listen

  1. Verb
    listen to: dinlemek, kulak vermek.
    listen to the radio: radyo dinlemek.
    I like to listen
    to music: Müzik dinlemeyi severim.
    to listen attentively to someone
    listen to me! Bana bak/beni dinle.
    He wouldn't listen to reason: Doğru söze kulak vermez.
  2. Verb
    listen to: dikkat etmek, dikkatle dinlemek, itaat etmek.
    You never listen to a word I say:
    Söylediklerime dikkat etmiyorsun.
    listen to your father! Baban ne diyorsa onu yap!
    I don't know what he said, because I wasn't listening: Ne dediğini bilmiyorum, çünkü dikkat etmiyordum.
  3. Verb
    listen for: beklemek, kulak vermek, kulağı … da olmak, göz kulak olmak.
    to listen for the telephone:
    telefon beklemek/kulağı telefonda olmak.
    listen for the telephone while I am out.
    Hush, I'm listening for the telephone: Sus, telefon bekliyorum.
  4. Verb işitmek.
can kulağıyla dinlemek Verb
bilinç altından dinlemek Verb
(a) kulak misafiri olmak, (konuşulanları gizlice) dinlemek, kulak kabartmak.
to listen in to a conversation.
(b) radyo(dan) dinlemek.
to listen in at news time. listen in next week for another drama. listen in to the news.
Did you listen in to the Prime Minister yesterday evening: Dün akşam radyodan Başbakanı dinledin mi? (c) (telefon konuşmasını) paralel telefondan dinlemek.
I listened in on the extension.
başka kişilerin konuştuklarını dinlemek Verb
kulaklıkla dinlemek Verb
dikkatle dinlemek, kulak vermek.
listen out for your name to be called.
dinlemek Verb
tanımak Verb
iplemek Verb
öğüde kulak vermek Verb
öğüt dinlemek Verb
mantıklı davranmak Verb
birinin sözünü dinlemek Verb
can kulağı ile dinlemek Verb
büyük ilgi ile dinlemek Verb