1. Zarf doğrudan
  2. dosdoğru, dümdüz, sağa-sola sapmadan.
  3. hemen, derhal, derakap, akebinde.
    Do that directly! Answer me directly!
    I came directly I got
    your message: Mesajınızı alır almaz geldim.
    directly he arrived, he asked for a glass of water: Gelir gelmez bir bardak su istedi.
  4. hemen, şimdi, pek yakında, nerede ise.
    They will be here directly.
    He should be here directly
    if you don't mind waiting: Biraz beklerseniz nerede ise gelir.
  5. tam, tamamıyla, tamamen, tam manasiyle.
    directly opposite to the store: dükkânın tam karşısında.

    He lives directly opposite the school.
  6. dolaysız/aracısız olarak, bilâvasıta.
  7. dobra dobra, kestirmeden, doğrudan doğruya.
    He answered me very directly and openly.
  8. Matematik doğru oranlı.
  9. hemen, akebinde.
doğrudan bağlanmış
doğrudan doğruya seçilmiş meclis
doğrudan koşulmuş
doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Zarf
doğrudan veya dolaylı olarak Zarf
doğru orantılı Sıfat
gideri doğrudan şubeye yüklemek Fiil
masrafları doğrudan şubeye yüklemek Fiil
bir şeyi doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kontrol etmek Fiil
doğrudan caddeye açılmak Fiil
doğrudan başkana bağlı olmak Fiil
bu tüzük üye devletlerde bütünüyle bağlayıcıdır ve doğrudan uygulanır.
bu Tüzük Üye Devletlerde bütünüyle bağlayıcıdır ve doğrudan uygulanır