1. serseri, haylaz, sefih, ahlâksız.
  2. âvâre, tembel, işe yaramaz,
    k.d. kaldırım mühendisi.
  3. kıç, göt.
  4. işret, sefahat.
  5. kötü, fena, âdi, pespaye.
    some bum advice.
  6. sahte, yanlış, aldatıcı, yanıltıcı.
    a bum steer.
  7. anaforlamak, beleş geçinmek, başkalarının sırtından geçinmek, asalak geçinmek.
    He's always bumming
    cigarettes from me.
    to bum a dinner off someone: yemeğinin parasını birine ödetmek.
  8. sefih/serseri bir hayat sürmek.
(a) avare/serseri bir hayat süren.
John has lost his job and went on the bum. (b)
argo
ahlâksız, (c)
argo keşmekeş, darmadağınık, pejmürde.
The room is on the bum again.
(a) tembelce zaman öldürmek, (b) sürtmek, sürtüklük yapmak, âvâre dolaşmak, keyif için seyahat etmek.
(araba ile vb.) başıboş/serseriyane dolaşmak, gayesiz gezinmek.
We were just bumming along the road.
(a) tembelce zaman öldürmek, (b) sürtmek, sürtüklük yapmak, âvâre dolaşmak, keyif için seyahat etmek.
borç sebebiyle tutuklama ile görevli icra memuru
(Br) mahkeme mübaşiri
seyyar satıcı teknesi
haksız yere çekilen hapis cezası
yanıltıcı bilgi
kıç yalayıcı.
mecburî tahliye, zorla çıkar(ıl)ma.
When they began to cause a disturbance they were given a bum's rush.
kabaca kovma, kapı dışarı etme, sepetleme.
He gave the job seekers the bum's rush.
haksız ceza, işlemediği bir suçtan mahkûmiyet.
  1. economic boom
  2. bang

Türkçe Sözlük (Kubbealti Lugati)

  1. Baykuş