income

English-Turkish Translation

  1. Noun, Economics gelir
  2. Noun gelir, irat, varidat.
    very small/low income: dar /az gelir.
    Low-income families need government
    help.
    Live within one's income: kazancına göre harcamak,
    k.d. kendi yağı ile kavrulmak/ayağını yorganına göre uzatmak.
    lowest income group: en az gelirliler.
    the middle income group: orta gelirliler.
    the highest income group: zenginler.
  3. Noun kâr, kazanç, faiz.
    a small yearly income: yıllık az bir kazanç.
    earned income: maaş, ücret,
    emek karşılığı sağlanan gelir.
    unearned income: (kira, faiz, temettü vb. gibi) yatırım geliri.
  4. Noun gelme, geliş, muvasalat, içeri girme/giriş/akış.
    Fluctuations in the nutrient income of a body water.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

accession to one's income
kişinin gelirinin artması
anticipate one's income
gelirini önceden tüketmek Verb
anticipate one's income
gelirini eline geçmeden yiyip bitirmek Verb
anticipate one's income
gelirinıönceden tüketmek Verb
augment one's income
gelirini artırmak Verb
augment one's income
gelirinıartırmak Verb
average one's income
gelirinıbirden çok yıla paylaştırmak Verb
average one's income
gelirini birden çok yıla paylaştırmak Verb
be out of proportion to one's income
gelirine uygun olarak yaşamamak Verb
be out of proportion to one's income
geliriyle orantılı olmamak Verb
cheat one's income tax
gelir vergisi kaçırmak Verb
cheat one's income tax
gelir vergisini kaçırmak Verb
declare one's income
gelirini beyan etmek Verb
double one's income
gelirinıiki misline çıkarmak Verb
double one's income
gelirini iki misline çıkarmak Verb
exceed one's income
gelir inden çok gideri olmak Verb
exceed one's income
gelirinden çok gideri olmak Verb
file one's income tax return
gelir vergisi beyannamesini vermek Verb
file one's income tax return
gelir vergisi beyannamesi vermek Verb
have an independent income (of one's own
kendine ait geliri olmak Verb
have an independent income (of one's own)
kendi ayrı geliri olmak Verb
have no income in one's own right
kendine ait geliri olmamak Verb
have no income of one's own
kendine ait geliri olmamak Verb
income commensurate with one's needs
ihtiyaçlara uygun gelir
income commensurate with one's needs
ihtiyaçlarına uygun gelir
income source
gelir kaynağı Noun, Economics
live beyond one's income
gelir inden fazla harcamak Verb
live on one's income
geçim için gelirin tümünü harcamak Verb
live on one's wife's income
karısının parasıyla yaşamak Verb
live up to one's income
ayağını yorganına göre uzatmak Verb
low-income groups
dar gelirliler Noun, Economics
low-income persons
dar gelirliler Noun, Economics
make a return of one's income
gelir vergisi beyannamesi vermek Verb
make up one's income
gelirini yükseltmek Verb
outrun one's income
gelirindan fazlasını harcamak Verb
outturn one's income
gelirinden çok harcamak Verb
outturn one's income
gelir inden çok harcamak Verb
proportion one's expenses to one's income
masraflarını gelirine göre bölmek Verb
proportion one's expenses to one's income
giderini gelirine uydurmak Verb
return the details of one's income
gelirinin ayrıntılarını bildirmek Verb
set aside a part of one's income
gelirinin bir bölümünü ayırmak Verb
set aside part of one's income
gelir inin bir kısmını bir tarafa koymak Verb
set aside part of one's income
gelirinin bir kısmını bir tarafa koymak Verb
suit one's expenditure to one's income
giderini gelirine uydurmak Verb
suit one's expenditure to one's income
gelirinıgiderine uydurmak Verb
suit one's expenditure to one's income
gider gelirine uydurmak Verb
supplement one's income by journalism
gelirine gazetecilik yaparak katkı sağlamak Verb
take a sum out of one's income
gelirinden bir meblağ çıkarmak Verb
take heavy tolls of one's income
gelirinin büyük kısmını yemek Verb
take heavy tolls of one's income
gelir inin büyük bir kısmını yemek Verb
take toll of sb's career to take heavy tolls of one's income
birinin mesleğine ket vurmak gelirinin büyük bir kısmını almak Verb
understate one's income
gelirinıdüşük göstermek Verb
understate one's income
gelirini düşük göstermek Verb
accrued income
tahakkuk etmiş varidat
accumulated income
dağıtılmamış kârlar
accumulated income
birikmiş gelir
after-tax income
vergi sonrası gelir
assessable income
vergiye tabî gelir
assessable income
vergilendirilecek gelir
assured income
sağlanacağı kesin gelir
average income
ortalama gelir
big income
büyük gelir
cash income
nakdi gelir
chargeable income
vergiye tabi gelir
charitable income
bağış geliri
clear income
net gelir
combined income
ortak gelir
comfortable income
gelir durumunun iyi olması
commercial income
ticari gelir
comprehensive income
kapsamlı gelir Noun, Accounting
considerable income
büyük gelir
corporate income
(US) şirket geliri
derived income
elde edilen gelir
discretionary income
bir kişinin gelirinin serbest tasarruf edebileceği kısmı
discretionary income
temel geçim giderleri çıktıktan sonra kalan gelir
disposable income
ücret
disposable income
ele geçen gelir
disposable income
vergiler çıktıktan sonra kalan safi gelir
disposable income
harcanabilir gelir (gelir vergisi gibi direkt vergiler ile sigorta gibi kanuni kesintiler çıktıktan sonra
geri kalan harcanabilir gelir
distributable income
dağıtılabilir gelir
dividend income
temettü geliri
dividend income
kâr payı geliri
equalize income
denklemek Verb
estate income
mülk geliri
exempt income
muaf gelir
extraneous income
dış gelir
extraordinary income
olağanüstü gelir
fair income
uygun gelir
farm income
tarım geliri
gross income
gayri safi gelir
gross income
indirim ya da vergi öncesi gelir toplamı
guaranteed income
teminatlı gelir
high income
yüksek gelir
industrial income
sanayi geliri
interest income
faiz geliri
investment income
yatırım geliri
large income
büyük gelir
licence income
lisans geliri
life income
ömür mrü boyu gelir
manufacturing income
üretici geliri
marginal income
marjinal gelir (giderler çıktıktan sonra kalan gelir
marginal income
marjinal gelir
mass income
kitle geliri
middle-bracket income
orta gelirli sınıf
miscellaneous income
muhtelif gelirler Noun
money income
parasal gelir
monopoly income
tekel geliri
net income
net gelir
net-of-tax income
vergi çıktıktan sonra net gelir
nonoperating income
işletmenin esas faaliyeti ile ilgili olmayan gelir
nonrecurring income
bir defaya mahsus gelir Noun, Accounting
notional income
bir kazancı temsil eden , ancak para , mal ya da hizmet ile ifade olunamaya
notional income
tek ailenin yaşadığı kendinin olan evin kullanma değeri
operating income
işletme geliri (işletmenin kazanç getiren aktif değerlerinden ve verdiği hizmetlerden sağladığı gelir
operating income
faaliyet geliri
operating income
faaliyet kârı Noun, Accounting
ordinary income
normal gelir
oversea income
dış ülkelerden gelen gelir
overseas income
dış ülkelerden gelen gelir
partnership income
şirket geliri
personal income
kişisel gelir
preference income
vergi bakımından korunan gelir
premium income
prim geliri
pre-tax income
vergi öncesi gelir
primary income
esas gelir
property income
gerçek gelir
proprietor income
servet iradı
regular income
muntazam gelir
rent income
kira geliri
scanty income
kıt gelir
security income
menkul değerlerden sağlanan gelir
self-employment income
serbest meslek geliri
settled income
sağlam gelir
sinking-fund income
itfa fonu geliri
small income
ufak gelir
social income
milli gelir
stable income
istikrarlı sabit gelir
stable income
istikrarlı gelir
steady income
muntazam gelir
subsidiary income
tali gelir
sufficient income
kâfi gelir
taxable income
vergiye tabi gelir
taxable income
vergilendirilebilir gelir
tax-exempt income
vergi dışı gelir
trading income
ticari gelir
transfer income
transfer geliri (karşılığında mal ya da hizmet vermeyen kişilerin elde ettikleri gelir
transitory income
geçici gelir
trust income
tröst geliri
underwriting income
sigorta şirketi geliri
untaxable income
vergilendirilmeyecek gelir
wage income
ücret geliri
income analysis
gelir analizi
income bracket
gelir dilimi grubu
income changes
gelir değişiklikleri Noun
income class
gelir sınıfı
income collector
kabzımal
income control
gelir kontrolu
income cost
gelir maliyeti
income debenture
gelir senedi
income debenture
faiz ve anapara ödemelerinin sadece borçlunun geliri veya kârından yapılmasına olanak tanıyan borç senedi
income deductions
gelirden yapılan indirim (zarar ve masrafların indirilmesi
income differences
gelir farkları Noun
income differential
turizmde
income division
gelirin bölünmesi
income earner
(US) gelir sahibi
income effect
bir malın fiyatı değiştiğinde bir bireyin genel satın alma gücünde meydana gelen değişme
income effect
gelir etkisi
income elements
gelir unsurları Noun
income expenditure
gelir harcaması
income factor
gelir faktörü
income floor
gelir tabanı
income gap
gelir boşluğu
income gearing
yabancı sermayenin öz sermaye getirisi üzerindeki etkisi
income growth
gelir artışı Noun
income increment
gelir artışı
income limit
gelir sınırı
income limit
gelirsınırı
income maintenance
(US) yoksullara düzenli gelir sağlamak amacıyla hükümetin yaptığı para yardımı
income multiplier
gelir çarpanı
income policy
gelir politikası Noun
income redistribution
gelirin yeniden bölüşümü
income redistribution
gelirin yeniden bölünüşü
income return
semere
income return
yatırımlardan elde edilen gelir
income return
nema
income sheet
kâr ve zarar cetveli
income source
geçim kaynağı Noun, Economics
income splitting
gelir bölme
income squeeze
çalışanların ücretlerine yapılabilecek ücret artışlarına konulan sınırlama
income squeeze
işverenlerin
income statement
kar ve zarar hesabı
income stock
yüksek getirisi olan bir hisse senedi ve tahvil
income support
gelir desteği
income support
(Br) gelir desteği
income value
gelir değeri
income yield
gelir verimi
English-Turkish phrases from Zargan's own database