lying

  1. atmasyonculuk (argo)
  2. yalancı, asılsız, sahte, (kasten) yalan söyleyen.
    a lying report. a lying tongue.
  3. yalancılık, yalan söyleme.
  4. (bkz: lie )
    (s.f.).
kâğıtlarını darmadağın bırakmak Verb
kullanılmadan kalmak Verb
alçakça
yere ya da deniz seviyesine yakın
yalana sığınmak Verb
geminin limanda demirli yatması
kendi önünde yapılmakta olan kendi çıkarlarını ilgilendiren bir muameleye itiraz etmemek suretiyle meydana gelen rıza ve muvafakat
(para) âtıl duran
katafalkta yatma
yalancı
prospektüs
faça edip yatma. Noun
yatmak Verb
hasta yatmak Verb
rehinde olmak Verb
ağır basan nedenler Noun
rehinde yatan mallar Noun
yalan dolanla geçimini sağlamak Verb
atıl duran para
(kâğıt oyunu) küçük kâğıt atmak Verb
itirazsız/olduğu gibi/kolayca kabul etmek, ses çıkarmamak, (bir şeye) boyun eğmek, göz yummak, (bir hakareti
vb.) alttan almak.
He won't take it lying down: Kolay kolay kabul etmeyecek.
I refuse to take that lying down: Buna göz yumamam.
We will not take your insults lying down: Hakaretlerinizin altında kalamayız.
katlanmak, hazmetmek.