promise

English-Turkish Translation

  1. söz (verme), vaat (etme), taahhüt.
    keep one's promise: sözünü/vaadini tutmak.
    hold/keep someone
    to his promise: birini sözünü tutmaya mecbur etmek.
  2. ümit verici şey/nitelik, istikbalde başarı ve mükemmeliyet vadeden belirti.
    He shows great promise:
    İstikbali parlak/ümit verici görünüyor.
    a boy of promise: kendisinden çok şey beklenen çocuk
  3. söz verilen/vadedilen şey.
  4. vadetmek, söz vermek, taahhüt etmek.
    to promise oneself (to do) something: bir şey yapmayı aklına
    koymak.
    He promised to go tomorrow. to promise help.
  5. ümit vermek.
  6. göstermek, delâlet etmek, … olacağa benzemek, … olacak gibi görünmek, emarelerini taşımak.
    The sky
    promises a storm : Gökyüzü, fırtına çıkacağını gösteriyor.
    It promises to be a fine day: Güzel bir gün olacağa benziyor.
  7. temin etmek, söz/teminat vermek.
    I won't go there again, I promise you that.
  8. evlenmeye söz vermek.
    breach of promise: evlenme sözünden cayma.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

abide by one's promise
sözünde durmak Verb
be bound by one's promise
söz üyle yükümlülük altına girmek Verb
be bound by one's promise
sözüyle yükümlülük altına girmek Verb
break one's promise
vaadi yerine getirmemek Verb
break one's promise
sözünü tutmamak Verb
carry out one's promise
vaadini yerine getirmek Verb
carry out one's promise
sözünü yerine getirmek Verb
dishonour one's promise
sözünü tutmamak Verb
fail to keep one's promise
vaadini yerine getirmekte kusur etmek Verb
go back on one's promise
sözünü tutmamak Verb
go back on one's promise
sözünde durmamak Verb
go back to one's promise
sözünde durmamak Verb
keep one's promise
vaadi yerine getirmek Verb
keep one's promise
sözünde durmak Verb
keep one's promise
sözünü tutmak Verb
live up to one's promise
sözünü tutmak Verb
redeem one's promise
sözünü tutmak Verb
retract one's promise
vaadinden caymak Verb
a lick and a promise
baştan savma iş yapma
abide by a promise
sözünde durmak Verb
absolute promise
mutlak vaat
adhere to a promise
sözüne bağlı kalmak Verb
bare promise
soyut borç vaadi
bare promise
boş vaat
binding promise
bağlayıcı vaat
breach of promise
evlenme vaadini bozma, sözünden dönme.
break a promise
caymak Verb
breaking a promise
cayma
campaign promise
seçim kampanyası vaadi
carry out a promise
bir vaadi yerine getirmek Verb
carry out a promise
taahhüdünü yerine getirmek Verb
carry out a promise
bir vaadi gerçekleştirmek Verb
collateral promise
asıl taahhüt sahibi ile birlikte
collateral promise
fakat ikinci derecede taahhüt altına girme
conditional promise
şartlı vaat
contractual promise
sözleşme vaadi
contractual promise
akit vaadi
deliver a promise
bir taahhüdü yerine getirmek Verb
deliver a promise
bir vaadi yerine getirmek Verb
discount promise
iskonto vaadi
dispense with a promise
sözünde durmamak Verb
done with a lick and promise
yalapşap
election campaign promise
seçim kampanyası vaadi
election promise
seçim vaadi
express promise
açıkça verilen söz
fictitious promise
boş vaat
fob off someone off with a promise
birine boş vaatlerde bulunmak Verb
fulfil a promise
sözünü yerine getirmek Verb
fulfill a promise
sözünü yerine getirmek Verb
get a promise
söz almak Verb
give a solemn promise
resmen söz vermek Verb
gratuitous promise
asılsız vaat
hold someone to his promise
birine sözünü tutturmak Verb
joint promise
ortak vaad
joint promise
ortak yükümlülük
joint promise
ortak vaat
keep a promise
sözünü tutmak Verb
keep to someone to his promise
birine sözünü tutturmak Verb
keep your promise
vaadini yerine getirmek Verb
keep your promise
sözünü tutmak Verb
Land of Promise
Promised Land
lick and a promise
yarım yamalak, baştan savma, gelişigüzel, üstünkörü.
give oneself a lick and promise: kendine biraz çeki düzen vermek.
live up to a promise
sözünü tutmak Verb
make a promise
vaat etmek Verb
make a promise
vaatte bulunmak Verb
make a promise
söz vermek Verb
make someone a promise
ant and verdirmek Verb
marriage promise
evlilik sözü
mutual promise
karşılıklı söz
mutual promise
karşılıklı vaad
mutual promise
karşılıklı vaat
nail someone down to his promise
birine sözünü tutturmak Verb
new promise
borcunu ikrar etme
new promise
borcun ikrarı
not to show much promise
pek ümit verici görünmemek Verb
parol promise
şifahen verilen söz
perform a promise
verilmiş bir sözü yerine getirmek Verb
performance of a promise
bir sözün yerine getirilmesi
pin someone down on his promise
birine sözünü tutturmak Verb
pre election promise
seçim öncesi vaadi
redeem a promise
vaadini yerine getirmek Verb
redeem a promise
sözünü tutmak Verb
redemption of a promise
bir vaadin yerine getirilmesi
release from a promise
bir vaadi yerine getirme
renew a promise
bir vaadi yenilemek Verb
solemn promise
resmi vaat
stick by a promise
bir taahhüdü yerine getirmek Verb
stick by a promise
bir sözü yerine getirmek Verb
stick by a promise
bir vaadi yerine getirmek Verb
unconditional promise
kayıtsız şartsız ödeme vaadi
unlawful promise
kanuna aykırı yapılan vaat
urge someone to keep his promise
birini sözünü tutmaya zorlamak Verb
vague promise
kesin olmayan vaat
vain promise
boş vaat
virtual promise
ima edilen vaat
warranty promise
teminat garantisi
writer of promise
çok şey vaat eden yazar
promise delivery within one week from receiving order
siparişin alınmasından itibaren bir hafta içinde teslimi vaat etmek Verb
promise delivery within one week from receiving order
siparişin alınmasından itibaren bir hafta içinde teslimi vaadetmek Verb
promise each other
sözleşmek Verb
promise miracles
mucizeler vaat etmek Verb
promise of a loan
kredi vaadi
promise of help
yardım vaadi
promise of marriage
evlilik vaadi
promise of payment
ödeme kefaleti
promise of reward
ödül vaadi
promise solemnly
andetmek Verb
promise someone secrecy
sır saklama sözü vermek Verb
promise someone the moon and stars
birine olmayacak şey vaat etmek Verb
promise to come
bir davete gitmeyi vaat etmek Verb
promise to finance
finanse etmek vaadi
promise to finance
finanse etme vaadi
promise to make a gift
armağan verme vaadi
promise to pay
ödeme vaadi
promise to sell
satış vaadi Noun, Law
promise under seal
noter huzurunda söz verme
promise well
ümit vermek Verb
promise well/fair
iyi şeyler va'detmek, umut vermek.
The plan promises well: Plan çok umut verici görünüyor.
This
doesn't promise well: Bu pek umut verici değil.
break of promise suit
nişan bozulduğunda açılan tazminat davası Noun
hold out a promise to sb
birini bir şey için ümitlendirmek Verb
I promise you
emin ol, hiç şüphen olmasın, hiç şüphesiz.
The work won't be easy, I promise you!
screw a promise out of sb
birinden bir vaat koparmak Verb
to promise under seal
resmen söz verme
unconditional promise in writing
yazılı kayıtsız şartsız vaat
unconditional promise in writing
yazılı kayıtsız şartsız vaadi
English-Turkish phrases from Zargan's own database