fine

English-Turkish Translation

  1. Noun, Law para cezası
  2. Law cereme
  3. Adjective güzel, âlâ. mükemmel.
    a fine house/woman/view.
  4. Adjective ince.
    fine wire/thread/sand.
    the finer points of sth: bir şeyin incelikleri.
  5. Adjective keskin.
    a fine tool/edge.
  6. Adjective iyi, açık, berrak.
    fine weather.
  7. Adjective hassas.
    a fine instrument.
  8. Adjective ince ruhlu/duygulu.
    a fine musician.
  9. Adjective hünerli, marifetli, iyi yetişmiş.
  10. Adjective nazik, kibar.
    fine-spoken: kibar konuşan.
  11. Adjective zarif.
  12. Adjective narin.
  13. Adjective gösterişli, süslü.
    fine feathers make fine birds: Süslü elbiseler insanı kibar gösterir.
  14. Adjective güzel, yakışıklı.
    a fine young man.
  15. Adjective saf, arı, katıksız, katışıksız.
  16. Adverb mükemmel (bir şekilde), kusursuz, çok iyi, âlâ.
    She cooks fine. It suits me fine. The machine works fine if you oil it.
  17. Adverb zarif/kibar bir şekilde, kibarca, zarafetle.
  18. Adverb ince ince, (çok) ince.
    Cut up the vegetables very fine.
  19. Verb inceltmek, (ince)toz haline getirmek/gelmek.
    fine down/away/off: incelmek, inceltmek.
  20. Verb arıtmak, tasfiye etmek, arınmak, tasfiye olmak.
  21. Verb ufal(t)mak, küçül(t)mek.
  22. Verb para cezası kesmek/hükmetmek, para cezasına çarptırmak.
  23. Noun para cezası.
    He had to pay a $50 fine.
  24. Noun, Law arazi tasarruf hakkının yenilenmesi karşılığında derebeyine ödenen ücret.
  25. Noun hukukî davada zarar gören lehine hükmedilen tazminat.
  26. Noun (her çeşit) ceza.
  27. Noun, Music son.
  28. Noun son, sonuç.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

convert a prison sentence to a fine
hapis cezasını para cezasına çevirmek Verb, Law
cut one's profit too fine
kârını düşük tutmak Verb
Everything's fine.
Herşey yolunda. Sentence, Idioms
Everything's fine.
Herhangi bir sorun yok. Sentence, Idioms
Everything's fine.
İyilik sağlık. Sentence, Idioms
fine tuning
ince ayar Noun
fine-grained
ince taneli Adjective, Geology
administrative fine
idari para cezası Noun, Law
amenable to a fine
cezayı (para cezasını) müstelzim
amenable to a fine
bir cezaya çarptırılabilir
annul a sale by paying a fine
ceza ödeyerek satışı iptal etmek Verb
assess a fine
ceza tahakkuk ettirmek Verb
assess a fine
para cezası tahakkuk ettirmek Verb
assessment of a fine
para cezasının miktarının tespiti
be cut very fine
(fiyat) kuruşuna kadar hesaplamak Verb
be punished with a fine
para ile cezalandırılmak Verb
collection of a fine
bir para cezasının tahsili
come off very fine
(hava) açmak Verb
common fine
bir bölgenin tüm sakinlerine konan para cezası
conversion into a fine
paraya çevirme Noun
conversion into a fine
paraya çevrilme Noun
convert imprisonment to a fine
hapis cezasını para cezasına çevirmek Verb
convert imprisonment to fine
hapis cezasını para cezasına çevirmek Verb
court fine
adli para cezası Noun, Law
cut it fine
doğru hesaplamak Verb
cut/run it fine
ucu ucuna getirmek, çok az zaman bırakmak.
You're cutting it a bit fine if you want to catch 5.30 train.
default fine
temerrüt cezası
determinate fine
belli bir miktardaki para cezası
discretionary fine
keyfi ceza yazma
dress with fine
taste zevkli giyinmek Verb
get off with a fine
para cezasıyla kurtulmak Verb
get off with a fine
ceza ile kurtulmak Verb
heavy fine
ağır ceza
heavy fine
ağır para cezası Noun, Law
if everything goes fine
herşey yolunda giderse Adverb
if everything goes fine
bir aksilik olmazsa Adverb
if everything goes fine
bir aksilik çıkmazsa Adverb
impose a fine
para cezası kesmek Verb
imposition of a fine
bir para cezasının kesilmesi
in fine
(a) özetle, kısaca, hulâsaten, (b) sonuç olarak, binnetice.
in fine
sonuç olarak Adverb
incur a fine
para cezası yemek Verb
incur a fine
bir para cezasına uğramak Verb
infliction of a fine
para cezası verme
joint fine
toplu para cezası
joint fine
toplu ceza
judicial fine
adli para cezası Noun, Criminal Law
late fine
gecikme zammı Noun
late fine
gecikme cezası Noun
let off with a fine
para cezası vermek Verb
levy a fine
para cezası almak Verb
liable to a fine
para cezasına çarptırılabilir
liable to a fine
para ceza sına çarptırılabilir
maximum fine
azami para cezası
nominal fine
prensip cezası
nominal fine
cüzi para cezası
option of a fine
bir para cezasını seçme hakkı
parking fine
park cezası
pay a fine
ceza ödemek Verb
prices are cut very fine
fiyatlar asgari hadde indirilmiştir.
punish with a fine
para cezası kesmek Verb
punishable by a fine
para cezası gerektirir
punishable by a fine
para cezasını gerektirir
punishable by a fine
para cezası (nı) gerektirir
raise a fine
para cezasını ağırlaştırmak Verb
recover a fine
bir para cezasını zorla almak Verb
remission of a fine
bir para cezasını bağışlama
remit a fine
bir para cezasını affetmek Verb
return a fine
para cezası ödemek Verb
return a fine
para cezasını ödemek Verb
small fine
hafif para cezası
talk fine
güzel konuşmak Verb
ticket plus fine
cezalı bilet
traffic fine
trafik para cezası
traffic fine
trafik cezası Noun, Land Transport
traffic violation fine
trafik kuralı cezası
very fine
kılcal
fine adjustment
(radyo) ince ayar
fine art gallery
güzel sanatlar galerisi
fine art(s)
güzel sanat(lar). Noun
fine arts
güzel sanatlar Noun
fine as a hair
kıl gibi
fine bank bill
birinci sınıf banka senedi
fine bill
sağlam senet
fine bill
bir kambiyo senedinin sorumluluğunu yüklenen kişinin kredi itibarının çok yüksek olması nedeniyle ve
çok az risk taşıması ya da risksiz olmasından ötü
fine character
iyi huy
fine cut
(sinema filmi ya da televizyonda) baskıya ve dağıtıma hazır film
fine day for ducks
yağmurlu hava.
fine dinner
güzel yemek
fine distinction
ince fark
fine distinction
ince ayırım
fine down
iyileştirmek Verb
fine down
saflaştırmak Verb
fine down
azalmak Verb
fine down
incelmek Verb
fine excuse
güzel bahane
fine fas
piyasadaki bir menkul kıymetin alış ve satış fiyatları arasındaki farkın çok az olması
fine feathers make fine birds
ye kürküm ye
fine for disorderly conduct
disipline aykırı hareket için ödenen para cezası
fine for substantive infringements
esasa ilişkin hükümlerin ihlali nedeniyle verilen ceza Noun, Competition Law
fine force
kaçınılması olanaksız güç durum
fine gold
has altın
fine gold
saf altın
fine gold clause
saf altın klozu
fine grain film
ince grenli film
fine gravel
mucur
fine herbes
ince kıyılmış baharat otları (nane, kekik, maydanoz, dereotu vb.). Noun
fine index
ince dizin (indeks
fine index
ince dizin
fine Italian hand
hile, kurnazlık, entrika.
fine papers
(Br) birinci sınıf senetler Noun
fine pencil
sert kurşun kalem
fine piece of business
mükemmel iş
fine point
incelik
fine point
nükte
fine points
incelikleri Noun
fine print
ince baskı: bir sözleşme/kontrat/sigorta poliçesinde sınırlamaları açıklayan ve asıl metinden daha ince basılmış olan maddeler. Noun
fine sawdust
reze
fine scholar
büyük bilgin
fine sieve
elek
fine silk
ince ipek
fine silver
saf gümüş
fine someone for something
birini birşey yüzünden cezaya çarptırmak Verb
fine someone for something
birini birşey için cezaya çarptırmak Verb
fine someone for something
birine birşey cezası kesmek Verb
fine someone for something
birine birşey için ceza kesmek Verb
fine someone for something
birine birşey yüzünden ceza kesmek Verb
fine someone something
birine birşey tutarında ceza kesmek Verb
fine someone something
birini birşey tutarında cezaya çarptırmak Verb
fine someone something
birine birşeyi ceza kesmek Verb
fine spun
(kuram , vb) pratik olmayan
fine spun
çabuk bozulabilir
fine structure
ince-yapı: elektron mikroskobunda incelenen biyolojik yapı. Noun
fine trade paper
birinci sınıf ticari senet
fine tuning
ince ayar
fine view
güzel manzara
fine weather
iyi hava
fine work
kaliteli işçilik
fine workman
iyi işçi
fine workman
kaliteli işçi
18 carat fine gold
on sekiz karat altın
18 carat fine gold
onsekiz ayar altın
a fine muslin
tülbent
be in a fine fuss
perişan halde olmak Verb
be in a fine whack
şansı olmak Verb
command a fine view
güzel bir manzaraya hâkim olmak Verb
continuance of fine weather
güzel havanın sürmesi
cut a fine figure
iyi görünmek Verb
do fine work on
işlemek Verb
Everything went fine.
Herşey yolunda gitti.
have a fine job
iyi işi olmak Verb
have a fine time
iyi vakit geçirmek Verb
have fine prospects before oneself
geleceği parlak olmak Verb
home of the fine arts
güzel sanatlar yurdu
impose a fine upon sb
birini para cezasına çarptırmak Verb
in a fine hand
güzel bir elyazısıyla Adverb
in fine fettle
formda
in fine fettle
keyfi yerinde
inflict a fine on sb
birine para cezası vermek Verb
levy a fine on sb
birinden para cezası almak Verb
levy a fine on someone
birinden para cezası almak.
make fine music together
birlikte iyi uyuşmak Verb
one fine day
günün birinde.
one of these fine days: gün olur zaman olur, günün birinde.
own a fine place
güzel bir mülkü olmak Verb
patron of the fine arts
sanatçıyı koruyan kimse
spell of fine weather
güzel havanının hüküm sürdüğü dönem
the academy of fine arts
güzel sanatlar akademisi
the fine arts
güzel sanatlar Noun
The fine arts
plastik sanatlar Noun
vote someone a fine fellow
birini namuslu addetmek Verb
weight of fine gold
halis altın ayarı
with a fine pencil
sudan ucuz
English-Turkish phrases from Zargan's own database