late

English-Turkish Translation

  1. Adjective geç.
    Train was 10 minutes late: Tren on dakika gecikti.
    to be late: geç kalmak.
    Don't
    be late for work: İşine geç kalma.
    to keep late hours: geç yatmak.
    at the latest: en geç.
  2. Adjective geç vakitlere kadar süren, gecikmiş.
    We had a late dinner last night.
  3. Adjective belirli zamandan sonra olan, gecikmiş, geç kalmış.
    success late in life.
    at this late hour:
    bu geç (ilerlemiş) saatte.
  4. Adjective son, en son, taze.
    a late news bulletin: en son haber bülteni.
    The late storm did much damage:
    Son fırtına çok hasar yaptı.
    in the late October: Ekim sonlarında.
    in the late afternoon: ikindi üstü.
  5. Adjective önceki, sabık.
    the late government. The late Prime Minister is still working actively.
  6. Adjective merhum, rahmetli, müteveffa.
    The late Mr. Smith was a fine man.
  7. Adjective yaşlılıkta/ihtiyarlıkta vaki olan.
    in his later years: ihtiyarlığında, âhir ömründe.
  8. Adjective ilerlemiş, aşkın.
    He is in his late sixties: Yaşı altmışı aşkındır (yetmişine merdiven dayadı).
  9. Adjective yakın geçmişte olan.
  10. Adverb geç, belirli zamandan sonra, geç vakte kadar.
    He worked late.
  11. Adverb ilerlemiş saatte, geç vakit.
    We went to bed late.
    It's getting late: Vakit gecikiyor, saatler
    ilerliyor.
    late in life: ilerlemiş bir yaşta.
  12. Adverb
    of late ile ayni anlama gelir. : son zamanlarda, bugünlerde, bu sıralarda, yakınlarda.
    I haven't
    seen him of late: Bugünlerde onu görmedim.
    better late than never: geç olsun da güç olmasın (hiç olmamaktansa varsın geç olsun).
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

(for Muslim woman) late
merhume
be late
gecikmek Verb
be late
geç kalmak Verb
early and late
erken veya geç demez, vakti saati yok, sabah akşam, bütün gün.
I had been wondering why he was late
acaba niye gecikti diyordum ?
make late
geciktirmek Verb
of late
late ile ayni anlama gelir. : son zamanlarda, bugünlerde, bu sıralarda, yakınlarda. I haven't
seen him of late: Bugünlerde onu görmedim. better late than never: geç olsun da güç olmasın (hiç olmamaktansa varsın geç olsun).
run late
geç kalmak Verb
run late
gecikmek Verb
sit up late
geç vakte kadar oturmak Verb
sit up late
gece geç yatmak Verb
stay out late
geç saate kadar dışarıda kalmak Verb
stay out late
geç saate kadar eve dönmemek Verb
stay up late
geç saate kadar uyanık kalmak Verb
stay up late
geç saate kadar uyumamak Verb
stop up late
uzun süre kalmak Verb
the late
müteveffa
the late
rahmetli rahmetlik
too late
çok geç.
arrive too late: iş işten geçtikten sonra gelmek, yetişememek.
I was too late:
Çok geciktim, yetişemedim.
Before it is too late: İş işten geçmeden, henüz vakit var iken.
very late
çok geç.
late acceptance
geç kabul
late arrival
tehir
late arrival
gecikme
late at night
gecenin geç vakti
late bag
(Br) geç boşaltılan posta kutusu
late capitalism
kapitalizmin geç dönemi
late charge
gecikme cezası Noun
late charge
gecikme zammı Noun
late delivery
geç teslim
late edition
akşam baskısı
late fee
gecikme zammı Noun
late fee
(Br) geç teslim edilen mektup zammı
late fee
(US) gecikme cezası
late fee
gecikme cezası Noun
late fine
gecikme zammı Noun
late fine
gecikme cezası Noun
late in life
hayatının sonbaharında
late in life
hayatının son baharında
late in the day
ileri bir saatte
late in the evening
akşama doğru Noun
late in the year
yılın son aylarında Adverb
late letter
geç atılan mektup
late letter
geç postalanmış mektup
late liquidity window
geç likidite penceresi Noun, Banking
late mark
geç kalanlar cetveli
late minister
sabık bakan
late night final
gece nüshası Noun
late night final
akşam baskısı
late opening
dükkânların alış veriş için geç vakte kadar açık kalması
late pass
(askerlik) gece izni belgesi
late payment interest
gecikme faizi Noun, Contract Law
late residence
önceki ikametgâh
late season
mevsim sonu
late shopper
akşam geç vakit alışveriş yapan kimse
late starter
(otomobil) geç alan
late summer
yazın sonuna doğru
(car) late starter
geç ateş alan
at a late hour in the day
günün geç bir saatinde
at a late hour of the day
günün geç bir saatinde
be late (for sth)
(bir şey için) geç kalmak, gecikmek.
It's a bit late in the day to change your mind: Fikrinizi
değiştirnek için çok geç kaldınız.
be late (tardy , US) for school
okula geç gelmek Verb
be late (tardy) for school
US okula geç gelmek Verb
be late in delivery
teslim etmede gecikmek Verb
be late to work
işe geç kalmak Verb
Better late than never.
Geç olsun da güç olmasın. Sentence
interest for late payment
gecikme faizi Noun, Contract Law
keep late hours
gece geç yatmak Verb
keep late hours
geç yatmak Verb
may God ordain it to be late (when death is mentioned
Allah gecinden versin
starting in late ...
...'in sonlarından itibaren Adverb
English-Turkish phrases from Zargan's own database