last

English-Turkish Translation

  1. Adjective (en) son, en sonraki, en sondaki/gerideki.
    last month of the year: yılın son ayı.
    The last time
    I saw you: Seni son gördüğüm zaman.
    The last 10 pages: Son 10 sayfa.
    His house is the second last: Evi sondan ikincidir.
    Have the last word: (a) tartışmada altta kalmamak, son sözü söylemek, (b) son söz/son karar kendisinde olmak.
  2. Adjective geçen, evvelki, önceki, sabık.
    last week: geçen hafta.
    This day last week: Geçen hafta
    bugün.
    He lived here last 5 years: Son 5 yılını burada geçirdi.
    The last but one: Sondan bir önceki.
    last night: dün gece.
  3. Adjective sonuncu, en sona kalan.
    In the last resort/resource: son çare olarak.
    That was the last straw:
    O, bardağı taşıran damla oldu.
    I'm down to my last dollar note: Bir dolardan başka meteliğim yok.
    He was on his last legs: Takati kalmamıştı.
  4. Adjective nihaî, ahir, son.
    In his last hours: Son saatlerinde.
    one's last gasp: son nefes.
    last
    sleep: ölüm, son uyku.
    the last Day: Kıyamet günü, mahşer (günü).
    last trump(et): kıyamet çanı, İsrafilin düdüğü.
    last offices: cenaze duaları.
  5. Adjective kesin, kat'î, nihaî, son.
    the last word on the matter: mesele hakkında son ve kesin söz.
    The
    last word has been said on that: O mesele artık kapandı.
  6. Adjective son derece, müthiş, çok şiddetli, gayet, olanca.
    with his last effort: olanca gücü ile.
  7. Adjective her bir, birer birer, tek tek, ayrı ayrı, yegân yegân.
    I want every last man here: Hepiniz (istisnasız,
    birer birer) burada bulunacaksınız.
  8. Adverb en son, en sonra, son olarak, sonuncu, herkesten/herkesten sonra.
    last mentioned: son olarak söylenen.

    He came last and left first: Herkesten sonra geldi, herkesten önce gitti.
    I am to speak last at the meeting. The horse on which I bet my money came last . He was alone when last seen.
  9. Adverb sonuç olarak, son (söz) olarak, nihayet.
    And last I'd like to consider the economic aspect.
  10. Noun sonuncu (kimse/şey), sonuncusu, en son gelen/olan.
    the last but one: sondan ikincisi/bir önceki.
  11. Noun son, son kısım/bölüm.
    You haven' t heard the last of it: Dahası var, daha dur bakalım, daha neler
    neler var.
    We shall never hear the last of it: Bunun sonu gelmez, bundan kurtuluş yok.
    look one's last: son defa görmek.
    That was the last we saw of him: Onu bir daha görmedik, gidiş o gidiş.
  12. Noun bitiş, bitim, son, hatime.
    At the last, you will not be able to repent.
  13. Verb sürmek, devam etmek, baki olmak.
    How long did the movie last?
    The journey lasted 3 months:
    Gezi 3 ay sürdü.
    How long does your leave last? İznin(iz) ne kadardır?
    It's too good to last: Bu güzel hava böyle devam etmez.
  14. Verb yetmek, bitmemek, tükenmemek.
    We have enough food to last (us) (for) two weeks: Yiyeceğimiz ancak iki hafta yeter.
  15. Verb dayanmak, bozulmamak, (sağlamlığını/gücünü vb.) korumak.
    My shoes lasted two years: Ayakkaplarım
    iki sene dayandı.
    This overcoat will last you the winter: Bu palton bu kış da dayanır/ seni yaza çıkarır.
  16. Noun kalıp, kundura kalıbı.
  17. Noun eski ağırlık/hacim ölçüsü: değeri bölgelere göre değişik olup yaklaşık 1.8 tondur.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

at one's last gasp
son nefesinde
be near one's last
bir ayağı çukurda olmak Verb
be the last of one's line
soyunun son evladı olmak Verb
bet one's last dollar
son kuruşunu da bahis bahse yatırmak Verb
bet one's last dollar
son kuruşunu da bahse yatırmak Verb
breathe one's last
ölmek, son nefesini vermek.
He breathed his last and buried in Zincirlikuyu cemetery.
breathe one's last
son nefesini vermek, ölmek.
breathe one's last breath
son nefesini vermek Verb
breathe one's last last
son nefesini vermek Verb
give one's last employer as a reference
son işvereni referans olarak vermek Verb
give one's last employer as a reference
son işverenini referans olarak vermek Verb
go one's last account
ölmek.
the great account: kıyamet günü.
go to one's last home
ölmek.
measure other's feet by one's own last
başkalarını kendince değerlendirmek, kendine göre değer biçmek.
on one's last legs
bir ayağı çukurda olma
on one's/its last legs
(a) son kertesinde, tahammülünün sonunda, çok bitkin halde.
I feel as if I am on my last legs, but
a swim should revive me. (b) ölüm halinde, ölmek üzere.
pay one's debts to the last penny
borcunu son kuruşuna kadar ödemek Verb
pay one's last respects to sb
birine son görevini yapmak Verb
share one's last penny with sb
son kuruşunu biriyle paylaşmak Verb
stick to one's last
çizmeden yukarı çıkmamak, kendi işiyle uğraşmak, bilmediği işe burnunu sokmamak.
take one's last curtain
son kez sahneye çıkmak Verb
to be at one's last gasp
(a) can çekişmek, son nefesini vermek, ölmek üzere olmak, (b) (yorgunluktan vb.) yapmaya takati kalmamak,
iflâhı kesilmek, takati kalmamak.
YANLIŞ: in the last minute
son anda Adverb
YANLIŞ: in the last minute
son dakikada Adverb
YANLIŞ: in the last minute
son saniyede Adverb
at at long last
uzun süren bir aradan sonra
at last
nihayet.
at last
(en) nihayet, (en) sonunda.
The holiday came at last .
at long last
uzun zaman sonra, en nihayet, hele şükür.
buy at last
ucuza satın almak Verb
combination last
ince ökçeli kundura kalıbı.
every last
(istisnasız) hepsi/tümü/bütünü.
Pick up every last bit of paper from the floor.
first and last
bir kere … , evvelemirde, en önemlisi, hepsinden daha önemli olarak, daima, herşeyi hesaba katarak, genellikle.

Although he served in governments, he was first and last a great soldier.
first or last
er geç, eninde sonunda.
made to last
evladiyelik
second last
sondan bir önce
the day before last
evvelsi gün Noun
the day before last
evvelki gün Noun
the year before last
evvelki sene Noun
the year before last
evvelki yıl Noun
to the last
sonuna kadar
to/till the last
ilelebet, ölünceye kadar, ömür boyunca, son âna kadar.
faithful to the last.
last (so much time
çekmek Verb
last an hour
bir saat sürmek Verb
last an hour
bir saat dayanmak Verb
last an hour
bir saat boyunca devam etmek Verb
last and highest bidder
son olarak fiyat artıran iştirak sahibi
last assize
son merci
last attention
büyük dikkat
last bid
en yüksek fiyat teklif eden
last bid
en son teklif
last business year
geçen mali yıl
last but not least
son ve önemli (bir husus ta), en nihayet önemle belirteyim/zikredeyim ki …
last but one
sondan bir önce
last clear chance
(US) kaza sigortasında son kurtarma şansı
last clear change
(otomobil) ani olarak önüne fırlayan bir kimseyi
last clear change
kazada mağdurun kusurlu bulunmasına rağmen
last clear change
olanak varsa kurtarmak için gerekeni yapma zorunluğu
last clear change
eğer olay sırasında kazayı yapanın makul bir önlemi ile kazanın yer alması önlenmesi olanağı var idiyse
kazayı yapanın bu önlemi almamış olmaktan soru
last column
son sütun
last consumer
son tüketici
last day
son gün
last ditch
son çare, son savunma/müdafaa. Noun
last ditch defence
son savunma hakkı
last fas
borsada kote edilen son fiyat
last for…
… boyunca devam etmek Verb
last for…
… boyunca yetmek Verb
last heir
(Br) son mirasçı (çoğunluk devlet
last heir
sonuncu mirasçı
last heir
(Br) sonuncu mirasçı
last heir
son mirasçı
last honors
son görev Noun
last hurrah
son çaba/gayret.
His unsuccessful senate run was his last hurrah . Noun
last illness
öldürücü hastalık
last in first out
son giren ilk çıkar
last in-first out
lifo
last mentioned
son sözü edilen
last mile
idama giden yol, idam mahkûmunun hücresinde darağacına kadar olan yol. Noun
last minute appeal
son dakika yapılan
last month's trading
geçen ayın cirosu Noun
last name
soyadı. Noun
last named
adı en son anılan kişi
last news
son haberler Noun
last night
dün gece
last night
akşam
last offices
cenaze duaları Noun
last page
son sayfa
last post
(askerler için) son yat borusu. Noun
last price
borsada kote edilen son fiyat
last product
son ürün
last quarter
son dördün, ikinci dördün/terbi: dolunaydan sonra ayın tam yarısının aydınlık göründüğü gece (yedinci gece). Noun
last quarter of ...
...'in son çeyreği Noun, Economics
last quotation
son fiyat teklifi
last resort
son merci
last resort
sığınak
last resort
son çare
last resort
son müracaat yeri
last rites
(Katoliklerde) ölmek üzere olan hastaya yağ sürerek başucunda dua okuma. Noun
last rites
cenaze töreni. Noun
last rites
ölmek üzere olanın başucunda yapılan âyin. Noun
last sickness
ölümle sonuçlanan hastalık
last sickness
öldürücü hastalık
last sleep
ölüm, son uyku. Noun
last someone ten years
birini on yıl götürmek Verb
last someone ten years
birini on yıl idare etmek Verb
last someone ten years
birine on yıl gitmek Verb
last someone ten years
birine on yıl dayanmak Verb
last speaker
son konuşmacı
last stage
son merhale
last straw
son had, dayanılmaz derece, bardağı taşıran damla, sabrı tüketen olay.
“It's the last straw that breaks
the camel's back: Devenin belini kıran son saman çöpüdür.” atasözünden alınan deyim.
Noun
last survivor
son hayatta kalan
last survivor
son sağ kalan
last survivor policy
sağ kalanın yararlanacağı hayat sigortası Noun
last telecast
bir reklam ya da programının televizyonda yayınlanacağı son tarih
last telecast
bir reklam ya da programın televizyondan yayınlanacağı son tarih
last time
geçen sefer
last will and testament
son arzu ve vasiyet
last will and testament
son vasiyet , vasiyetname
last word
son söz. Noun
last word
kesin karar/söz/tutum, kesin karar yetkisi. Noun
last word
en yetkili ifade/beyan/çalışma vb.
His study will surely be the last word on the subject for many
years: Onun incelemeleri muhakkak ki bu konu üzerinde uzun yıllar en yetkili belge olarak kalacaktır.
Noun
last word
son moda, en ileri/mütekâmil örnek, yetkin örnek.
The last word in sport car. Noun
last year
geçen yıl
last year's dividend
geçen yılın temettü üü
last year's dividend
geçen yılın temettüsü
last year's output
geçen yılın üretimi
(dying person) last request
vasiyet
(employment) to be last in
son alınmak Verb
... was not to last.
... çok uzun sürmedi.
... was not to last.
... çok uzun sürmeyecekti.
... was not to last.
... uzun ömürlü olmadı.
... was not to last.
... kalıcı olmadı.
age last birthday
son doğum günündeki yaş
amended last sentence
değişik son cümle Noun, Law
as a last resort
son çare olarak, hiç olmazsa.
In the last resort we can always swim back.
as last word
son söz olarak
at the last count
son sayımda
at the last gasp
(a) son nefesinde, ölmek üzere, (b) son anda, son dakika(sın)da.
at the last minute
son anda Adverb
at the last minute
son dakikada Adverb
at the last minute
son saniyede Adverb
at the last moment
son anda, son dakikada.
be last in
(işe) son alınmak Verb
certificate from last employer
son çalışılan yerden alınan bonservis
court of last resort
en son temyiz mercii olan veya kararlarına karşı temyiz yoluna gidilemeyen mahkeme
die in the last ditch
sonuna kadar dayanmak Verb
die in the last ditch
son nefesine kadar savaşmak Verb
famous last words!
Görürsün! Sen öyle zannededur!
So much for his famous motorbike! O meşhur motosikletin olacağı bu idi!
first in last out
(işçiler) ilk iş verilen son çıkarılan.
have the last laugh
en sonunda başarıya/zafere ulaşmak.
have the last word
sözü geçmek, son sözü kendisi söylemek, dediğini yaptırmak.
in the last analysis
son analizde Adverb
in the last analysis
son tahlilde Adverb
In the last analysis, …
Son tahlilde, … Adverb
in the last resort
son çare olarak, hiç olmazsa.
In the last resort we can always swim back.
in the last term
son sömestrede
judgment in the last resort
aleyhinde bir üst mahkemeye başvurulmayan hüküm kmü
lender of last resort
nihai kredi mercii Noun, Banking
line the last resistance
son savunma hattı
of last month
geçen ayın
on its last legs
bir ayakı çukurda olmak Verb
pay to the last penny
son kuruşuna kadar ödemek Verb
period of last year
geçen yılki dönem
put last hand to
son rötuşlarını yapmak Verb
remove the last doubts
son kuşkuları da gidermek Verb
render the last honors
(ölen biri için) son görevini yapmak Verb
scratch at the last moment
adaylığını son dakikada geri almak Verb
see the last of someone
biriyle alakası kalmamak Verb
see the last of something
birşeyi son kez görmek Verb
see the last of something
birşeyle alakası kalmamak Verb
the last count
son sayım da
the last d
kıyamet günü
the last day
kıyamet günü
the last instant
içinde bulunulan ay sonu
the last lap
(a) bir yarışın son turu, (b)
mec. son aşama/merhale (çoğu gitti, azı kaldı).
the last resort
son merci I
the last straw
yeter artık
the last term
son sömestr
the last thing
(moda) son çıkan
the last word
son söz
to the last gasp
son nefesine/ölünceye kadar.
to the last man
son ferdine kadar.
They were killed to the last man.
walk the last mile
yolu sona ermek Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database