hook

on (one's) own hook

kendi kendine, kendi başına, bildiği gibi, bağımsızca.
on my own hook: kendi başıma, kendi kendime, bildiğim gibi.

on one's own hook

kendi başına (yapmak Verb

sling one's hook

uzaklaşmak, çekip gitmek, tası tarağı toplamak.
Tell him to sling his hook.

sling one's hook

çekip gitmek, uzaklaşmak.

(politics) the new hook

yeni perspektif

bait a hook

yemlemek Verb

bale hook

balya çengeli

boat hook

kayık kancası, çengelli uzun sırık. Noun

boot hook

çizme kancası/çekeceği. Noun

cant hook

kütük çengeli, kancalı kaldıraç: kütükleri tutmaya/devirmeye mahsus, ucunda hareket edebilir demir kanca Noun

cargo hook

yük kancası

clothes hook

giysi askısı

fire hook

ölçer

fire- hook

yangın kancası

fish hook

balık iğnesi

gang hook

olta takımı, 2-3 çengelli olta. Noun

gate hook

kapı çengeli

get something off the hook

birini zor bir durumdan kurtarmak Verb

get the hook

kovulmak, işinden atılmak.

grappling hook

kanca

large hook

kapçak

meat hook

kasap çengeli Noun

mouth hook

ağız kancası: iki kanatlı sineklerde çene yerine geçen kanca gibi ağız çıkıntısı. Noun

off the hook

(sıkıntıdan/sorumluluktan/müşkül durumdan) kurtulmuş, ferahlamış.
be/get off the hook: kurtulmak, ferahlamak.

on the hook

(a) mecbur, zorunlu, işin içinde, işe karışmış/kendini kaptırmış, (b) kasten geciktirilen, beklemekte, hali intizarda.

part of a hinge that fits over the pintle or hook

reze dişi

provided with a hook

kancalı

reapering hook

orak.

reaping hook

orak

switch hook

açıcı çengel

the new hook

(politika) yeni perspektif

the new hook

yeni görüş

tow hook

çeki kancası Noun, Transport

hook a husband

koca avlamak Verb

hook and eye

kopça. Noun

hook and ladder

merdivenli itfaiye kamyonu.
hook-and-ladder truck ile ayni anlama gelir. Noun

hook in

kopçalamak Verb

hook it

sıvışmak Verb

hook nosed

kemer burunlu

hook nosed

gaga burunlu

hook up

(a) çengel ile tutturmak, çengele takmak, kancalamak, kopçalamak, bağlamak, (b)
hook up to: (bir

hook, line and sinker

tamamıyla, kâmilen, büsbütün, olduğu gibi.
He fell for the story, hook, line and sinker: Hikâyeye tamamıyla aldandı/kandı.

(phone) hook up

(telefon) bağlamak Verb

by hook or by crook

ne yapıp yapıp, herhangi bir şekilde, allem edip kallem edip.

by hook or by crook

ne yapıp yapıp, bir yolunu bulup, allem edip kallem edip.
The swindler got the old lady's money by

by hook or by crook

herşeye başvurarak, her türlü araçla, ne yapıp yapıp, doğruluk veya hile ile, allem edip kallem edip.

by hook or crook

herşeye başvurarak, her türlü araçla, ne yapıp yapıp, doğruluk veya hile ile, allem edip kallem edip.

fasten (using a hook and eye

kopçalamak Verb

swallow the hook , line and sinker

aslını araştırmadan olduğu gibi kabul etmek Verb

to hook it

tüymek, sıvışmak, kaçmak, kirişi kırmak.