yellow

  1. Adjective sarı
  2. sarı (renk).
    to go/turn/become/grow yellow : sararmak.
  3. sarı ırk, Moğol ırkı.
    the yellow races: sarı ırk.
  4. melez, zenci kırması, esmerimsi sarı ciltli, dede ve ninelerinden üçü beyaz biri zenci olan.
  5. soluk/ sarı beniz.
  6. korkak, ödlek, tabansız.
    There was a yellow streak in him: Korkak bir damarı/tarafı vardı.
  7. (gazete) heyecan yaratan, kamu oyunu aşırı derecede (ve kötü maksatla) heyecana getiren.
    yellow journalism.
  8. yumurta sarısı.
  9. sarı renk/ boya.
  10. kıskanç.
  11. yaprakları sarartan bitki hastalığı.
  12. Verb sarar(t)mak.
    yellowed by time: zamanla sararmış.
    paper yellowed with age.
muz sarısı Adjective
sapsarı
bronz sarı Adjective
kadmiyum sarısı, boyacılıkta kullanılan CdS.
canary ile ayni anlama gelir. kanarya sarısı.
kanarya sarısı Adjective
parlak sarı aşı boyası.
krom sarısı: kurşun/baryum/çinko kromattan yapılan sarı boya.
krom sarısı Adjective
koyu sarı Adjective
elektrik sarısı Adjective
elektrik lime rengi Adjective
altın sarısı, parlak açık sarı renk. Noun
turuncu sarı. Noun
altın sarısı Adjective
melez zenci, esmer/açık kahverengi tenli zenci. Noun
açık sarı, limon sarısı.
açık sarı Adjective
nankeen = nankin ile ayni anlama gelir. devetüyü rengi, sarımtrak kahverengi.
pastel sarı Adjective
açık sarı renk
kraliyet sarısı Adjective
saffron ile ayni anlama gelir. safran sarısı, koyu turuncu.
okul otobüsü sarısı Adjective
ayrık sarı Adjective
mandalina rengi Adjective
sararmak Verb
sarılaşmak Verb
sapsarı
korkak (argo)
sarı körelim: karaciğeri sarartan tehlikeli bir hastalık. Noun
safra, eski fizyolojiye göre insanda öfke doğurduğuna inanılan salgı, öfke, hiddet. Noun
sarı huş ağacı
(Betula lutea): K. Amerika'da yetişen kabuğu ince parlak gri-sarı huş ağacı. Noun
huş kerestesi, bu ağacın sarımtrak renkli sert kerestesi. Noun
resmi listeye kabul kurallarını ve kabul edilen menkul kıymetlerin yükümlülüklerini içeren kitap için kullanılan popüler terim
Londra Menkul Kıymetler Borsası tarafından yayımlanan
sarı kitap
(Br) külçe altın
sarı kart Noun, Football
sarı selvi. Noun
sarı papatya
(Rudbeckia hirta).
black-eyed Susan ile ayni anlama gelir. Noun
it, itoğlu it, aşağılık/rezil/korkak kimse. Noun
sarı bücür: bitkilerde, özellikle hububatta çeşitli virüslerin sebep olduğu bir hastalık. Bitki sararır ve gelişemez. Noun
sarı enzim. Noun
sarı humma: Sıcak ülkelerde
Aedes aegypti adlı sivrisinekle taşınan virüsün sebep olduğu sarılık,
kusma, kanama gibi âraz gösteren ateşli, bulaşıcı ve tehlikeli hastalık.
yellow jack ile ayni anlama gelir.
Noun
sarı humma sivrisineği
(Aedesaegypti). sarıhumma ve dang hastalığı virüslerini taşır. Noun
sarıkanat orkinos Noun, Zoology
sarıçam
(Pinus sylvestris).
karantina bayrağı
televizyon gibi sık satın alınmayan ve değiştirilmeyen ve kâr marjı yüksek ürünler Noun
buzdolabı
sarı hanımeli
(Lonicera flava): sarı-turuncu güzel kokulu çiçekler açan, mavi-yeşil yapraklı bir
bitki. Doğu ABD'de bulunur.
Noun
yellow fever. Noun, Pathology
sarıca: Florida kıyıları ve Karaip Denizinde avlanan parlak sarı pullu bir balık. Noun, Zoology
sarı bayrak/ filâma: karantinaya alınan gemiye çekilir. Noun
sarı yasemin
(Gelsemium sempervirens). Güzel kokulu sarı çiçekler açan
Loganiaceae familyasından
yaz kış yeşil kalan bitki.
yellow jasmine ile ayni anlama gelir.
Noun
yaygaracı gazetecilik
aşağı cinsten gazetecilik
sarı kurşun cevheri. Noun
sarı hatmi
(Abutilon).
sarı maden: %60 bakır, %40 çinko alaşımı. Noun
altın. Noun
sarı aşıboyası. Noun
turuncu-sarı. Noun
soğan Noun, Food-Kitchen
sarı-turuncu Adjective
sarı sayfalar: telefon rehberinin işe ve mesleğe göre dizili ilânlar bölümü. Noun
(US) bulvar gazetesi
sarı ırkın dünya ve batı medeniyetine hâkim olma tehlikesi. Noun
az ücretle çalışan Asyalı işçilerin batıda hayat standardını düşürme tehlikesi. Noun
sarıçam. Noun
lâle ağacı
(Liriodendron Tulipifera). Noun
tulipwood Noun
Güneydoğu ABD'de hıyarağacının
(Magnolia acuminata) hafif, yumuşak fakat dayanıklı kerestesi. Noun
sansasyon basını
(US) bulvar basını
sarı ırk, Mongoloit ırkı, özellikle Çinliler. Noun
Sarı Irmak. Noun
polisin koyduğu yol levhası Noun
sarı gül Adjective
Sarı Deniz: Büyük Okyanusun Çin ve Kore arasındaki parçası. Noun
yaban teresi, horozcuk
(Lepidium campestre).
arap sabunu
ak dil Noun, Zoology
sarı benek, gözbebeğinin arkasında retina üzerindeki küçük sarı nokta, en keskin görüş noktası. Noun
korkaklık eğilimi, bir kimsenin karakterinde korkaklık/ alçaklık/ namertlik emaresi. Noun
sarı dolmalık biber Noun, Food-Kitchen
sarı diken
(Scolymus maculatus).
işbaşı yapmadan yana olan sendika
işbaşı yapmadan yana olan sendika birliği
(US) işbaşı yapmadan yana olan sendika birliği
sarı kuyruksallayan
(Motacilla flava). Noun
sarı şakrak
(Dendroica petechia). Amerikaya özgü ötücü kuş. Erkeğinin tüyleri sarıdır. Noun
spot sarı nokta korkaklık eğilimi
Kodak Şirketi'nin popüler adı
(US) Büyük Sarı Baba
ufak yonca
(Trifolium procumbens).
sarı kart görmek Verb, Football