equal

  1. Adjective eşit
  2. Adjective müsavi
  3. eşit, müsavi.
    equal sign: eşit işareti (
    =).
    equal in number: sayıca eşit.
    to
    be equal to something: bir şeye eşit olmak.
    All things being equal: Eşit koşullar altında.
    on equal terms: eşit koşullarla/şartlarla.
    All men are equal before the law: Kanun önünde herkes eşittir.
  4. denk, eş, muadil, eşdeğerli.
    Ten dimes are equal to one dollar.
    get equal with someone: birisinden acısını çıkarmak.
  5. aynı, bir, aynı seviyede.
    equal in talent: meziyetleri aynı (seviyede).
    His share is equal
    to yours: Onun payı da seninki ile birdir.
  6. aynı miktarda.
  7. düz.
  8. sakin, dengeli, muvazeneli.
  9. tarafsız, bitaraf.
  10. haklı, adaletli, âdil, hakgözetir.
  11. akran, emsal, eş, küfüv, eşit durumda olan kimse/şey.
    I'm not Mary's equal (the equal of Mary) in
    beauty. In swimming she had no equal.
  12. eşit/müsavi olmak.
    5 times 8 equals 30: 5 kere 6, 30 eder (30 a eşittir).
  13. eş/muadil/denk/aynı/akran/küfüv olmak.
    None of us can equal her, either in beauty or as a dancer.
  14. erişmek, ulaşmak.
    He tried hard to equal the scoring record.
  15. (bkz: equalize )
eşit haklar Noun, Politics-Intl. Relations
akranını bulmak Verb
eşi menendi olmamak Verb
eşi menedi olmamak Verb
denkleştirmek Verb
birine kendisinin eşitiymiş gibi muamele etmek Verb
eşit ve bir örnek vergilendirme
(haritada) eşit alanlı izdüşüm.
eşit menfaat
eşit derece
eşit derecede
vergilerin eşit dağılımı
eşit istihdam fırsatı
aynı yaşta
hemayar
aynı büyüklükte
kuvvetçe eşit
kanun karşısında eşit
kanun karşısında eşit
aynı fikirde
eşit fırsat programı
fırsat eşitliği
ayrıcalıksız işveren: işçiler veya adayları arasında ırk, renk, din, cinsiyet, milliyet farkı gözetmeden
hepsine eşit haklar tanıyan işveren.
eşit ortaklar Noun
eşit ücret
eşit iş için eşit ücret
eşit işe eşit para
eşit puanlı
kanun hükümlerinden herkesin eşit olarak yararlanması
kanunun hükümlerinden herkesin eşit olarak yararlanması
aynı rütbe
eşit ücret
eşit haklar Noun
kadın ve erkekler için eşit haklar Noun
kardeş payı
eşittir işareti Noun, Mathematics
eşit standart
aynı hak ve yetkilere sahip olma
eşit para meblağı
seçimlerde vb. her partiye/adaya eşit yayın süresi ayrılması doktrini.
(a) yeterli, yetenekli, ehil.
to be equal to the occasion/task: bir işe ehil olmak, işin uhdesinden
gelmek.
He wasn't equal to the task: İşin ehli değildi.
I don't feel equal to it: Bu benim yaacağım iş değil./ Bunu yapacak halim yok. (b) uygun, münasip.
bored with work not equal to his abilities: kabiliyetlerine uygun olmayan işi yapmaktan bıkmış.
para diye geçer
para ile aynı değerde
eşit muamele
eşit değer
aynı sayıda ... Noun
eşit paylara hakkı olmak Verb
eşit paylarla hakkı olmak Verb
kanun karşısında eşit olmak Verb
bir bardak şarabı reddetmemek Verb
bir mevkii hak etmek Verb
bir görevi becermek Verb
bir durumla baş edebilmek Verb
bir şeye gücü yetmek Verb
birinin beklentilerini doğru çıkarmak Verb
biriyle eşit olmak Verb
işin gerginliğine artık katlanamamak Verb
biriyle eşit seviyede olmak Verb
biriyle eşit düzeyde olmak Verb
biriyle eşit düzeyde olmak Verb
biriyle aynı düzeyde olmak Verb
biriyle boy ölçüşecek durumda olmak Verb
masrafları (eşit olarak) paylaşmak Verb
masrafları eşit olarak paylaşmak Verb
masraflara eşit olarak katılmak Verb
masrafları eşit olarak bölmek Verb
ortasını bulmak Verb
eşit ücret konusunda karşıt fikirler ileri sürmek Verb
bir şeyi becerebileceğini düşünmek Verb
eşit haklar için mücadele etmek Verb
eşit olarak paylaşmak Verb
eşit haklara sahip olmak Verb
... kadar Adverb
eşit olarak
eşit parçalar halinde
eşit paylarla
eşit olarak
eşit oranda
mütesaviyen
eşit
eş marjinal fayda kanunu
eşit öncelikli borçlar Noun
biriyle eşit şartlarla iş görmek Verb
eşit yüzölçümünde
aynı değerde olan
küfüv
eşit rütbede
aynı sosyal düzeyde
aynı düzeyde
eşit seviyede Adverb
aynı düzeyde Adverb
aynı seviyede Adverb
eşit düzeyde Adverb
başabaş Adverb
eşit durumda Adverb
eşit şartlar altında Adverb
eşit düzey
eşit şartlar altında
eşit şartlarla
eşit aport yatırmak Verb
eşit ücretler ilkesi
biriyle eşit düzeyde olmak Verb
İngilizce'yi ve Fransızca'yı aynı kolaylıkta konuşmak Verb
ingilizce ve fransızca'yı aynı rahatlıkla konuşmak Verb
bir meblağı eşit hisselere bölmek Verb
biriyle eşit düzeyde konuşmak Verb
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği Proper Name, Organizations
Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Noun, Organizations