excuse

  1. Noun mazeret
  2. Noun mazeret
  3. Transitive Verb mazur görmek, affetmek, kusura bakmamak, göz yummak.
    Please excuse my bad handwriting/my opening your
    letter by mistake.
    excuse me: affedersiniz, bağışlayınız, özür dilerim.
    excuse me, does this bus go to the station? excuseme, but you are completely wrong.
    If you will excuse the expression: Tabirimi mazur görün/Tabir caizse/Sözüm meclisten dışarı/Hâşâ huzurdan.
  4. Transitive Verb özür/af dilemek, mazeret beyan etmek.
    He excused his absence by saying that he was ill. He excused himself for being late.
  5. Transitive Verb suçsuz/haklı çıkarmak, mazur göstermek, affettirmek.
    Nothing will excuse his cruelty to his children.
    Ignorance of the law excuses no man. Nothing can excuse this delay.
  6. Transitive Verb muaf tut(ul)mak.
    Those who passed the first test are excused from the second.
  7. Transitive Verb bağışlamak, affetmek, (alacağından) vazgeçmek, ısrarla istememek.
    to excuse a child's mistakes. to excuse a debt.
  8. Noun özür, mazeret.
    Have you any excuse to offer for coming so late?
    in excuse of: mazeret olarak.

    In excuse of his failure he said he was ill.
  9. Noun bahane, vesile.
    Stop making excuses: Bahaneler icat etmekten vazgeç.
  10. Noun özür/af dileme, itizar etme, mazeret beyan etme.
  11. Noun izin, müsaade.
  12. Noun izin/hak verme.
  13. Noun (bkz: forgiveness ), (bkz: pardon ).
bahanesi hazır olmak Verb
mazeret olarak ileri sürmek Verb
bilmediğinden hatalı davandığını iddia etmek Verb
sudan bahane, saçma mazeret.
mazereti olmadan mevcut bulunmamak Verb
bahane kabul etmemek Verb
mazeretsiz bir yerde bulunmamak Verb
bir yerde mazeretsiz olarak bulunmamak Verb
bir yerde mazeret siz olarak bulunmamak Verb
mazeret bulamamak Verb
bahane
uydurma bahane
mazeret kabilinden
bahane aramak Verb
bahane uydurmak Verb
bir bahane uydurmak Verb
bahane uydurmak Verb
bahane bulmak Verb
güzel bahane
geçerli mazeret
affetmek dilecek yanı yok
yetersiz mazeret
boş mazeret
uydurma mazeret
sudan bahane
kanuni mazeret sebebi
bahane aramak Verb
özür dilemek Verb
mazeret olarak ileri sürmek Verb
yetersiz mazeret
sudan mazeret
birini bir bahane ile yatıştırmak Verb
makul mazeret
yazılı özür göndermek Verb
yazılı özür zrü göndermek Verb
tutarsız mazeret
yetersiz mazeret
bahane
bahane uydurmak Verb
bahane bulmak Verb
uydurma bahane
bahane etmek Verb
geçerli mazeret
mazeretsiz
özürsüz Adjective
birine özür notu yazmak Verb
izin vermek, müsaade etmek.
He was excused from the school.
You're excused: Gidebilirsiniz.

The class was excused: Sınıfa izin verilmişti.
pardon
merakımı mazur görün ama ...
cehalet özrü Noun
(a) özür/af dilemek, (b) muaf tutulmak, serbest bırakılmak.
to excuse oneself from the duty. (c)
(gitmek vb. için) izin/müsaade istemek.
He excused himself from the party.
hastalık yüzünden özür dilemek Verb
birinin gelmemesini mazur görmek Verb
birini mevcut bulunamayacağı için mazur görmek Verb
kötü/başarısız bir örnek/numune.
He is a poor excuse for a poet: Kötü bir şair örneğidir.
His
latest effort is a poor excuse for a novel: Son eseri başarısız bir roman örneğidir.
bir bahane uydurmak Verb
Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz. Law
bahane bulmak Verb
affınızı rica ederim
birine özür notu yazmak Verb