contiguous

  1. Adjective bitişik, dokunan, temas halinde.
    Her bedroom is contiguous to mine.
  2. Adjective yakın(ında), sınırdaş, hemhudut, komşu.
    His garden is contiguous to mine.
  3. Adjective (zaman ve sıra itibarıyla) yakın, ardışık, birbirini izleyen.
    contiguous events.
bitişmek Verb
mücavir alan Noun, Zoning Law
komşuluk birliği
bitişik ev
bitişikte oturan
sınırdaş arsalar Noun
bitişik bölge