hitch

Fiil iple bağlamak, yular takmak, (muvakkaten bir yere) bağlamak, iliştirmek.
He hitched his horse to a
post/to the rail of the fence. hitching post: yuların bağlandığı kazık.
hitch on to: bir şeye bağlamak/takmak.
Another railway carriage has been hitched on: Bir vagon daha takıldı.
Fiil
hitch up: (atı) arabaya koşmak.
We hitched up and were on our way before sunrise: Güneş
doğmadan atları (arabaya) koşup yola koyulduk.
Fiil
hitch up: çekelemek, çekiştirmek, çekmek.
to hitch up one's trousers. He hitched his pants up.
Fiil sürüklemek, çekerek ilerletmek/hareket ettirmek.
He hitched his chair nearer the fire.
Fiil evlendirmek, nikâhlamak.
be/get hitched: evlenmek.
We were hitched yesterday.
Fiil otostop yapmak, yoldan geçen taşıtı durdurup bedava seyahat etmek.
She hitched a ride home.
Fiil topallamak, sekmek, topallayarak/seke seke yürümek.
to hitch forward: seke seke ilerlemek.
Fiil bağlanmak, bir yere takılıp kalmak.
Fiil sıçramak, sıçrayarak ilerlemek.
İsim (muvakkaten bir yere) bağlama, iliştirme.
İsim düğüm, ilmek, kolayca çözülebilir muvakkat düğüm.
He put a hitch on a rope.
İsim (beklenmedik) engel, duraklama, gecikme.
A hitch in our plan for the picnic. A technical hitch prevented
the system from working. A hitch in the program.
İsim, Askerlik2 askerlik, askerlik görevi süresi.
İsim çekme, çekeleme, çekiştirme, ânî çekiş.
İsim topallama, aksama, sekme.
İsim bağlantı parçası.
The hitch joining the plough to the tractor is broken.
İsim otostop.