measure

English-Turkish Translation

  1. Noun tedbir
  2. Music ölçü
  3. Noun ölçme, ölçüm, mesaha.
  4. Noun ölçü.
    angular measure: açı ölçüsü.
    full measure: tam ölçü.
    liquid measure: sıvı
    (oylum) ölçüsü.
    short measure: eksik ölçü.
  5. Noun ölçü aleti.
    tape measure: şerit metre, mezür, mezura, ölçü şeridi.
  6. Noun ölçü birimi.
    An hour is a measure of time.
  7. Noun (bir) miktar (ölçüsü belli).
    to drink a measure of wine.
  8. Noun ölçü sistemi.
  9. Noun ölçek, mikyas, ölçek (ölçü kabı).
    a full measure of wheat.
  10. Noun derece, mertebe.
    He has not become rich in business, but he has had a certain measure of success/some measure of success.
  11. Noun (makul) had/miktar, itidal, ılımlılık.
    Talkative beyond all measure.
  12. Noun sınır, hudut, limit.
    to know no measure: sınır tanımamak, aşırı gitmek, ifrata kaçmak.
  13. Noun yasa, tüzük, nizam, kanun, karar.
    a senate measure: Senato kararı.
  14. Noun
    measures: önlem, tedbir.
    hard/strong measures: zorlayıcı önlemler, sert/zecrî tedbirler.

    to take measures to avert suspicion: şüphe uyandırmayacak önlemler almak.
    take measures to relieve suffering: ağrı dindirici tedbirler almak.
  15. Noun vezin, ölçü.
  16. Noun, Music ölçü, mezür.
  17. Noun ağır dans.
    tread a measure
    esk. dansetmek.
  18. Noun, Geology damar, tabaka, katman.
  19. Verb ölçmek, mesaha etmek.
    to measure a distance/weight/time/volume. to measure current/voltage/frequency/force/power.
  20. Verb
    measure off/out: ölçerek ayırmak/kesmek/işaretlemek, belirli miktarda ölçmek.
    He measured off
    5 meters of material. She measured out flour, butter and sugar, and started to mix a cake.
  21. Verb değerlendirmek, değer biçmek. tahmin/takdir etmek, kıyaslamak, kıyas/mukayese etmek.
    to measure the
    importance of an issue. to measure Goethe against Hugo.
  22. Verb ölçüsü … olmak.
  23. Verb ayarlamak, oranlamak.
  24. Verb geçmek.
  25. Verb ölçü(sünü) almak.
  26. Verb ölçüsünde olmak, boyutları (uzunluğu, boyu, hacmi vb.) … olmak, belirli bir ölçüde olmak.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

give the measure of one's feelings
birine bütün duygularını ifade etmek Verb
have/take one's measure
birine değer biçmek, birinin karakter ve yeteneklerini değerlendirmek/sınamak.
I've got his measure: Onu sınadım.
hygiene measures
hijyen önlemleri Noun, Personal Care-Hygiene
measure by the span of one's hand
karışlamak Verb
measure one's length
(yere) uzanmak/düşmek, boylu boyuna yatmak/uzanmak, yere yıkılmak.
measure one's length (on)
boylu boyuna düşmek.
measure one's length (upon the ground)
boylu boyunca yere serilmek
measure one's skill with a rival
becerisini rakibininkiyle ölçmek Verb
measure one's spending by one's means
giderini gelirine göre ayarlamak Verb
measure one's strength (with someone)
birisiyle boy ölçüşmek/mücadele etmek.
measure one's strength with sb
biriyle gücünü sınamak Verb
measure one's wits (against someone)
(birisi ile) zekâ yarışmasına girişmek, fikir mücadelesi yapmak.
measure other's feet by one's own last
başkalarını kendince değerlendirmek, kendine göre değer biçmek.
measure up one's position
(US) bir mevkiye önemli niteliklerle gelmek Verb
preventive measures
önleyici tedbirler Noun
strict security measures
yoğun güvenlik önlemleri Noun
(clothes) to make to measure
ısmarlama yapmak Verb
a deliberate measure
tedbirli davranış
a unit of dry measure
ölçek
abstain from any measure
her türlü tedbirden kaçınmak Verb
administrative measure
idari tasarruf
adopt measure
önlem almak Verb
angular measure
açı ölçüsü
apothecaries' measure
sıvı ilâç ölçü sistemi.
ABD de: 60
minims = 1
dram; 8
drams = 1
ounce;
16
ounces = 1
pint; 8
pints = 1
gallon (231
cubic inches).
İngilterede: 20
minims = 1
scruple; 3
scruples = 1
dram; 8
drams = 1
ounce; 20
ounces = 1
pint; 8
pints = 1
imperial gallon (277.42
cubic inches).
as a temporary measure
geçici önlem olarak
as an interim measure
bir ara tedbir olarak
baluster measure
eski bir sıvı ölçme kabı.
beyond measure
son derece, hadden aşırı, ölçüsüz.
to be angry beyond measure: son derece öfkelenmek,
argo tepesi atmak.
board measure
kereste ölçü sistemi (birim olarak 30.5x30.5x2.54 cm3'lük hacim alınır). Noun
buy to measure
ölçüsüne göre satın almak Verb
buy to measure
ısmarlama satın almak Verb
by any measure
ne şekilde olursa olsun
by any measure
her halükârda
cancel a measure
alınan bir önlemi kaldırmak Verb
circular measure
yaysal ölçü: dönge yaylarını ölçme dizgesi. 1 dönge = 360°, 1 derece = 60 dakika. 1 dakika = 60 saniye. Noun
column measure
sütun genişliği ölçüsü
common measure
common time. Noun
common measure

hymnal stanza ile ayni anlama gelir. ilâhilerde kullanılan, 2'nci ve 4'üncü mısraları kendi aralarında
kafiyeli kıta:
abcb gibi. (Bazen 1 ve 3'üncü mısralar da birbiriyle kafiyelidir:
abab gibi).
Noun
compensatory measure
telafi edici tedbir
compulsory measure
zecri tedbirler
corrective measure
düzeltici önlem
counter measure
karşı önlem
counter measure
karşı tedbir
counter measure
misliyle hareket
cubic measure
(a) hacim ölçüsü (uzunluk biriminin küpü cinsinden), (b) hacim ölçüleri dizgesi: mm3, cm3, m3.
do everything with due measure
her şeyi kararında bırakmak Verb
dry measure
kuru şeylere özgü hacim ölçüsü. Noun
for good measure
fazla olarak, fazladan, ek olarak, ilâveten, ihtiyaten.
half measure
yarı önlem
half measure
yarı tedbir
half- measure
yetersiz önlem
half- measure
(baskı) iki aralıklı
harsh measure
sert tedbirler
harsh measure
sert tedbir Noun
have a suit made to measure
ısmarlama elbise yaptırmak Verb
in a great/large measure
geniş ölçüde.
in a large measure
büyük çapta
in a measure
bir dereceye kadar, kısmen.
in some measure
bir dereceye kadar, kısmen.
incisive measure
cezri tedbir
inefficient measure
yetersiz önlem
interim measure
tedbir kararı Noun, Law
interim measure
geçici tedbir kararı Noun, Competition Law
know no measure
ölçüsüz davranmak Verb
know no measure
haddini hesabını bilmemek Verb
line measure
satır ölçüsü
liquid measure
sıvı ölçüsü/ölçeği (litre, galon, vb.). Noun
long measure
uzunluk ölçüsü. Noun
made to measure
ısmarlama (yapılmış) (elbise).
make a measure
ısmarlama giysi
make to measure
(giysi) ısmarlama yapmak Verb
model (for defining a weight or measure
etalon
offer a determined opposition to a measure
bir önleme karşı kesin muhalefet göstermek Verb
pass measure
hüküm vermek Verb
police measure
polise başvurma
policing measure
inzibati tedbir Noun, Public Administration
precautionary measure
tedbir Noun
precautionary measure
önlem Noun
pre-trial measure
koruma tedbiri Noun, Law
preventive measure
önleyici tedbir Noun
protective measure
koruma önlemi
punitive measure
cezalandırıcı tedbir
relief measure
yardım önlemi
remedial measure
çare
required measure
kanunun gerektirdiği ölçü
restrictive measure
kısıtlayıcı tedbir
retain a sense of measure
ölçü dahilinde davranmayı bilmek Verb
retaliatory measure
misilleme tedbiri
safeguard measure
korunma önlemi Noun, Economics
safety measure
güvenlik önlemi
scope of a measure
önlemin kapsamı
sell by measure
metre ile satmak Verb
sell by measure
ölçü ile satmak Verb
set measure
mikyas koymak Verb
short measure
eksik ölçü
solid measure
katı cisimlere özgü ölçü birimi
solid measure
hacim ölçüsü
square measure
yüzey ölçü birimleri sistemi.
standard measure
standart ölçü
standard of measure
ölçü standardı
statute measure
kanuni tedbir
stringent measure
zecri tedbir
struck measure
silme ölçü (hububat).
surveyor's measure
haritacı ölçüsü: herbiri 7.92 inçlik 100 parçadan oluşan 66 kadem (20.12 m.)lik mesaha zinciri.
tape measure
tape ile ayni anlama gelir. şerit metre. perforated tape: delikli bant. red tape:
(a) kırmızı kurdele, (b) kırtasiyecilik, lüzumsuz formalitecilik.
tape measure
şerit metre.
temporary measure
geçici önlem
to buy to measure
boyuna göre
transitory measure
geçici önlem
triple measure
üç vurgulu tempo.
unit of measure
ölçü birimi Noun, Units of Measurement
well-timed measure
zamanında alınmış önlem
wine measure
şarap ölçü sistemi, 1 galonu 231 inç küp olan eski İngiliz sıvı ölçeği.
withdraw a measure
bir önlemi iptal etmek Verb
measure a piece of ground
bir arsayı ölçmek Verb
measure against
(üstüne) ölçmek, ölçerek karşılaştırmak, (elbise) prova yapmak.
I measured the coat against her and it was too long.
measure by steps
adımlamak Verb
measure by the yard
arşınlamak Verb
measure changes of temperature
ısı değişikliklerini ölçmek Verb
measure in fathoms
kulaçlamak Verb
measure income net of tax
vergi düşüldükten sonra net geliri bulmak Verb
measure of assistance
yardım önlemleri Noun
measure of capacity
istiap ölçüsü
measure of capacity
hacim ölçüsü
measure of care
bakım derecesi
measure of coercion
zecri tedbir
measure of conciliation
s uzlaşma yolları Noun
measure of control
s kontrol tedbirleri Noun
measure of damages
zarar ziyanın büyüklüğü
measure of economy
s ekonomik önlemler
measure of glass
dereceli bardak
measure of length
uzunluk ölçüsü
measure of precaution
emniyet tedbirleri Noun
measure of pressing urgency
acil önlem
measure of retaliation
misilleme önlemi
measure of valuation
değerlendirme ölçütü
measure of value
mikyas
measure of value
kriter
measure of value
ölçüt
measure off something
birşeyi ölçmek Verb
measure off something
birşeyi ölçüp işaretlemek Verb
measure out something
birşeyi ölçüp almak Verb
measure out something
birşeyi ölçüp ayırmak Verb
measure out something
birşeyi ölçerek almak Verb
measure scale
miyar
measure someone with one eye
biri hakkında hükmünü vermek Verb
measure something against something
birşeyi birşeye göre değerlendirmek Verb
measure something against something
birşeyi birşeyle karşılaştırarak değerlendirmek Verb
measure something against something
birşeyi birşeye dayanarak değerlendirmek Verb
measure something with a pair of compasses
pergellemek Verb
measure swords (with someone)
(a) (hasmı ile) boy ölçüşmek, (b) kılıçla/kılıç kılıca vuruşmak/dövüşmek, (c) mücadele etmek, savaşmak.
measure swords with sb
biriyle boy ölçüşmek Verb
measure the tonnage of a ship
bir geminin tonajını ölçmek Verb
measure the tonnage of ship
bir geminin tonajını ölçmek Verb
measure the worth of
ölçmek Verb
measure up
beklentileri karşılamak Verb
measure up
beklentilere uygun olmak Verb
measure up
ölçü almak Verb
measure up
kriterlere uygun olmak Verb
measure up
kriterleri yerine getirmek Verb
measure up
yeterli olmak Verb
measure up
uygun olmak Verb
measure up
ölçmek Verb
measure up
ölçüm yapmak Verb
measure up (to)
(a) belirli bir aşamaya/mertebeye/standarda) erişmek/ulaşmak, kâbına erişmek.
The exhibition didn't
measure up to last year's. (b) yetenekli/ehliyetli/kabiliyetli olmak, (bir işe) elverişli olmak/yaramak.
beyond the measure of
çok fazla
beyond the measure of
ölçüsüz
get the measure of someone
birine değer biçmek, birinin karakter ve yeteneklerini değerlendirmek/sınamak.
I've got his measure: Onu sınadım.
give a measure the force of law
bir tedbiri kanun hükmünde yapmak Verb
pass a measure through a committee
bir tedbir kararını kuruldan geçirmek Verb
pass a measure through a committee
bir önlemi kurula kabul ettirmek Verb
put through a measure of legislation
kanuni tedbir almak Verb
take the measure of a room
bir odanın ölçüsünü almak Verb
this measure accentuate d the unemployment
bu tedbir işsizliği daha bir açığa çıkardı
English-Turkish phrases from Zargan's own database