pool

  1. havuz.
    swimming pool: yüzme havuzu.
  2. küçük göl.
  3. su birikintisi.
  4. herhangi sıvı birikintisi.
    a pool of blood.
  5. nehrin derin ve durgun yeri.
  6. tekel, fiyatları yüksek tutmak için gizlice anlaşan rakip tüccarlar birliği.
  7. borsa ve para piyasasını kendi çıkarlarına göre yönetenler topluluğu.
  8. karma yatırım: gelir sağlamak için çeşitli alanlardaki yatırım (hisse senedi, bono, faiz vb.).
  9. ortaklık, birkaç kişinin ortaklaşa yararlanmak için kurduğu birlik.
    pool train = pooled train

    Cnd. birkaç şirketin ortaklaşa işlettiği tren.
  10. ortaklar, ortaklaşan/ortak çıkar sağlayan kimseler.
  11. (bazı oyunlarda/bahis tutuşmada) ortaya konulan para.
  12. bilârdo oyunu.
    pool table: bilârdo masası.
  13. yarışlarda birkaç kişinin ortaklaşa koydukları toplam para.
  14. ortaklaşa bahse girenler.
  15. bir takımın her oyuncusunun karşı takımın her oyuncusu ile yaptığı eskrim maçı.
  16. (ticarî maksatla) ortaklaşa para koymak, ortak yatırım yapmak.
  17. ortak çıkar sağlamak, tekel kurmak.
  18. ortaklaşmak, ortak olmak, paylaşmak.
olimpik yüzme havuzu Noun, Sports
güçlerini toplamak Verb
kaynaklarını bir araya getirmek Verb
havuz locası Noun, Tourism
havuz başı çardak Noun, Tourism
yarı olimpik yüzme havuzu Noun, Sports
Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) Noun
atom topluluğu
otomobil parkı
iflas fonu (cari muhataralar karşılığı
banka iflas fonu
(borsa) fiyatların düşmesi (yükselmesi) spekülasyonu
spekülasyon amacıyla bir araya gelenler
yatırım yapanın hangi emlakların alınacağını bilmediği bir kooperatife yatırılan paraların söz konusu olduğu yatırım programı
ortak bir girişimdeki yöneticilerin sınırsız yetkisi
borsada fiyat yükseltme grubu
(US) otobüs garajı
otobüs garajı
sermaye fonu
sermaye yatırımı
oto-imece: otomobil sahiplerinin anlaşarak her gün sıra ile birinin kendi arabası ile bütün arkadaşlarını taşıması. Noun
böyle anlaşan grup. Noun
alçak/âdi/rezil/pespaye tutum/davranış. Noun
başkaları tarafından menkul değerler veya emtia satın almak üzere yetki verilen kimselerden oluşan grup
dolar havuzu
aile vakfı
balık havuzu
fonların birleşmesi
konsolide yatırımlar
gen havuzu Noun, Botany
gen havuzu (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Noun, Biology
altın havuzu
kazanç paylaşma havuzu
kapalı yüzme havuzu
sonsuzluk havuzu Noun, Architecture
(US) kriz zamanlarında borsa simsarları için kurulan banka konsorsiyumu
(US) bir kriz durumunda başvurulan bankalar grubu
ipotek fonu
taşıt deposu: gerekince görevli personelin kullanması için toplu olarak bir yerde bulundurulan taşıtlar (askerî taşıtlar vb.). Noun
Olimpiyat yüzme havuzu.
Olimpiyat yüzme havuzu.
olimpik yüzme havuzu Noun, Sports
açık hava yüzme havuzu
açık yüzme havuzu
çocuk havuzu, çocukların oynaması için yapılmış sığ havuz.
(US) patent karteli
patent tekeli
patent karteli
patent havuzu Noun, Competition Law
(US) birden çok sanayinin ortak kullandıkları emeklilik fonu
satın alma havuzu
birçok sekreterin bir arada oturması
bir çok sekreterin birarada oturması
bellek havuzu Information Technology
kamuoyu araştırması
tesadüfi örnekleme kuramına dayalı
(US) yüzme havuzu
yüzme havuzu
başka bir'böl ve ele geçir'türü
devralmayı amaçlayan şirketin hedef şirket hissedarlarını gruplara bölmesi
şirketi devralma teklifini kabul etmeleri düşüncesiyle
gelgit havuzu (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Noun, Biology
daktilo yazanların hep bir arada bulunduğu oda
daktilo yazanların hep birarada bulunduğu oda
çocuk havuzu, çocukların oynaması için yapılmış sığ havuz.
aynı ticaret konusu ile uğraşan türlü kişi veya firmalar arasında rekabeti kaldırmak Verb
fiyatları kontrol altında tutmak için yapılan anlaşma
toplu nakliyat (bir bölgede birden fazla perakendeciye aynı marka malı taşıyan yük vagonu
ortak giderler
spor toto kâğıdı
spor toto dolduran kişi
ortaklaşa masraf görmek Verb
poolroom (1). Noun
ortak menfaatler Noun
ipotekleri birleştirmek Verb
kan gölü
masrafların ortak karşılanması
likidite fonu
ipotek fonu
yol üzerindeki su birikintileri Noun
kartel halinde satış
konsorsiyum aracılığıyla destek alımı
spor loto bileti
ortak trafik politikası uygulamak Verb
piyasada bunları sizinkinden daha yüksek fiyatla satın alacak birinin her zaman bulunacağı kuramı
(US) aşırı fiyatlı menkul kıymetler satın alındığında