sticky

  1. Adjective yapışkan.
  2. Adjective yapış yapış, sıvışık.
    Her fingers were sticky from the candy.
    to have sticky fingers: eli
    uzun olmak, fırsat bulunca öteberi aşırmak.
  3. Adjective sıcak ve nemli.
    a sticky climate.
  4. Adjective belalı, çetrefil, karışık, zor, müşkül.
    a sticky problem.
    to come to a sticky end = meet a
    sticky end: felakete sürüklenmek.
    He'll come to a sticky end.
  5. Adjective son derece hassas, narin, dikkat ve itina isteyen.
vıcık vıcık
yapış yapış
nakide çevrilmesi kabil olmayan aktifler Noun
satılması güç aktifler Noun
nakde çevrilmesi kabil olmayan aktifler Noun
Yapışkan tuşlar Noun, Information Technology
(US) istikrarlı fiyat
hızla değişmeyen fiyatlar Noun
esnek fiyatların aksine
pis sokak
güç durum
wicket (7).
birine hesabındaki parasından daha yüksek bir miktar para çekmesine müsaade etmekte çekingen davranmak Verb
kötü sonuçlanmak Verb