count

Transitive Verb (sayı) saymak.
Erol is only 3 but he can count to twenty. count the apples in this box.
Transitive Verb hesaplamak, hesap etmek.
Transitive Verb önemli/kıymetli/değerli olmak.
It is not how much you read but what you read that counts.
Transitive Verb hesaba katmak, dahil etmek.
count someone in: birisini hesaba katmak/dahil etmek.
count me
in: beni de hesaba kat/dahil et.
Transitive Verb atfetmek.
Transitive Verb telâkki etmek, saymak.
He counted himself lucky to have survived the crash.
Transitive Verb sayılmak, telâkki edilmek.
This book counts as a masterpiece.
Transitive Verb (sayı) sayma, tadat.
Transitive Verb sayı, toplam, tutar.
Transitive Verb (beyzbolde) top ve vuruş sayısı.
a count of 2 balls and one strike.
Transitive Verb, Law ithamnamedeki maddelerden herbiri, dava/şikâyet fıkrası, madde.
The defendant was found guilty on 2 out of 3 counts.
Transitive Verb (dokumacılıkta) (a) iplik kalınlığını/niteliğini belirten sayı, belirli uzunluktaki ipliğin ağırlığı,
(b) kumaşın 1 cm²'sindeki atkı/çözgü sayısı.
Transitive Verb, Physics (a) iyonlaşma hücresinde kaydedilen tek iyonlaşma (Geiger sayacında olduğu gibi), (b) belirli bir sürede
iyonlaşma hücresindeki toplam iyonlaşma miktarı.
Transitive Verb telâkki etme, nazarı itibara alma.
Noun kont.

English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt

English Turkish Phrases

bid/count/say/tell one's beads

tespih çekmek, dua etmek.
There was a few old man counting their beads in the hushed silence of the

mosque: Caminin derin sessizliği içinde birkaç ihtiyar tespih çekip dua ediyordu.

count on one's fingers

parmak hesabı yapmak Verb

count one's chickens before they are hatched

çayı görmeden paçaları sıvamak/ayıyı vurmadan postunu satmak/sonu belirsiz bir şeye dayanarak plânlar yapmak.

count one's chickens before they're hatched

dereyi görmeden paçaları sıvamak Verb

count someone among one's best friends

birini en iyi dostları arasında saymak Verb

to count one's blessings

haline şükretmek.

at the last count

son sayımda

be out of all count

hesaplanamaz olmak Verb

blood count

kan sayımı: belirli hacimdeki kanda bulunan al ve akyuvarların sayısı. Noun

body count

(savaşta) düşman ölüleri sayısı.

by my count

sayabildiğim kadarıyla Adverb

call a count

oyların sayılmasını istemek Verb

cash count

kasa sayımı

every time you interrupt you make me lose count

beni her durduruşunda sayımı şaşırtıyorsun

nüfus sayımı

envanter sayımı Noun

hesaba katmamak Verb

saymayı şaşırmak Verb

piece count

parça sayımı

piece count

parça sayımı (perakendeciye teslim edilen kutu ; koli , sandık , denk , vb'nin sayımı

pollen count

polen sayısı: belirli bir yerde ve zamanda 1 yarda küp hava içinde bulunan çiçek tozu miktarı.

special count

belgeli dava gerekçesi

stock count

stok sayımı Noun

the count

(boksta yere yuvarlanan oyuncu için) ona kadar sayma.

the full count

(boksta yere yuvarlanan oyuncu için) ona kadar sayma.

the last count

son sayım da

traffic count

trafik sayımı (belirli bir zamanda belirli bir noktadan geçen insan sayısı

oy sayımı

tekrar saymak Verb

saymak Verb

geri saymak Verb

geriye doğru saymak.

para saymak Verb

pek yardımı dokunmamak Verb

count for little

kaale almamak Verb

count indictment

ithama esas olan madde

Count me out.

Ben yokum.

Count me out.

Beni sayma.

count money before sb

birinin huzurunda para saymak Verb

count money before sb

parayı birinin önünde saymak Verb

count noses

yoklama yapmak, hazır bulunanları saymak.

count noun

sayal ad: sayılabilen ve çoğulu yapılabilen nesnelerin adı (

apple, bird, book gibi.). mass noun Noun

count off

(yüksek sesle ve sıra ile saymak, sayarak eşit gruplara ayrılmak (Ekseriya askerlikte emir şeklinde kullanılır).

count off in fours from the left : Soldan sayarak dörder dörder ayrıl.

count on sb

birine güvenmek Verb

count on sb's veracity

inanmak Verb

count on/upon

güvenmek, itimat etmek.
You can always count on me whenever you need help: Ne zaman yardıma ihtiyacın

olursa ben buradayım (bana güvenebilirsin).

count oneself fortunate

kendini şanslı saymak Verb

count out

(a) (boksta on saniyede ayağa kalkamayan boksörü) yenilmiş saymak, mağlûp ilân etmek.
He was counted

out in the third round of the fight. (b) hesaba katmamak, saymamak, hariç tutmak.
If you go skiing, count me out: Kayağa gidiyorsan beni hesaba katma (ben gitmem).

count out the house

(Br) nisabı tespit etmek Verb

count over

bir kez daha saymak Verb

count palatine

Mukaddes Roma Germen İmparatorluğunda (a) yüksek rütbeli yargıç, (b) kendi arazisi üzerinde hükümdar yetkisini haiz kont. Noun

count palatine

İngiltere ve İrlandada kendi kontluğunda hükümdar yetkisi olan kont. Noun

count someone in

birini hesaba katmak Verb

count something against sth

kabahatini birinin üzerine atmak Verb