemen, şimdi, birazdan.
The clouds will dissappear by and by.
yakında, çok geçmeden. Adverb
taksitle
tahkim yoluyla
tonlarca
ihaleye yalandan iştirak eden
telgrafla
otomobil ile
rastlantıyla
zecren
cebren
zecren
seçim yoluyla
kararname gereği
tedricen
tarife göre
deste deste
yanılgı ile
hata ile
herkesçe Adverb
rakam ile
beşer beşer
zecren
zar zor
tahmin en
tahminen
tesadüfen
istidlalen
göz kararıyla
kanunen
tüzük
yalnız başıma Adverb
şimdiye kadar
yalnız
parçalar halinde
posta ile
talimata uygun
tercihli olarak
yan ürün
ek sonuç
mesleği gereği
açık artırma ile satmak Verb
trenle
karar ile
derece derece
teleks ile
ihale ile
onar onar
bu arada Adverb
ton ile
fıçı ile
telgrafla
şiddetle
yan yol
ağırlık itibarıyla
vasiyet üzerine
telsizle
yakında
merak saikasıyla
... liderliğinde Adverb