large

English-Turkish Translation

  1. Adjective büyük, iri, cesim, muazzam.
    a large crowd. a large sum of money. Canada is a large country. She inherited
    a large fortune. A man with a large family needs a large house.
  2. Adjective bol, çok, külliyetli.
  3. Adjective geniş, vâsi.
    a man of large experience.
    to have large views: geniş görüşlü olmak, ilerisini görmek.
  4. Adjective geniş ölçüde, büyük mikyasta.
    a large employer of labor. to do sth on a large scale. to a large extent.
  5. Adjective cömert, âlicenap.
    large of heart: cömertlik.
  6. Adjective, Maritime Traffic müsait, pupadan gelen (rüzgâr).
  7. Adjective (konuşma/ifade) kaba, âdi, bayağı.
  8. Adjective düşük ahlâklı, hafifmeşrep.
  9. Adjective övüngen, palavracı.
  10. Noun cömertlik, âlicenaplık.
  11. Adverb, Maritime Traffic müsait rüzgârla, pupa yelken.
    to sail large.
  12. Adverb bol bol, mebzulen.
  13. Adverb, Printing iri harflerle.
    printed large: iri harflerle basılmış.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

large-cell neuroendocrine carcinoma (LCNEC)
büyük hücreli nöroendokrin karsinomu Noun, Biochemistry
make a large hole in one's savings
tasarruflarında büyük delik açmak Verb
(olive) large
duble
a large
planya
at large
serbest.
at large
(a) serbest, başıboş, kontrolsuz, kaçmış, henüz yakalanmamış.
The escaped prisoner is still at large.
(b) geniş ölçüde/mikyasta, (c) genellikle, genel olarak, umumiyetle.
Did the people at large approve the government's policy? (d)
at-large şeklinde de yazılır. tüm, bütün olarak, bütünü ile.
The people at large: tüm ahali.
the country at large: tüm memleket. (e) bütün ayrıntılarıyla, mufassalan.
He spoke at large of his specialty: İhtisasını bütün ayrıntılarıyla anlattı. (f) geniş kapsamlı/yetkili, geniş bir alana dağılmış, geniş bir bölgeyi temsil eden.
The firm's representative at large . Congressman at large. (g) rastgele, gelişigüzel.
scatter accusations at large: gelişigüzel ithamlarda bulunmak.
be still at large
(mahpus) hâlâ yakalanmamış olmak Verb
become large
büyümek Verb
becoming large
irileşme
bulk large
büyümek, ağırlaşmak, olduğundan büyük/ağır/önemli gözükmek.
The problem bulks large in his mind.
bulk large
önemli rol oynamak Verb
bulk large
öne çıkmak Verb
bulk large
ön plana çıkmak Verb
creditors at large
teminatsız alacaklılar Noun
figure large
büyük rol oynamak Verb
grow gradually large
irileşmek Verb
in large
geniş ölçüde, büyük mikyasta.
loom large
kendini hissettirmek Verb
loom large
önemli bir yer tutmak Verb
loom large
ön plana çıkmak Verb
loom large
öne çıkmak Verb
loom large
önemli rol oynamak Verb
middling large
orta büyüklükte
people at large
şu bu
running at large
(hayvan) kaçmış
scatter accusations at large
gelişigüzel suçlamalarda bulunmak Verb
somewhat large
büyükçe
talk large
tıraş etmek Verb
talk large
atıp tutmak Verb
the people at large
genel halk
too large
bol
unnecessarily large
hantal
very large
koca
world at large
geniş dünya
write at large
ayrıntılarıyla yazmak Verb
large (scale) enterprise
büyük teşebbüs
large amount
büyük miktarda
large and imposing house
konak
large area of agreement
geniş anlaşma alanı
large attitude
önyargısız davranış
large bag-shaped fishing net
gırgır
large block or chunk
kütle
large block or chunk
kitle
large bluefish
kofana
large body of facts
birçok gerçek
large bond 1000
(Br) .- dolar üzerindeki senet
large bonds
1000 doların üzerinde kupür olan tahvil
large boned
kemikli
large bonito
torik
large building site
geniş inşaat alanı
large cattle
karavana
large charge
parti kodamanı
large charge
darkafalı ancak nüfuzu olan şahsiyet
large charity
cömert hayırseverlik
large chemical concern
büyük kimya firması
large chest
sandık
large chunk of money
bol para
large commercial building
han
large concern
büyük şirket
large contract
geniş kapsamlı sözleşme
large corporations
büyük şirketler Noun
large customer
büyük müşteri
large discretion
geniş takdir hakkı
large discretion
geniş takdir yetkisi
large establishment
büyük müessese
large establishment
büyük kuruluş
large estate
büyük emlak
large expenditure
büyük masraf
large exporter
büyük ihracatçı
large family
geniş aile
large farmer
büyük çiftçi
large farming
büyük çiftçilik
large feeder
çok yiyen
large feudal holding
has
large figure
dört haneli rakam
large fire
büyük yangın
large fishing boat
alamana Maritime Traffic
large fortune
büyük servet
large gas storage tank
gazometre
large goods vehicle (LGV)
ağır vasıta Noun, Transport
large hadron collider
büyük hadron çarpıştırıcısı Noun, Physics
large haircloth rack
harar
large hand
iri yarflerle el yazısı
large hand
iri harflerle el yazısı
large harbor
yatak liman Noun
large heap or pile
tümen
large hook
kapçak
large hospitality
cömert konukseverlik
large hotel
büyük otel
large income
büyük gelir
large industrial concern
(Br) büyük sanayi kuruluşu
large industrial concern
büyük sanayi kuruluşu
large intestine
kalın bağırsak.
large item
büyük kalem
large kettle
kazan
large landowner
büyük toprak sahibi
large limitation
geniş limit
large majority
büyük çoğunluk
large meal
bol yemek
large membership
üye sayısının çokluğu
large merchant
toptancı
large nail
mıh
large napkin or handkerchief
yağlık
large number of people
çok kalabalık
large order
büyük sipariş
large panel
geniş plaka
large patterned
büyük desenli
large payments
büyük meblağ ödemeleri Noun
large powers
geniş yetkiler Noun
large producer
büyük üretici
large public building
saray
large purchases
büyük miktarda alışveriş
large railway station
gar
large roes
büyük ciro
large rowboat
patalya Maritime Traffic
large rug
taban halısı
large sales
büyük cirolar Noun
large scale advertiser
büyük kapsamlı reklam yapan kuruluş
large scale attack
büyük taarruz
large scale business
büyük kapsamlı ticari iş
large scale computer
büyük ölçekli bilgisayar
large scale consumer
büyük çapta tüketen tüketici
large scale industrial concern
(Br) büyük sanayi kuruluşu
large scale industrial concern
büyük sanayi kuruluşu
large scale industrial units
büyük sanayi kuruluşları Noun
large scale industry
büyük sanayi
large scale investor
büyük çapta yatırımcı
large scale map
büyük ölçekli harita
large scale operations
geniş kapsamlı harekât
large scale producer
seri imalat sahibi
large scale production
büyük çap üretim
large scale retailing
geniş kapsamlı perakendecilik
large share
büyük hisse
large shopping
büyük miktarda alışveriş
large size
büyük boy
large space ads
büyük boy ilanlar Noun
large space ads
(US) büyük boyutlu ilanlar Noun
large store
mağaza
large sum
büyük meblağ
large sums still owing
hala borçlu bulunulan büyük meblağlar Noun
large sums still owing
hâlâ borçlu bulunulan büyük meblağlar Noun
large tent
oba
large test
büyük deney
large text
büyük matbaa harfi
large undertaking
büyük işletme
large user
bir şeyi çok kullanan
large user
büyük çapta kullanım
large views
geniş görüşler Noun
large village
kasaba
large volume
büyük hacim
large volume
geniş hacimli
large wicker basket
küfe
(person) large frame
cüsse
(tree) large branch
kol
a large (copper) jug
güğüm
a large knife
saldırış saldırma
a large number of
çokluk
be a large employer
çok işçi çalıştırmak Verb
carry a large stock
büyük stoku olmak Verb
do a large turnover
büyük ciro yapmak Verb
draw a large audience
büyük dinleyici kitlesi çekmek Verb
draw large audiences
büyük dinleyici kitlesi çekmek Verb
draw large audiences
büyük bir dinleyici kitlesi çekmek Verb
embezzle a large sum
büyük bir meblağı zimmetine geçirmek Verb
entail large expenditure
büyük masraflara mal olmak Verb
entail large expenditure
masrafa mal olmak Verb
exhibit large pimss
büyük kâr göstermek Verb
exhibit large profits
büyük kâr göstermek Verb
grow large er and large er
gittikçe büyümek Verb
handle large order
büyük hacimde siparişleri karşılamak Verb
have a large household
kalabalık ev halkı olmak Verb
have a large income
büyük geliri olmak Verb
have a large payroll
ödenecek büyük bir maaş tutarı olmak Verb
have a large practice
(doktor) çok hastası olmak Verb
in a large measure
büyük çapta
in large c
iri harflerle dizilmiş
in large crowds
alay alay
incur large losses
büyük kayıplara uğramak Verb
incur large losses
büyük kayıplara neden olmak Verb
leave a large posterity
ardında geniş bir nesil bırakmak Verb
loom large in ...
...'e damgasını vurmak Verb
on a large scale
büyük çapta
overcrowding of large cities
büyük kentlerin aşırı kalabalıklaşması
own large estates
servet sâman sahibi olmak Verb
the large urban concentrations
şehir nüfusunun yoğun olduğu yerler Noun
to a large extent
büyük çapta Adverb
to a large extent
büyük ölçüde Adverb
English-Turkish phrases from Zargan's own database