chain

  1. zincir.
    chain armor: zincirden örülmüş zırh.
    chain belt: zincir kayış.
    chain of command:
    komuta zinciri.
    watch chain: saat kösteği.
    chain-locker
    den. zincir dolabı.
    chain-pump: çalparalı zincir tulumbası.
  2. bağ, ayak bağı, köstek, bağlayıcı nesne.
    the chain of timidity.
  3. dizi, silsile.
    a chain of events: olaylar dizisi.
    chain of ideas/toughts: fikirler/düşünceler silsilesi.
  4. sıra (dağ), (dağ) silsile(si).
    mountain chain: sıradağ, sağ silsilesi.
  5. tek yönetim altındaki kurumlar dizisi/zinciri.
    chain store: mağazalar dizisi/zinciri.
    chain of hotels/shops.
  6. Chemistry atom dizisi/zinciri: aynı elemanın (çoğunlukla karbonun) zincir gibi birbirine bağlı 2 veya daha fazla
    atomu. (bkz: ring )1 (16).
  7. (a) ölçme zinciri.
    Gunter's chain = surveyor's chain: toplam uzunluğu 66' (20.12 m.) olan 100
    parçalı ölçme zinciri.
    engineer's chain = Ramden's chain: toplam uzunluğu 100' (30.48 m) olan 100 parçalı ölçme zinciri. (b) 66 veya 100 kademlik uzunluk.
  8. kar zinciri.
  9. zincirlemek, zincire vurmak, zincirle bağlamak, zincir takmak.
    to chain a dog to a post: köpeği
    zincirle direğe bağlamak.
    chain up: zincire/zincirle bağlamak.
  10. alıkoymak, ayak bağı olmak, (serbest hareketini) engellemek, (serbestliğini) sınırlandırmak, (bir yere)
    bağlamak.
    His work chained him to his desk.
  11. (oya örerken) zincir çekmek.
enfeksiyon zinciri Noun, Medicine
Tel ürünleri, zincir ve yayların imalatı (NACE kodu: 25.93) Noun, Trades-Professions
bağlantılı mağazalar zinciri Noun, Advertising
pranga: mahkûmların ayaklarına takılan) zincirli top. Noun
engel, ayak kösteği. Noun
zevce, karı, ayak bağı. Noun
ikili sayı zinciri
dallanmış zincir.
branched carbon chain: dallanmış karbon zinciri, alifatik bileşiklerin düz karbon
zincirine küçük kümelerin değişik yerlerden bağlanmasıyla oluşan yeni iskelet.
kütükleri hızar makinesine çekme zinciri.
jack ladder ile ayni anlama gelir. Noun
canlı yayın çekimleri için televizyon kamerası
monitör ve stüdyo-içi kontrol aygıtlarından oluşan donanım
kamera zinciri
kapalı halka: kapalı bir halka oluşturan üç veya daha fazla atomdan oluşan bileşim
soğuk zincir Noun
taşıyıcı zinciri
koşum zinciri
papatyadan yapılmış gerdanlık.
(US) süpermarket zinciri
kapı zinciri. Noun
çeki/koşum/bağlantı zinciri. Noun
elektron taşıma zinciri Noun, Biology
nihayetsiz zincir
chain (7).
sinema takımı (özellikle televizyonda göstermek için kullanılan sinema filmi oynatma teçhizatı
beslenme zinciri, küçükleri daha büyüklere yem olan canlılar topluluğu.
besin zinciri Noun, Environment-Ecology
işletme zinciri
Günter zinciri: ABD'de kamu arazisini ölçmekte kullanılan 66' (20.12 m) uzunluğunda zincir. Noun
palanga
köstekli
otel zinciri
köstek
yan halka, açık halka.
yan halka, açık halka, bir atom zincirine bağlı en son açık halka.
pazarlama zinciri (tüm pazarlama çalışmaları arasındaki gerekli bağlar
pazarlama zinciri
Markof zinciri: gelecekte vukubulma olasılığı yalnız şimdiki veya biraz önceki duruma bağlı olup şimdiki
duruma ulaştıran yoldan bağımsız bulunan ayrılmış seçkisiz süreç (rastgele yürüyüş gibi).
Noun
Markof zinciri: gelecekte vukubulma olasılığı yalnız şimdiki veya biraz önceki duruma bağlı olup şimdiki
duruma ulaştıran yoldan bağımsız bulunan ayrılmış seçkisiz süreç (rastgele yürüyüş gibi).
Noun
ölçü zinciri.
dağ silsilesi, sıradağlar.
perakendeci ticarette şube zinciri
açık çevrim: sonu kapanmamış zincirleme bağlı atomlar dizisi.
open-chain: açık çevrimli. closed chain Noun
tarak kova zinciri
güç zinciri: bir milden paralel eksenli öbür mile güç ileten sonsuz zincir. Noun
perakende zinciri Noun, Management
emniyet zinciri
yan halka, açık halka.
yan halka, açık halka, bir atom zincirine bağlı en son açık halka.
tekerlek zinciri.
düz zincir, başka zincirlere bağlı olmayan atom zinciri. branched chain Noun
süpermarket zinciri
tedarik zinciri Noun
mesaha zinciri.
tekerlek zinciri.
kar lastiği zinciri
değer zinciri Noun, Management
birbirine bağlı ve aynı ad altında ticaret yapan bir grup bağımsız mağaza
saat ve kordon
saat zinciri/kösteği. Noun
esiri zincire vurmak Verb
bir mahpusu zincire vurmak Verb
zincirden zırh
zincirden zırh
bankacılık zinciri
zincirleme bankacılık
bir veya birkaç bankanın bir kişi ve kuruluşça yönetilmesi
(US) grup veya zincirleme bankacılık
zincir kayış
(US) bir firma şubesinin kendine özgü markası Noun
yerel istasyonun kendini tanıtması için yayın istasyonları şebekesinin yayına ara vermesi ve bu ara sırasında yapılan reklamlar
asma köprü
radyo yayın zinciri
işletmeler zinciri
palanga
liste fiyatı iskontosu Noun
kademeli iskonto
zincirli fren
zincirle harekete geçirme
zincirle harekete getirme
zincirle tahrik
(US) firma şubesi Noun
(makineyi) aralıksız beslemek, işi birbiri arkasından (boşluk bırakmadan) makineye vermek, ulamak.
zincirli feribot.
zincire vurulmuş (olarak çalışan) mahkûmlar. Noun
palanga
istatistikte zincirleme endeks
zincirleme mektup: alıcısı tarafından kopyaları başkalarına gönderilen mektup. Noun
çok dallı şimşek. Noun
mail2 (1).
şubeler zinciri
nedensellik zinciri
meratibi silsile: yetki sırasına göre makam ve rütbeler.
a military chain of command. Noun
emir-komuta zinciri Noun, Military
olaylar zinciri
deliller zinciri
sıradağlar Noun
dükkânlar zinciri
vukuatlı tapu kaydı Noun, Law
bulaşma zinciri Noun, Virology
bulaş zinciri Noun, Virology
bir çok şubesi olan örgüt
benekli turna (balığı)
(Esox niger): KD Amerika sularında yaşayan iri, yeşilimsi siyah renkte
ve koyu benekleri olan bir cins balık.
Noun
zincirli baskı makinesi. Noun
zincirleme etkileşen/tepkileşen. Adjective
zincirleme tepkileşim. Noun, Physics
zincirleme tepkime. Noun, Chemistry
zincirleme olaylar: birinin oluşu ötekinin vukuuna yol açan olaylar dizisi. Noun
reactor (4). Noun
tepke zinciri, birbiri ardınca gelen tepke dizisi.
perakende satış zinciri teşkilatı
zincir kuralı: bir işlev işlevinin türevini işlemlemeye yarayan kural. Noun
zincir testere. Noun
dükkânlar zinciri
makas gülle. Noun
bir sigaradan öbürünü yakarak zincirleme sigara içme
koyu tiryaki, aralıksız sigara içen.
zincir işi, zincir dikiş. Noun
çok şubeli mağaza, birçok yerlerde şubeleri olan mağaza, böyle mağazaların bir şubesi. Noun
aynı şirketin mağazalarının sayısı belli bir miktarı geçtiği takdirde alınan müterakki vergi
mağazalar zinciri
(US) müterakki vergi
boru anahtarı (lokma anahtarı , somun anahtarı)
zincirleme ticaret
channel1 (11). Noun
kimi deniz sigorta poliçelerinde sigorta şirketini kötü havada bulunamayan çapa ve zincirleri ödeme yükünden kurtaran madde
reactor ile ayni anlama gelir. atom pili, atom reaktörü, reaktör: Çekirdeğin sürekli bölünümü
başlatılıp kontrol altında sürdürülerek ısı veya faydalı enerji elde edilen cihaz.
kanıtlar zincirindeki eksik halka
zincirleme nükleer reaksiyon Noun, Chemistry
PCR testi Noun, Medicine
süpermarket zinciri
tedarik zinciri yönetimi Noun
zincirleme reaksiyon başlatmak Verb
değer zinciri analizi Noun, Human Resources
değer zinciri yönetimi Noun, Management
zincir satış mağazası