possibility

  1. Noun olanak, imkân, ihtimal.
    The proposal has possibilities: Teklifin başarı olanakları vardır.
    I
    cannot by any possibility be there in time: Vaktinde orada olmam imkânsızdır.
    There is a possibility that the train may be late.
  2. Noun gerçekleşmesi mümkün olan şey.
    The general would not accept that defeat was a possibility .
zayıflamak Verb
imkân dahilinde olmak Verb
bir olasılığı göz önüne almak Verb
başka bir olasılığa dayanan olasılık Noun
bir olanağı yok etmek Verb
bir imkânı nazar-ı itibara almamak Verb
uzak ihtimal
bir olasılığı yok saymak Verb
bir olanağı ortadan kaldırmak Verb
satış olanağı
ticari olanak
iltibas imkânı
özellikle bir menkul veya gayri menkulün kira ve başka nedenlerle zilyetliğini üçüncü bir şahsa devreden
malike bu zilyetliği tesis eden akit ve başka
yaşayabilme olanağı
bir olayın yer alabileceğini dikkate almak Verb
birşeyi yapma olasılığını değerlendirmek Verb
bir şeyin olasılığını bertaraf etmek Verb
üretim imkanları eğrisi