choose

  1. Verb seçmek, seçip almak, intihap etmek.
    to choose an apple from the basket. We chose him as a chairman.
  2. Verb yeğ tutmak, tercih etmek, karar vermek.
    Which will you choose: Hangisini tercih edersiniz?
    He
    chose not to speak: Konuşmamaya karar verdi.
  3. Verb ayırmak, tercih yapmak.
    to choose between X and Y: X ile Y arasında bir tercih yapmak.
  4. Verb istemek, arzu etmek.
    You may stay if you choose: İsterseniz kalabilirsiniz.
    I do as I choose:
    Canım ne isterse onu yaparım (Keyfimin kâhyası mısın?).
    As you choose: Nasıl istersen(iz).
    When I choose: Ne zaman istersem, canım istediği zaman, ne zaman aklıma eserse.
    I do not choose to do so: Öyle yapmak canım istemiyor/Öyle yapmayacağım.
    to do something when one chooses: canı istediği zaman yapmak.
sözü tartmak Verb
çok dikkatli seçmek.
istediği gibi/titizlikle seçmek.
hakkıhıyar
bir meslek seçmek Verb
A veya B'yi seçmek Verb
A veya B'den birini seçmek Verb
A ile B arasında tercih yapmak Verb
kura ile çekmek Verb
kura yoluyla seçmek Verb
kura ile seçmek Verb
arasından seçim yapmak Verb
arasından seçmek Verb
seçim yapmak Verb
birini birşey olarak seçmek Verb
birini birşey seçmek Verb
birşeyi yapması için birini seçmek Verb
birşeyi yapmak için birini seçmek Verb
birşeyi birşey olarak seçmek Verb
birşeyi birşey seçmek Verb
denk gine getirmek Verb
en doğru yolu izlemek Verb
birşey yapmayı tercih etmek Verb
maça/müsabakaya girecek oyuncuları seçmek, takım kurmak.
mutlaka … lıdır/lısınız vb., …'e mecbur(dur/sunuz vb.), -den başka bir şey yapamaz(sınız).
He cannot
choose but obey: Mutlaka itaat etmelidir/itaate mecburdur.
teslim yerini tespit etme hakkı
Aralarında hiç fark yoktur/Ha o, ha öteki, farketmez.