the

  1. Noun belirlenen bir isimden önce gelir:
    the book you gave me: bana verdiğin kitap.
    Give me

    a

    book: Bana (herhangi) bir kitap veriniz.
    Give me

    the

    book: (O) kitabı bana veriniz.
  2. Noun biricik, eşsiz olan isimlerin başına gelir:
    The Alps, the Queen Elizbeth, the West, the moon, the sun, the earth.
  3. Noun isim olarak kullanılan sıfatlardan önce gelir.
    to visit the sick: hastayı ziyaret etmek.
    the
    poor: fakirler.
    the hungry: aç kimseler.
  4. Noun sıfatın önüne gelerek anlamını somutlaştırır:
    the beautiful: güzellik, güzel şey/kimse.
    The
    impossible takes a little longer: İmkânsız olan şey biraz daha fazla zaman alır.
  5. Noun birim miktar bildirmekte kullanılır.
    Potatoes are 10 cents the pound: Patatesin libresi 10 kuruş.

    Our car does 12 km to the liter: Bizim araba bir litre (benzin) ile 12 km yol alır.
  6. Noun (mukayese sıfatlarından önce) ne kadar, o kadar anlamlarına gelir.
    The more he gets the more he wants:
    Elde ettikçe daha çok istiyor (= bir türlü gözü doymuyor).
    The sooner the better: Ne kadar erken olursa o kadar iyi.
açıktan (ödeme), elden (ödeme), kayıtdışı (ödeme) Adverb
bir kimsenin işgal ettiği makamın saygınlığını bozmak Verb
Ülke yönetimi ve toplumun ekonomik ve sosyal politikalarının yönetimi (NACE kodu: 84.1) Noun, Trades-Professions
yoklamada cevap vermek Verb
işinin başarısını temin etmek Verb
birinin düşüncelerinin ardında sakladığı şey
takatinin/tahammülünün üstünde, hadden aşırı.
be at the end of one's rope: çaresiz kalmak, bıçak
kemiğe dayanmak, takati/tahammülü tükenmek.
hayatını tehlikeye atarak
hayatı pahasına
hayatını tehlikeye atarak
mesleğinin doruğunda
şöhretinin şahikasında
avazı çıktığı kadar, avaz avaz.
son süratiyle
bangır bangır
avazı çıktığı kadar
yumruğunu masaya indirmek Verb
isterse birinin olmak Verb
isterse alabilmek Verb
babasının modeli olmak Verb
ailenin yüzkarası olmak Verb
sırf kendi tecrübelerine dayanarak, yardım görmeden.
kıl payı, kıtı kıtına, ancak, güçbela.
We had to run for the train, and caught it by the skin of our teeth.
çok ağır sorumluluk taşımak, ağır sorumluluk altında olmak.
(Br) valizini gümrükten çekmek Verb
gerçeğe kulak tıkamak Verb
tahammülün son haddine gelmek Verb
karşılığını beklemeden iyilik etmek Verb
Saçmalamayı kes! Exclamation, Idioms
Zırvalamayı bırakır mısın! Exclamation, Idioms
Saçmalama! Exclamation, Idioms
Zırvalama! Exclamation, Idioms
Kes tıraşı! Exclamation, Idioms
Boş yapma! Exclamation, Idioms
vakıf evlatları Noun
Bu tavırları bırak! Exclamation, Idioms
Bana tavır yapma! Exclamation, Idioms
Surat etmeyi keser misin? Exclamation, Idioms
kalabalığı yararak ilerlemek Verb
oğlunu avukat yetiştirmek Verb
itip kakarak yol açmak Verb
faaliyet alanını genişletmek Verb
kalabalıkta zorla ilerlemek Verb
bardağını ağzına kadar doldurmak Verb
birisinin geçmiş kusurlarını yüzüne vurmak, kirli çamaşırlarını ortaya sermek.
kirli çamaşırlarını ortaya dökmek Verb
birinin fikir silsilesini izlemek Verb
vicdanı rahat etsin diye
sağlığı için
menfaatlerine ket vurmak Verb
(US) rakiplerini arkada bırakmak Verb
halkı kendi tarafına çekmek Verb
hayatının şokunu yemek Verb
ne ödediyse karşılığını almak Verb
birine bütün duygularını ifade etmek Verb
dikkatle dinlemek Verb
müflis ilan edilmek Verb
(Br) yazılmak Verb
davranışlarını inançlarına uydurmaya cesaret etmek Verb
medeni cesareti olmak Verb
kazanacağından emin olmak Verb
hortlak görmüş gibi olmak Verb
yasaya göre haklı olmak.
çoğunluğu kendi tarafına çekmek Verb
peşinde polis olmak Verb
peşinde polis olmak Verb
fikrinin arkasında
gücünün doruğunda
uzun vadede Adverb
uzun dönemde Adverb
uzun vadede Adverb
uzun dönemde Adverb
Çok da uzak olmayan bir gelecekte Adverb
Çok da uzak olmayan bir geçmişte Adverb
kısa vadede Adverb
kısa dönemde Adverb
kısa vadede Adverb
kısa dönemde Adverb
devletin bölünmez bütünlüğü Noun, Politics-Intl. Relations
devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü Noun, Politics-Intl. Relations
bir başkasının menfaatine kendi hayatını sigorta ettirmek Verb
bir başkası menfaatine kendi hayatını sigorta ettirmek Verb
itip kakarak öne geçmek Verb
otomobili ile gitmemek Verb
otomobil ile gitmemek Verb
köpeğinin yuları elinde olmak Verb
gözü saatte olmak, (canı sıkıldığından) paydos saatinin bir an gelmesini beklemek, işin bitimini gözlemek.

He's a terrible clock -watcher: Tembelin biridir.
to be guilty of clock-watching: dalga geçmekten/havyar kesmekten suçlu olmak.
mücevherlerini banka kasasında saklamak Verb
üyeliğini muhafaza etmek Verb
durmadan ve sıkı çalışmak Verb
haberi kimseye söylememek Verb
kendi sınırlarını bilmek Verb
haddini bilmek Verb
şehir hrii avucunun içiymiş gibi tanımak Verb
bavulunu vestiyere bırakmak Verb
bagajını vestiyere bırakmak Verb
değerli şeylerini bankaya emanet etmek Verb
Bu tavırları bırak! Exclamation, Idioms
Bana tavır yapma! Exclamation, Idioms
Surat etmeyi keser misin? Exclamation, Idioms
mallarının büyük bölümünü kaybetmek Verb
hikâyenin neresinde kaldığını unutmak Verb
kır kesiminde yerleşmek Verb
dünyada başarı kazanmak Verb
zamanını iyi kullanmak Verb
elinden geldiğince çabuk gitmek Verb
olanaklarından azami fayda elde etmek Verb
boylu boyunca yere serilmek
alacaklılarının taleplerini yerine getirmek Verb
basın mensubu Noun, Media-Publishing
henüz hayati tehlikeyi atlatmamış olmak Verb, Idioms
tam toparlanamamak Verb, Idioms
polise bir yere geldiğini bildirmek Verb
vicdanının sesini dinlemek Verb
suçun maddi unsurları Noun, Criminal Law
tutkularının dizginlerini koyuvermek Verb
masraflarda kendine düşen payı ödemek Verb
(bilet) fiyat farkını ödemek Verb
budalalığının cezasını ödemek Verb
budalılığının cezasını ödemek Verb
kirasının tümünü ödemek Verb
mevkiinin görevlerini yapmak Verb
çağının ruhunun temsilcisi olmak Verb
parmağını kapıya sıkıştırmak Verb
kıymetli eşyalarını bankaya koymak Verb
yazışmaları dosyaya kaldırmak Verb
birinin sağlığı ile oynamak Verb
kafayı köşeden uzatmak Verb
birinin ifadesinin doğruluğunu kanıtlamak Verb
basiretini bağlamak, gözünü küllemek, gerçeği göremez hale getirmek.
kalabalıkta ite kaka ilerlemek Verb
hiçbir şey gizlememek, herşeyi olduğu gibi (samimiyetle) açıklamak, gizlisi kapaklısı olmamak.
işi ele almak Verb
işi ele almak Verb
tuzağa düşmek Verb
adını listeye koymak Verb
başını duvara çarpmak Verb
başıni duvara çarpmak Verb
mesleğinin doruğuna çıkmak Verb
tahttan feragat etmek Verb
kaldığı yerden devam etmek Verb
arabayı garaja geri geri sokmak Verb
kafasını duvara çarpmak Verb
saatini radyodaki saat ayarı sinyaline göre ayarlamak Verb
çocukların geleceğini temin etmek Verb
öfke ile bırakıp gitmek/terketmek, kızıp ayrılmak, “lânet olsun” diye ilgisini kesmek.
omuz atarak kalabalığı yarmak Verb
kapıda biletini göstermek Verb
gözlerini gerçeğe kapamak Verb
kefaretinıödemek Verb
ağız kullanmak Verb
şebekeden akımı kesmek Verb
kendisini her şeyden mahrum etmek Verb
idareyi eline almak Verb
vicdanı rahat etsin diye
çehre, yüz ifadesi, dış görünüş.
karşılığını beklemeden iyilik etmek Verb
her türlü tedbiri göz ardı etmek Verb
bir işe talip olmak Verb
dengeleri değiştirmek Verb
sonucu belirlemek Verb
ağır basmak Verb
kararda etkili olmak Verb
durumu birinin lehine/aleyhine çevirmek Verb
kaçınılmaz sona adım adım yaklaşmak Verb, Idioms
acı sona çok yakın olmak Verb, Idioms
bir ayağı çukurda olmak Verb, Idioms
ölmek üzere olmak Verb, Idioms
parmağı tetikte olmak ; tetiği çekmek ; eli tetikte ; hazırcevap ; kafası çabuk işler .
bir işin, girişimin sonucundan olumlu veya olumsuz etkilenecek olmak Verb, Idioms
merdivenden çıkmak Verb
merdivenleri kullanmak Verb
el inden geldiği kadar
kabil olduğu kadar
elinden geldiği kadar
amacına erişmek Verb
bir mülk üzerindeki haktan feragat etmek Verb
kalabalık içinden kendine bir yol açmak Verb
trafikte yol bulup ilerlemek Verb
(savaş vb.) son bir gayretle, mezbuhane, can havliyle, canını dişine takarak, ric'at hattı kesilmiş olarak.
hükümetten istifasını geri almak Verb
son anda Adverb
son dakikada Adverb
son saniyede Adverb