length

  1. Noun uzunluk, mesafe, tul.
    The length of a road: Bir yolun uzunluğu.
    a river 580 km in length:
    580 km uzunlukta bir nehir.
    length overall = overall length: tüm uzunluk.
    of some length: oldukça uzun.
    go the whole length of the street: sokağın başından sonuna kadar gitmek.
    the length and breadth: bir uçtan bir uca, boydan boya, her tarafa.
    over the length and breadth of the country: yurdun dört bucağında/her yanında/her köşesinde.
    turn in its own length: olduğu yerde dönmek.
  2. Noun boy.
    the length of the room.
    along the length of: … boyunca.
    His horse led by a length:
    Onun atı bir at boyu önde idi.
    arm's length: kol boyu.
    a length of rope: bir halat boyu.
    a dress length: bir elbiselik (kumaş).
    cable's length
    den. yüz kulaç, gomene boyu.
  3. Noun süre, müddet.
    length of time: süre, müddet.
    the length of time needed for the work.
    length
    of service: hizmet süresi, kıdem.
    the length of a holiday: tatil süresi.
    Make a stay in İzmir for some length: Bir müddet İzmirde kalmak.
  4. Noun, Grammar (sesli harflerde) uzatılma/uzunluk.
    the length of a syllable.
  5. Noun (briç) bir elde aynı cinsten en az 4 kâğıt olma.
  6. Noun
    lengths: derece, mertebe, merhale, kapsam, şümul, radde, had.
    go to the length of … : derecesine/raddesine
    (kadar) vardırmak/götürmek.
    He went to the length of asking money from him: İşi ondan para istemeye kadar vardırdı.
    go to any length(s) = go to great/some/considerable length(s) = go to all lengths: her çareye başvurmak, hiçbir engel tanımamak, her ne pahasına olursa olsun yapmak, ne yapıp yapıp sonuca ulaşmak, allem etmek kallem etmek.
    I've gone to great lengths to get it finished: Ne yapıp yapıp onu bitirdim.
    He would go to any length(s) to succed: Başarmak için her çareye başvurur.
    I didn't think he would go to such lengths to get the job: İşe girmek için işi bu raddelere götüreceğini tahmin etmezdim.
    He would go to any length: Ondan her şey beklenir, her çareye baş vurur, yapmayacağı şey yoktur.
kendi sınırlarını bilmek Verb
(yere) uzanmak/düşmek, boylu boyuna yatmak/uzanmak, yere yıkılmak.
boylu boyuna düşmek.
boylu boyunca yere serilmek
tensikata uğramış işgücü ile çalışmak
kol boyu
emsallerine uygun Adjective, Law
uzak(ta), samimî/dostane değil.
(a) bütün ayrıntılarıyla/tafsilâtiyle, ayrıntılı olarak, mufassal bir şekilde, mufassalan. (b) boylu
boyunca.
He was lying at full length on the grass: Boylu boyunca çimen üzerine uzanmıştı.
fall all one's /full length on the ground: yere serilmek/yıkılmak, boylu boyuna (yere) düşmek/uzanmak.
(a) tamamen, tamamıyla, baştanbaşa, başından sonuna kadar.
He told us his adventures at length.
(b) nihayet, en sonunda.
At length, after many delays, the meeting started. (c) ayrıntılı olarak, bütün ayrıntılarıyla/teferruatiyle, uzun uzadıya.
treat a subject at length: bir konuyu bütün ayrıntılarıyla anlatmak.
speak at (great) length: uzun uzadıya konuşmak.
epey uzun süre
blok uzunluğu
gomene, yüz kulaç: denizcilikte kullanılan uzunluk ölçüsü. ABD'de 720' (≈219.5 m), İngilterede 608' (≈185.3 m). Noun
kuşkuculuğu biraz fazla ileri götürmek Verb
sütun uzunluğu
her iki tarafın da bağımsız olduğu ve birbirlerine hâkim durumda olmadıkları bir alışverişte bulunmak Verb
enine boyuna müzakere etmek Verb
film uzunluğu
değişmez kelime uzunluğu
odak uzaklığı
odak uzunluğu Noun, Cinema
boydan boya
boylu boyunca
aralık uzunluğu
sonuna kadar gitmek Verb
boyca
komut uzunluğu
yaklaşmamak, uzak durmak, senli benli/samimi olmamak, yüz vermemek.
keep someone at arm's length:
bir kimseden uzak durmak, samimî olmamak.
(a) uzak tutmak, yaklaştırmamak, (b) (bir kimseden) uzak durmak, samimî/içli dışlı olmamak, samimî olmasına müsaade etmemek.
samimileşmesine müsaade etmemek Verb
birini pek yaklaştırmamak Verb
diz hizasında
diz boyu
birinin kafasını ütülemek Verb
bir dergide sütun genişliği
satır genişliği
epey bir süre kalmak Verb
uzunluk ölçüsü
tüm uzunluk
cümle uzunluğu
strok boyu Noun, Transport
uzunluk birimi
gemi boyu Noun, Maritime Traffic
dalga boyu
canlı boyuttaki resim
(at yarışı) bir boy farkla kazanmak Verb, Sports
bir yolun uzunluğu
fren mesafesi
bir konuşmanın süresi
el yazmasının uzunluğu
kredi süresi
çalışma süresi Noun, Employment
ömür uzunluğu
çizginin uzunluğu
ilanın uzunluğu
mahkumiyet süresi Noun, Law
hizmet süresi Noun, Human Resources
kıdem Noun, Human Resources
kalma süresi
boy dayaması Noun, Transport
zaman süresi
ayrıntılı müzakerelerden önce söylenen fiyat
piyasa koşullarına uygun işlem Noun, Law
işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi (ebeveynin evini evladına bir başkasına
kiralıyormuş gibi kiralaması
ortalama tatil süresi
biriyle araya mesafe koyarak iş yapmak Verb
bir işlemin tarafların birbirleriyle ilişkisi yokmuş gibi yürütülmesi
bir şeyi uzun uzun müzakere etmek Verb
bir konu üzerinde uzun uzun düşünmek Verb
ayrıntılar üzerinde uzun uzun durmak Verb
uzun film
tam boy portre
biri için her çareye başvurmak Verb
bir konu üzerinde uzun boylu durmak Verb
bir odanın uzunluğunu ölçmek Verb
kıdem Noun, Human Resources
yeterli zaman süresi
bir konu üzerinde enine boyuna konuşmak Verb
konu üzerinde enine boyuna konuşmak Verb
bir konu üzerinde epey bir süre konuşmak Verb
aklın almayacağı kadar uzun zaman