opportunity

English-Turkish Translation

  1. Noun fırsat, vesile.
    at the first/earliest opportunity: ilk fırsatta.
    a wonderful opportunity:
    mükemmel bir fırsat.
    to miss an opportunity: fırsatı kaçırmak.
    A summer in France gave her an opportunity to learn French.
    take the opportunity of doing (or to do): fırsattan yararlanarak … yapmak.
    I'd like to take this opportunity to thank everyone for helping.
    when the opportunity occurs: fırsat düşerse/zuhur ederse.
    to make the most of one's opportunities: önüne çıkan fırsatlardan sonuna kadar yararlanmak/azamî yarar sağlamak.
  2. Noun uygun/müsait zaman.
  3. Noun elverişli durum, talih.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

bide one's opportunity
uygun fırsatı beklemek Verb
make the best of one's opportunity
fırsattan istifade etmek Verb
miss one's opportunity
fırsatını kaçırmak Verb
muddle away one's opportunity
bir fırsatı değerlendirememek Verb
wait one's opportunity
fırsatını beklemek Verb
afford an opportunity
fırsat yaratmak Verb
afford someone an opportunity
birine bir imkân sağlamak Verb
afford someone an opportunity
birine bir fırsat vermek Verb
afford someone an opportunity
birine bir olanak tanımak Verb
afford someone an opportunity
birine bir olanak sağlamak Verb
afford someone an opportunity
birine bir fırsat tanımak Verb
afford someone an opportunity
birine bir imkân tanımak Verb
afford someone the opportunity
birine fırsat vermek Verb
at the earliest opportunity
ilk fırsatta Adverb
at the first opportunity
ilk fırsatta
avail oneself of an opportunity
bir fırsattan istifade etmek Verb
avail oneself of an opportunity
bir fırsattan yararlanmak Verb
avail oneself of any opportunity
her fırsattan yararlanmak Verb
business opportunity
iş imkanı Noun, Management
business opportunity
iş yapma imkânı
career opportunity
kariyer fırsatı Noun, Human Resources
career opportunity
mesleki fırsat
embrace an opportunity
bir fırsatı kullanmak Verb
employment opportunity
iş imkânı
employment opportunity
istihdam imkanı Noun, Employment
equal employment opportunity
eşit istihdam fırsatı
equal opportunity
fırsat eşitliği
equality of opportunity
fırsat eşitliği
exceptional opportunity
ele geçmez fırsat
find an opportunity
meydan bulmak Verb
fiscal opportunity
vergi fırsatı
give an opportunity
meydan vermek Verb
give an opportunity
fırsat vermek Verb
golden opportunity
kelepir
golden opportunity
ele geçmez fırsat
golden opportunity
bulunmaz fırsat
good opportunity
iyi fırsat
grab at an opportunity
bir fırsatı yakalamak Verb
grasp an opportunity
bir fırsattan yararlanmak Verb
have no opportunity
meydan bulamamak Verb
job opportunity
iş fırsatı
job opportunity
iş imkanı Noun, Employment
jump at an opportunity
bir fırsatı kaçırmamak Verb
jump at an opportunity
açıkgözlülük etmek Verb
Land of Opportunity
Arkansas (takma adı). Noun
leap at an opportunity
bir fırsatı yakalamak Verb
leap at an opportunity
bir fırsattan yararlanmak Verb
let slip an opportunity
fırsatı kaçırmak.
look for an opportunity
meydan aramak Verb
lost opportunity
kaybolmuş fırsat
lost opportunity
kaçan fırsat
lost opportunity
kaybolmuş fırsatı
make good use of opportunity
bir fırsattan iyi yararlanmak Verb
make the most of an opportunity
bir fırsattan azami yararlanmak Verb
market opportunity
piyasa fırsatı
marketing opportunity
pazarlama fırsatı
miss an opportunity
bir fırsatı kaçırmak Verb
neglect an opportunity
bir fırsatı kaçırmak Verb
omit an opportunity
fırsatı elden kaçırmak Verb
once-in-a-lifetime opportunity
hayatta insanın eline bir kez geçecek fırsat
once-in-a-lifetime opportunity
hayatta insanın eline bir kez geçen fırsat
pass up an opportunity
bir fırsatı kaçırmak Verb
pass up an opportunity
fırsatı elinden kaçırmak Verb
payoff opportunity
gerçek fırsat
profit by an opportunity
bir fırsattan istifade etmek Verb
profit opportunity
kâr fırsatı
promotional opportunity
terfi fırsatı
sales opportunity
satış fırsatı
seek an opportunity
fırsat aramak Verb
seek an opportunity
fırsat kollamak Verb
snap at an opportunity
bir fırsata atlamak Verb
throw away a good opportunity
iyi bir fırsat kaçırmak Verb
throw away an opportunity
bir fırsatı boşa harcamak Verb
trade opportunity
iş fırsatı
use an opportunity
bir fırsattan yararlanmak Verb
utilize an opportunity
bir fırsattan yararlanmak Verb
wait for an opportunity
fırsat kollamak Verb
opportunity cost
alternatif maliyet
opportunity cost
bunu başka bir şirkete
opportunity cost
bu meblağ o binanın fırsat maliyetidir
opportunity cost
diyelim haftada 500 dolara kiraya verdiğinde
opportunity cost
bir şirketin depolama yeri olarak kullandığı bir binası vardır
opportunity cost
bir aktifi (örneğin , makineler) bir başka amaçla kullanmanın maliyeti
opportunity cost
fırsat maliyeti Noun, Competition Law
opportunity cost of capital
sermayenin fırsat maliyeti Noun
opportunity cost of capital
sermayenin fırsat maliyeti (şirket içinde fonların etkin bir biçimde kullanılması sonucu beklenen kâr oranı
opportunity costs
kişinin almaktan vazgeçtiği bir şeyin maliyeti
opportunity costs
alternatif giderler (şimdiki mal , hizmet ya da kapasite başka bir kullanıma tahsis edilmiş olsaydı azami
bir alternatif kâr elde edilmiş olunabilirdi
opportunity costs
fırsat maliyeti
opportunity exposure
bir reklamın duyulması ya da görülmesi beklentisi
opportunity for advancement
ilerleme fırsatı
opportunity for depreciation
amortisman olanağı
opportunity for employment
iş olanağı
opportunity for fraud
sahtekârlık fırsatı
opportunity for gain
kazanç fırsatı
opportunity for growth
büyüme olanağı
opportunity for promotion
terfi imkânı
opportunity for savings
tasarruf imkânı
opportunity for solution
çözüm fırsatı Noun
opportunity for work
iş imkânı
opportunity to buy
satın alma fırsatı
demographic opportunity window
demografik fırsat penceresi Noun, Demography
equal of opportunity program (me)
eşit fırsat programı
equal opportunity employer
ayrıcalıksız işveren: işçiler veya adayları arasında ırk, renk, din, cinsiyet, milliyet farkı gözetmeden
hepsine eşit haklar tanıyan işveren.
find a suitable opportunity to do sth
punt duna getirmek Verb
give no opportunity to talk
ağız açtırmamak Verb
have good opportunity to come into contact with all sorts of people
her çeşit insanla temasa geçme fırsatı olmak Verb
have opportunity to come into contact with all sorts of people
her çeşit insanla temasa geçme fırsatı olmak Verb
let an opportunity slip
bir fırsatı elden kaçırmak Verb
let an opportunity slip
bir fırsatı kaçırmak Verb
provide an opportunity for sb
birine bir fırsat yaratmak Verb
provide an opportunity for someone to do sth
birine bir şey yapması için fırsat vermek Verb
provide for an opportunity for sb
birine fırsat sağlamak Verb
should the opportunity arise
bir fırsat vukuunda
should the opportunity arise
eğer fırsat çıkarsa
take what opportunity is presented
ne imkân varsa faydalanmak Verb
to avail oneself of the opportunity (to do something)
(bir şey yapmak için) fırsattan yararlanmak, fırsatı kaçırmamak.
They availed themselves of the opportunity
to hear a fine concert free of charge: Güzel bir konseri bedava dinlemek fırsatını kaçırmadılar.
English-Turkish phrases from Zargan's own database