door

  1. Noun kapı.
    to open/close the door: kapıyı açmak/kapamak.
    entrance door: giriş kapısı.
    sliding/revolving
    door: sürgülü/döner kapı.
    a wooden door . the kitchen/cupboard door.
    knock at the door: kapıyı çalmak.
    answer the door
    k.d. (kapı zili çalınca) gidip açmak.
    be denied the door: kapı yüzüne kapanmak.
    be on the door
    k.d. kapıda görevli olmak (bilet toplamak vb.).
    by the back door: gizlice, el altından.
    close the door to/against someone: birisine kapıyı kapamak.
    close the door upon any discussion: müzakere kapılarını kapamak, müzakereye yanaşmamak.
    door to door: kapı kapı.
    door to door selling: kapı kapı dolaşarak satış.
    door to door salesman: seyyar satıcı.
    from door to door: kapı kapı.
    go from door to door: kapı kapı gezmek/dolaşmak.
    lay a charge at someone's door: birisine suç isnat etmek.
    open the door to abuses: yolsuzluğa/suiistimale yol açmak.
    open the door to a settlement: anlaşmaya yanaşmak/olanak hazırlamak.
    shut the door on someone: (a) birinin yüzüne kapıyı kapatmak (içeri sokmamak), (b) birisinin planını gerçekleştirmesine engel olmak.
    shut/close the door on/to: imkân vermemek, imkânsızlaştırmak.
    The fault lies at my door: Kabahat bende(dir).
    turn someone from the door: birini kapıdan geri çevirmek.
    turn someone out of the door: birini kapıdan savmak.
    at death's door: ölmek üzere.
    within doors
    k.d. içeride, ev/bina içinde.
  2. Noun kapı aralığı.
    I saw him just as he came through the door.
  3. Noun (kapının bulunduğu) ev, bina.
    next door: bitişik ev, kapı komşusu, yandaki kapı (ev).
    two doors
    down the street: iki ev (kapı) ötede/aşağıda.
  4. Noun yol, çare, vasıta.
    the doors to learning.
birinin kapısını aşındırmak Verb
birinin ürünlerini kapışmak Verb
birinin eşiğine ayak basmak.
Never darken my door/these doors again!
birisini sorumlu tutmak.
We laid the blame for the mistake at his door: Yanlışlıktan onu sorumlu tuttuk.
isnat etmek, hamletmek.
(a) kapıyı birisinin yüzüne kapamak, (b) görüşmeyi kabaca reddetmek.
iltimas/kayırma başlangıcı.
kapıyı açmaya gitmek Verb
kapıya bakmak Verb
(çalınan) kapıyı açmaya gitmek Verb
hiçbir şey duymayacak kadar sağır
ölmek üzere, ölümün eşiğinde, bir ayağı çukurda.
He's at the death's door, I'm afraid.
arka kapı
ölümün eşiğinde olmak Verb
kapıya dayanmak Verb
kapıyı çalmak Verb
pancurlu kapı. Noun
sürgülemek Verb
demirlemek Verb
kapıyı kırmak Verb
arka kapıdan
yan kapıdan
otomobil kapısı
yük lumbar ağzı
borda
kapalı kapı (özellikle kolonilerde arazi , imtiyaz , vergi gibi hususların , iktidarı elinde bulunduranlar
tarafından vatandaşın lehine uygulandığı re
ara kapı
arka kapı
birini kapıya kadar geçirmek Verb
eve teslim etmek Verb
iki kanatlı kapı
ikili kapı: ortadan ikiye bölünmüş olup üst ve altı ayrı ayrı kullanılabilen kapı. Noun
(tiyatro) seanstan yarım saat önce açılan kapı
güvenlik kapısı Noun, Transport
giriş kapısı
giriş kapısı
sağır kapı
kapı komşusu
bir kapıyı sımsıkı kapamak Verb
ateşe dayanıklı kapı
yangın kapısı
ateşe dayanıklı
şiddetle kapıyı açmak Verb
katlama kapı
kapıyı zorlayarak açmak Verb
kapıyı zorlamak Verb
kapıyı zorla açmak Verb
çay kenarında kuyu kazmak Verb
hâsılı tahsil etmek Verb
denize su götürmek Verb
kapıda teslim
camlı kapı.
ön kapı Noun, Transport
para piyasasına nakit aktarmak amacıyla İngiltere Merkez Bankas'nın iskonto kuruluşlarına borç vermesiyle ilgili popüler terim
(US) bir araba kafilesinin en önündeki araç
garaj kapısı
maden ocağı hava kapağı
kapılı
kapıyı aralamak Verb
iç kapı
sofrasını açık tutmak Verb
elâleme muhtaç olmadan geçinmek Verb
kapısını çalmak Verb
tıklatmak Verb
bir şeyi birinin ayağına getirmek Verb
yandaki evde oturmak Verb
komşu oturmak Verb
yükleme kapağı
doldurma kapısı
yandaki kapı
kapı komşu
bitişik
kapı komşusu
birinin eşiğinden adım atmamak Verb
açık kapı siyaseti: ticaret, göç vb. bakımından bütün milletlere eşit haklar tanıyan politika.
open-door: açık kapı+. Noun
açık kapı Noun
umuma açık
kapıyı açmak Verb
kapının açılış açılması
dış kapı
(otobüs) ağzına kadar dolu
içeri girmeden kapı önünde kısa bir süre durmak Verb
malların tesliminde ödemek Verb
lütfen kapıyı kapayınız
açık kapı politikası Noun
bir kapıyı yumruklamak Verb
özel giriş
arka kapı Transport
uzaktan kumandalı garaj kapısı
döner kapı
servis kapısı Noun, Transport
kovmak, kapı dışarı etmek.
birisini kovmak, kapı dışarı etmek.
show someone to the door: birisini (nezaketle) uğurlamak, kapıya kadar geçirmek.
kapıyı çekmek Verb
kapıyı çarpmak Verb
kayar kapı
sürme kapı
arka kapıdan girivermek Verb
sahne kapısı
çelik kapı Noun, Construction
(soğuk ve fırtınadan koruyan) dış kapı. Noun
sokak kapısı.
çarpma kapı
iki tarafa açılır kapanır kapı
iki tarafa açılır kapanır kapı.
kapıya hafifçe vurmak Verb
kapıya güm güm vurma
ölümün eşiğinde olma
trap ile ayni anlama gelir. kapak, kapak şeklinde tavan vb. kapısı.
birini dışarı çıkarmak Verb
kapı kilidini açmak Verb
kapıya cila vurmak Verb
aralık kapı
kapı zili
çubuklu kilit
kapı zinciri. Noun
kapı zembereği, kapıyı otomatik kapatan hidrolik/pnömatik düzen. Noun
kapı zembereği, kapıyı otomatik kapatan hidrolik/pnömatik düzen. Noun
eve teslim
(US) eve teslim
doğramacı
kasa
kapı çerçevesi
söve
kapı kolu Noun, Transport
kilit mandalı
kapı kulbu
kapı menteşesi
kapıcı
kapı anahtarı
ana babası üstüne kapıyı kilitleyerek çalışmaya gitmiş çocuk
kapı topuzu
kapı tokmağı
kapı mandalı
kilit mandalı
kapı kilidi
doğramacı
kapı paspası Noun
yan ayna Transport
giriş ücreti
duhuliye
kapı paneli Transport
kapı levhası Noun
tabela
kapıya teslim posta
giriş ödülü: bilet numaraları ile kur'a çekerek bir eğlence/dans vb. ne katılanlara dağıtılan ödül. Noun
koçbaşı Noun
kapı yayı
kapıdan satışlar
bir odaya açılan kapı
kapıdan kapıya
kapı kapı uğrayarak yapılan satış
evden eve (taşımacılık
kapı kapı dolaşıp satan satış mümessili
kapı kapı dolaşarak satış
evden eve taşımacılık
başarıya giden yol
evden eve taşıma
birine kapıyı açmak Verb
kulis entrikaları Noun
borsanın gerektirdiği şartları taşımayan bir şirketin borsaya kayıtlı bir firmayla birleşmeye gidip kendini
borsada kayıtlı olmaya aday duruma getirme
İngiltere Merkez Bankası'nın para piyasası üzerinde dolaylı müdahaleleri Noun
bir şeyi imkânsızlaştırmak Verb
kapıyı kırarak açmak Verb
kapıyı hızla iterek açmak Verb
kapı kapı dolaşarak oy toplamak Verb
her türlü tartışmaya set çekmek Verb
kapı kapı
(Br) hazine tahvilleri satarak likit elde etme
açık kapı bırakmak Verb
kapıyı tekmeleyerek açıp içeri girmek Verb
birinin yüzüne kapıyı kapatmak Verb
buraya bir daha ayak basma sakın
(a) bitişik (komşu).
He lives next door to us: Bitişik komşumuzdur, bitişiğimizde oturur. (b)
hemen hemen, âdetâ.
His silence was next door to an admission of guilt.
herkese açık davet
açık kapı politikası Noun
bir ülkenin hiç ayrıcalık tanımadan
bütün memleketlerin mallarını aynı koşullarla ithaline müsaade ettiği uygulama
daha çok ithalata kapı açmak Verb
…in yolunu açmak Verb, Law
suiistimallere kapı açmak Verb
suistimallere kapı açmak Verb
bir şeye buyur etmek Verb
bir kapıyı kırıp açmak Verb
bir kapıyı iterek açmak Verb
birinin yüzüne kapıyı kapamak Verb
kapıyı birinin yüzüne kapamak Verb
bir kapıyı kırarak açmak Verb
dükkândan eve teslim
kapı açılmıyor
kapıyı kırıp açmak Verb