pitch

  1. Noun, Aviation yunuslama
  2. Verb (çadır vb.) kurmak.
  3. Verb (bir yere/bir durumda) yerleştirmek, dikmek, tespit etmek.
  4. Verb atmak, fırlatmak.
  5. Verb (beyzbol) topu vurucuya atmak, atıcı vazifesi görmek.
  6. Verb eriştirmek, ulaştırmak, (belirli düzeye/dereceye vb.) çıkarmak/yükseltmek.
    He pitch his hopes too high.
  7. Verb, Music belirli bir perdeye akord etmek.
  8. Verb düzenlemek, tanzim etmek, nizama sokmak, (muharebe sahası vb.).
  9. Verb gömmek, (yere) çakmak.
  10. Verb (tepe taklak) düşmek, (başaşağı) dalmak.
  11. Verb sendelemek, sallanmak.
  12. Verb aşağıya eğilmek, meyletmek.
  13. Verb yalpalamak, yalpa vurmak.
  14. Verb (roket/füze) titreşimler yapmak, sabit uçuş yüksekliğinden saparak düşey düzlemde inip çıkmak.
  15. Verb, Maritime Traffic (gemi) baş-kıç vurmak.
  16. Verb ziftlemek, zift/katran ile kaplamak.
  17. Noun (bağıl) derece, mertebe, nokta.
    to the highest pitch: son derecede, en yüksek mertebede, son dereceye
    kadar.
    to such a pitch that: öylesine/ öyle bir mertebede ki.
    a high pitch of excitement.
  18. Noun eğim, meyil.
    the pitch of a roof.
  19. Noun en yüksek derece/mertebe, doruk, tepe, zirve.
    the pitch of success.
  20. Noun, Music perde.
  21. Noun standard ton: notaların mukayese edildiği temel ses.
  22. Noun (akustik) temel frekans, fondmantal.
  23. Noun atış, atma, fırlatma.
  24. Noun (beyzbol) top atışı.
  25. Noun, Maritime Traffic geminin baş-kıç vurması.
  26. Noun eğik/meyilli kısım/yer.
  27. Noun bir yere konulan/yerleştirilen şeyin miktarı.
  28. Noun (kriket) saha ortası, 13.
    argo (a) satış taktiği, malı methederek satma çabası, (b) yaklaşım, özel
    bir hareket plânı.
    to tackle a problem again, using a new pitch.
  29. Noun, Aviation (a) uçağın/uzay aracının yalpalaması, (b) adım, pervanenin bir dönüşunde alınan yol.
  30. Noun, Geology bir tabakanın yataya nazaran eğimi.
  31. Noun, Machines (dişli, vida) adım, hatve.
  32. Noun (halı) 27 inçteki çözgü sayısı.
  33. Noun (iskambil) (bkz: all four ) (2).
  34. Noun işportacının tezgâh yeri.
  35. Noun zift, karasakız.
  36. Noun asfalt, bitüm.
    mineral pitch.
  37. Noun reçine.
  38. Noun çamsakızı, bazı ağaçlardan çıkan çamsakızına benzer madde, piz.
talihinin en kötü aşamasında
tepe üstü düşmek.
yaba Noun, Agriculture
dirgen Noun, Agriculture
avazı çıktığı kadar bağırmak Verb
kurmak Verb
(a) sesin frekansı/perdesi, (b) ses perdesini tanıyabilme veya aynı perdede ses çıkarabilme yeteneği.
başverme açısı
(harekete vb.) hazır.
to be in concert pitch: hazır olmak.
All our athletes are at concert pitch.
indirimli satış standı
konser ayar sesi: konserlerde bütün çalgıların akort edildiği temel ses: lâ notası = 440 Hz. Noun
nokta uzaklığı Information Technology
birinin çok ilgisini çekmek Verb
aşırı heyecan durumu
yüksek atmak Verb
futbol sahası Noun, Football
(krikette vb.) tam vuruş, topu yere değmeden hedefe ulaştıran vuruş. Noun
orkestraya ses vermek Verb
all fours ile ayni anlama gelir. iki veya üç kişi arasında oynanan bir nevi iskambil oyunu.
standard akort sesi, müzik aletlerinin akort edildiği ses, 440 Hz.
tezgâhtarlık etmek Verb
asfalt.
birinin işlerine engel olmak Verb
birinin planlarını bozmak Verb
bağıl perde: bir sesin başka seslere göre incelik/kalınlığı. absolute pitch Noun
satış elemanının satış konuşması yapma tarzı Noun
üslubu ve konuşmanın içeriği
bir satış elemanının olası müşterilere satış konuşması yapma tarzı
tezgâhtar ağzı
halı saha Football
(US) buğday borsası
buğday borsası
(beyzbol) topun fazla açığa atılması. Noun
birinin tahammülünü tüketmek Verb
odun katranı.
kopacak gibi gerilmiş
karargâh kurmak Verb
kamp kurmak Verb
dış açıklık açısı
eğim açısı
kapkara
zifiri karanlık
tarak kova zinciri
zindan gibi
(a) katılmak, iştirak etmek, işbirliği yapmak, beraber çalışmak, (b) sıkı çalışmaya başlamak.
(a) üstüne saldırmak/atılmak, (sözle/eylemle) hücum etmek, (b) sıkı çalışmaya başlamak.
be pitched
into doing something
k.d. ister istemez/zorla bir şeyi yapmaya mecbur olmak.
ses perdesi düzeyi
rastgele seçmek.
sakız çamı, reçineli çam. Noun
akort düdüğü: üflenince belirli tonda bir/birkaç ses çıkaran ve müzik aletlerini akort için kullanılan kamış düdük veya flüt. Noun
(golf) yüksek vuruş, yükseğe atılan top. Noun
çadır kurmak Verb
sevişmek.
birini gölgede bırakmak Verb
biriyle yazı mı tura mı oynamak Verb
birini çileden çıkartmak Verb
vida dişi ölçüsü
çadır kurma