olanak, imkân, ihtimal.
The proposal has possibilities: Teklifin başarı olanakları vardır.
I cannot by any possibility be there in time: Vaktinde orada olmam imkânsızdır.
There is a possibility that the train may be late.
İsim
gerçekleşmesi mümkün olan şey.
The general would not accept that defeat was a possibility .
İsim
imkân dahilinde olmak
Fiil
bir olasılığı göz önüne almak
Fiil
bir olayın yer alabileceğini dikkate almak
Fiil
birşeyi yapma olasılığını değerlendirmek
Fiil
başka bir olasılığa dayanan olasılık
İsim
bir olanağı yok etmek
Fiil
bir imkânı nazar-ı itibara almamak
Fiil
özellikle bir menkul veya gayri menkulün kira ve başka nedenlerle zilyetliğini üçüncü bir şahsa devreden
malike bu zilyetliği tesis eden akit ve başka
bir şeyin olasılığını bertaraf etmek
Fiil
bir olasılığı yok saymak
Fiil
bir olanağı ortadan kaldırmak
Fiil