over

English-Turkish Translation

  1. Adposition üstüne, üstünde(n), üzerine, üzerinde(n).
    to jump over the wall/ditch. a blanket lying over a bed.
    I Can't go over the mountain, we must go round it.
  2. Adposition yukarısına, yukarısında(n), tepesine, tepesinde(n).
    The roof is over one's head. The lamp hung over
    the table. to hit someone over the head. to fall over the cliff.
  3. Adposition (rütbe/yetki/güç vb.) üstün, fevkinde.
    I don't want anyone over me telling me what to do. We have a colonel over us.
  4. Adposition baştanbaşa, her tarafın(d)a.
    I traveled (all) over Europe. A blush came over her face. Farms were
    scattered over the walley.
  5. Adposition karşıdan karşıya, bir yandan bir yana.
    to go over a bridge.
  6. Adposition karşı yakasın(d)a, öbür tarafın(d)a, ötesin(d)e.
    Lands over the sea: Denizin karşı kıyısındaki
    topraklar.
    They live (just) over the street: Sokağın öbür tarafında oturuyorlar.
  7. Adposition -den fazla, aşırı, en az.
    over 50 books: 50'den fazla kitap.
    over 8 years ago: 8 yıldan
    fazla oluyor.
    It costs over ten dollars: En az on dolar eder.
  8. Adposition (miktarca, derece itibarıyla) fazla, üstün.
  9. Adposition -e tercihan.
  10. Adposition boyunca, boydan boya, uzunluğunca.
    We drove over the new highway.
  11. Adposition süresince, zarfında, müddetince, boyunca, esnasında.
    over a long period of years: uzun yıllar
    boyunca.
    over many years: birçok seneler zarfında.
    to discuss a matter over the dinner: yemek esnasında bir konuyu görüşmek.
  12. Adposition sonuna, bitimine (kadar).
    to adjurn over the holidays: tatil sonuna kadar ertelemek.
    Are you
    staying in London over Christmas? Noel sonuna kadar Londrada kalacak mısınız?
  13. Adposition … için, … yüzünden, sebebiyle, hakkında.
    to quarrel over a matter.
  14. Adposition esnasında, (… ile meşgul) iken.
    to fall asleep over one's work: çalışırken uyuyakalmak.
  15. Adposition (haberleşme aracı) -de(n), -da(n), vasıtasıyla.
    I heard it over the radio: Radyodan duydum.
    I
    don't want to say it over the telephone: Telefonda söyleyemem.
  16. Adposition … hususunda/konusunda, … ile ilgili.
  17. Adverb yukarıda, üstte, üstünde(n), üzerinde(n), tepe(sin)de.
    The clouds accumulated over the mountains.
  18. Adverb bütün yüzeyin(d)e.
  19. Adverb (a) boyunca, (b) yere, aşağıya.
    When he lost his balance, he fell over: Dengesini kaybedince yere düştü.
  20. Adverb (a) ötede, uzakta, öteye, uzağa.
    He lives over by the hill. (b) beriye, bu tarafa.
    He's seen
    me, he's coming over!: Beni gördü, bu tarafa geliyor!
  21. Adverb karşıya, karşıda, karşı taraf(t)a.
    to sail over.
  22. Adverb baştanbaşa, etraflıca.
    to read a book over. You'd better think it over carefully.
  23. Adverb (bir kimseden) ötekine.
    Hand the money over.
  24. Adverb ta … , …'e kadar.
    over in Europe: Ta Avrupada.
    Go over to the store for me: Benim için dükkâna kadar gidiver.
  25. Adverb denizaşırı, Atlantiği aşarak, Avrupadan.
    Her ancestors came over on the Mayflower.
  26. Adverb bir daha, tekrar, yeniden.
    to do a thing over: bir şeyi yeniden yapmak.
  27. Adverb üstüste, birbiri ardınca.
    ten times over: üstüste on kere.
  28. Adverb aşırı, fazla.
    Don't be over anxious about it. I'm not over keen on it. He didn't do it over well (=He did it badly).
  29. Adverb artık, artan, kalan.
    5 goes into 7 once, with 2 over: 7'de 5 bir kere var, 2 de artar.
    He spent
    70 cents and had 30 cents over: 70 sent harcadı, 30 senti de arttı.
    Was there any money over? Hiç para arttı mı?
  30. Adverb sürekli, devamlı, aralıksız, fasılasız.
    to stay over till Monday.
  31. Adverb eve, daireye vb..
  32. Adjective yukarıdaki, üstteki, öbür taraftaki.
  33. Adjective üst (rütbece/derece itibarıyla) üstün.
  34. Adjective dış, dışarıdaki.
  35. Adjective artan, artmış, fazla.
  36. Adjective aşırı, fahiş, çok büyük.
    overuse of drugs.
  37. Adjective bitmiş, sona ermiş, son bulmuş.
    When the war was over: Savaş bittiği zaman.
    The play is over: Oyun bitti.
  38. Noun ek, ilâve, artan şey, artık.
  39. Noun, Military hedefin ilerisine isabet eden mermi.
  40. Noun (kriket oyununda) birbiri arkasına yuvarlanan 4-6 top.
  41. Transitive Verb üstünden atlamak.
  42. eğilmek, devirmek, devrilmek.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

buy over one's head
üstün teklif yapmak Verb
dawdle over one's work
işini ağırdan almak Verb
deliver over an estate to one's son
bir mülkü oğluna devretmek Verb
deliver over one's property
malını mülkünü devretmek Verb
gain advantages over one's competitor
rakibine karşı avantaj elde etmek Verb
gain an advantage over one's competitors
rakibine karşı avantaj elde etmek Verb
get over one's financial losses
para kaybını telafi etmek Verb
get over one's surprise
şaşkınlığını yenmek Verb
glance one's eye down/over/through
: acele göz gezdirmek, kısaca göz atmak.
glance through/over a document: bir belgeye şöyle bir
göz gezdirmek.
He glanced his eye over the titles of the articles.
go over one's nfrs
notlarını gözden geçirmek Verb
hand over one's authority
yetkisini devretmek Verb
hand over one's property to sb
malını mülkünü birine devretmek Verb
hand over one's tax affairs to sb
vergi işlerini birine havale etmek Verb
have command over one's temper
duygularına hâkim olmak Verb
have command over one's temper
kendi içgüdülerine hâkim olmak Verb
keep one's lead over sb
birine karşı avantajı olmak Verb
lament over one's misfortune
birinin başına gelen felaketin yasını tutmak Verb
linger over one's cups
içkisi başında oturup kalmak Verb
maintain one's hold over a district
bir bölge üzerinde hâkimiyeti olmak Verb
make over one's estate
mülkünü devir ve temlik etmek Verb
make over one's estate
bütün servetini vakfetmek Verb
make over the business to one's son
işini oğluna devretmek Verb
over one's head
(a) merciini tecavüz ederek, daha yüksek bir makama.
go over someone's head: merciini tecavüz
etmek.
She went over her supervisor's head and spoke directly to a vice president. He went over his supervisor's head to complain. (b) anlaşılmaz, anlaşılması zor, akıl ermez, idraki/yeteneği dışında.
Chemistry is over my head: Kimyaya aklım ermiyor.
talk over someone's head: birine anlamayacağı şeylerden bahsetmek. (c) malî imkânları üstünde, paraca gücü yetmeyecek kadar.
He went in over his head in that poker game. (d) (bir kimsenin) hakkını yiyerek, mağdur ederek.
An outsider has now been promoted over their heads.
overshoes
galoş Noun, Personal Care-Hygiene
pore over one's books
kitaplarına dalmak Verb
pull the wool over one's eyes
basiretini bağlamak, gözünü küllemek, gerçeği göremez hale getirmek.
pull the wool over someone's eyes
göz boyamak, aldatmak.
rack one's brain over
beyininıpatlatmak Verb
run over one's accounts
hesaplarını kontrol etmek Verb
run over one's notes
notlarını yeniden gözden geçirmek Verb
run over one's part again
rolünü bir daha tekrarlamak Verb
sleep over one's work
çalışırken uyuyakalmak Verb
sort over one's stamps
pullarını dizmek Verb
spend a fortune over one's business
işine büyük bir servet harcamak Verb
spread one's depreciation over several years
amortismanı yıllara dağıtmak Verb
throw one's cap over the windmill
her türlü tedbiri göz ardı etmek Verb
tide over one's difficulties
güçlüklerine hâkim olmak Verb
turn a project over in one's mind
bir tasarıyı zihninde evirip çevirmek Verb
turn a project over one's mind
bir tasarıyı zihninde evirip çevirmek Verb
turn over a business to one's successors
işini haleflerine devretmek Verb
turn over one's apprentice to another master
birinin çırağını başka birine devretmek Verb
win one's audience over
dinleyicisini etkilemek Verb
win someone over to one's side
birini kendi tarafına kazanmak Verb
win someone over to one's view
birine fikrini kabul ettirmek Verb
bend over
eğilmek Verb
bind over
şartlı tahliye etmek Verb
bind over
(hukuk) bir kişiye bir şey yapması için emir vermek Verb
bind over
teminat ya da kefaletle bağlamak Verb
bridge over
birine kısa süreli de olsa yardım etmek Verb
brim over
taşmak Verb
brim over
-le dolup taşmak Verb
bring over
kandırmak Verb
buyers over
satıcıların satmayı istedikleri her şeyi satmış oldukları ama hâlâ bazı alıcıların bulunduğu bir menkul
kıymet ya da emtia piyasası
cash over
(US) veznedarların nakit fazlalıklarını alacak kaydettikleri genel büyük defter
chew over
konuşmak Verb
chew over
üzerinde tartışmak Verb
chew over
düşünmek Verb
climb over
aşmak Verb
climbing over
aşma
cloud over
bulutlanmak Verb
count over
bir kez daha saymak Verb
cut over
ormanın satılabilecek bütün kerestelerini kesmek Verb
doing over
(argo) saldırı
doing over
dövme
doing over
pataklama
done over
dayak yemiş
done over
yeniden temizlenmiş veya dekore edilmiş
endorse over
devretmek Verb
extending over
şamil
flop over
(US) parti değiştirmek Verb
frost over
kırağı düşmek Verb
frozen over
üstü buz tutmuş
gabble over
gevezelik etmek Verb
gabble over
anlamsız sesler çıkarmak Verb
gabble over
çabuk çabuk konuşmak Verb
gloat over
bir diğerinin başarısızlığını zevkle seyretmek Verb
gloat over
Oh olsun ! demek Verb
going over
tersleme
going over
(US) baştan aşağı gözden geçirme
going over
takbih
grow over
üstüne yayılmak Verb
hard over
alabanda
heel over
yana yatmak Verb
huddle over
şişirmek Verb
huddle over
baştan savma yapmak Verb
ice over
buz tutmak Verb
jump over
aşmak Verb
keel over
alabora olmak Verb
knock- over
yol kesme
knock- over
(US) soygunculuk
lean over
abanmak Verb
left over
ziyade
making over
temlik
making over
devir ve ferağ etme
market over
malların açıkça satışa sunulduğu pazar
mist over
buğulamak Verb
mist over
buğulanmak Verb
once over
şöyle bir göz atma
passing over
aşma
passing over
aşırma
quick over
şişirme sınav
reckon over
bir kere daha gözden geçirmek Verb
reckon over
baştan başa hesaplamak Verb
see over
gezmek Verb
sellers over
(borsa) satıcıların alıcılardan fazla olduğu ya da alıcının bulunmadığı piyasa
skim over
yalamak Verb
spread over
tefriş etmek Verb
spread over
yatırmak Verb
stay over
gece kalmak Verb
stay over
yatıya kalmak Verb
stop over
kısa ziyarette bulunmak Verb
stop- over
kısa ziyaret
stop- over
mola
strike over
üstüne basmak Verb, Information Technology
stumble over
dili sürçmek Verb
stumble over
teklemek Verb
stumble over
ayağı takılmak Verb
stumble over
kekelemek Verb
tick over
(motor) boşta çalışma durumunda olmak Verb
tick over
hâlâ çalışır durumda olmak Verb
tilt over
devirmek Verb
tip over
devrilmek
tip over
boşaltmak Verb
tip over
devirmek Verb
tip over
(polis) âni baskın yapmak Verb
tip- over
âni baskın
trace over
saydam kâğıt üzerinden kopya etmek Verb
triumph over
zafer kazanmak Verb
tyrannize over
zalimlik etmek Verb
tyrannize over
zulmetmek Verb
tyrannize over
tahakküm etmek Verb
voice over
ses senkronizasyonu
voice over
televizyon reklamında kamerada görünmeyen bir kişinin sesi
walk over
baskın çıkmak Verb
win over
kendi tarafına kazanmak Verb
win over
taraftarlığını kazanmak Verb
over age
yaşı geçmiş
over and over (again)
tekrar tekrar, mükerreren, üst üste, birbiri ardınca, defalarca, defaatle.
He keeps telling me the
same story over and over.
over and over again
tekrar tekrar Adverb
over and over again
defalarca Adverb
over board
hakedilmiş Adjective
over capitalization-
bir şirketin kâr etme amacıyla kullandığı sermayesinin gereğinden çok olması durumu
over copies
fazla kopyalar Noun
over exposure
bir brokere şirketin performansı ile orantılı yüksek bir maaş ödeniyorsa ve bu kişi şirket hisselerinin
önemli bir bölümüne de sahipse
over exposure
riske aşırı açık olma durumu
over exposure
işlerin kötü gitmesi olasılığına karşı bu kişi aşırı risk almış demektir
over heating
aşırı ısınma
over insurance
aşkın sigorta (sigorta bedelinin sigorta konusunun gerçek değerinden fazla olması
over insurance
aşırı sigorta
over long
çok uzun
over sensitive
aşırı duygusal
over solicitude
aşırı ihtimam
over spot
(borsa) repor işlemi
over write
üstüne yazma
over yonder
ötede
over!
(radyo haberleşmesinde) tamam! sizi dinliyorum.
pore over ...
... üzerinde uzun uzun düşünmek Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database