Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. İsim az/ufak şey, az/cüz'î miktar, azıcık/küçük (şey).
    You have done very little for us. I understood little
    of his speech.
    He did what little he could: Elinden geleni yaptı/esirgemedi.
    Every little helps: Azıcık da olsa işe yarar.
    the little ones: küçükler/çocuklar/yavrular.
    the little people: periler.
  2. İsim biraz, az (uzaklık).
    Move a little to the left: Biraz sola git.
    It's down the road a little: Yolun az ilerisindedir.
  3. İsim (zaman) az, biraz, kısa süre.
    Stay here for a little.
    after a little: biraz sonra.
    He
    came back after a little.
    Let's walk (for) a little: Biraz yürüyelim.
    Wait a little: Biraz bekle.
Ingilizce-Türkçe çeviriler: Atalay Sözlügü, 1. Basim

Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

hold one's life of little account
hayatını hiçe saymak.
twist around/round one's little finger
parmağında/parmağının ucunda oynatmak, her istediğini/dediğini yaptırmak.
She can twist her father round her little finger.
twist someone around one's little finger
takla attırmak Fiil
twist someone round one's little finger
birini parmağında oynatmak Fiil
twist someone round one's little finger
birini parmağının ucunda oynatmak Fiil
wind someone round one's little finger
birisini parmağında oynatmak, ona her istediğini yaptırmak.
a little
biraz
care precious little
pek endişe etmemek Fiil
count for little
pek yardımı dokunmamak Fiil
count for little
kaale almamak Fiil
exist on very little
çok az şeyle yaşamak Fiil
in little
küçük ölçüde, minyatür, küçültülmüş.
paint in little: küçültülmüş tablo.
make little
pek az şey anlayabilmek Fiil
make little
önem vermemek Fiil
make little
pek az şey anlayabilmek (çıkarabilmek Fiil
move someone very little
birini pek etkilememek Fiil
precious little
çok az Sıfat
think of little
(a) önemsiz saymak, kale almamak, hesaba katmamak, önem/kıymet vermemek, (b) çekinmemek, tereddüt etmemek.
Little Bear
Küçük Ayı burcu. İsim
little bittern
cüce balaban
(Ardetta minuta). İsim
little bitty
azıcık, minnacık, ufacık, küçücük. Sıfat
little black book
cinsel/romantik birliktelik yaşanan veya yaşanabilecek kişileri içeren adres defteri.
little bluestem
gökçayır
(Andropogan scoparius): K. Amerikanın orta bölgelerinde hayvan yemi olarak yetiştirilen çayır/ot. İsim
little bunting
cüce yelve
(Emberiza pusille). İsim
little business
az ciro
little bustard
küçük toy kuşu
(Otis tetrax). İsim
little by little
azar azar, tedricen.
little chief hare
ıslıklı tavşan
(Ochotona princeps): Kayalık Dağlarda yaşayan kısa kulaklı, kısa bacaklı, kuyruksuz
tavşan.
pika, cony ile ayni anlama gelir.
İsim
Little Corporal
Küçük Onbaşı: Napolyonun lâkabı. İsim
little crake
cüce bataklık tavuğu
(Porzana parva). İsim
little demand
az talep
Little Dipper
Küçük Ayı burcu. İsim
little discomforts
kaale alınmaz derecedeki rahatsızlıklar İsim
little diversified company
ürün çeşidi sınırlı şirket
Little Dog
Köpek burcu. İsim
little domestic offices
ufak tefek ev işleri İsim
little egret
küçük ak balıkçıl
(Egretta garzette). İsim
little finger
küçük parmak. İsim
little go
(Cambridge) giriş kabul sınavı
little go
fütursuz ziyaret
little grebe
yumurta piçi, ırmak dalgıcı
(Podiceps ruficollis): bir tür dalgıç kuşu. İsim
little grey cells
insan beyni
little group of wilful men
güçlü klik
little group of wilful men
muhaliflerin gözünde
little group of wilful men
kendi çıkarlarını halkın çıkarlarından üstün tutan küçük
little gull
cüce martı
(Larus minutus). İsim
little hours
(Katolik kilisesinde) sabahın 1, 3, 4 ve 5'inci dua saatleri. İsim
little leaf
yaprak-kıran: çinko noksanlığından ileri gelen ve çekirdekli meyve ağaçları yapraklarının kıvrılıp sararması
şeklinde görülen bir hastalık.
İsim
little master
(Br) kalfa
little master
taşeron
little minds
küçük kafalar İsim
little movement
(borsa) durgun olmak Fiil
little office
(kiliselerde) küçük dersane: Hz. Meryem şerefine ders ve ilâhi öğretilen oda. İsim
little old ladies in tennis shoes
sağ kanadın aşırı ucundaki kadınlar için kullanılan deyim
little old ladies in tennis shoes
(US) ABD'de
little or modest man
adamcağız
little or no help
işe yarasın yaramasın
little or no help
pek az ya da yok denecek kadar az yardım
little or no help
azya da yok denecek kadar az yardım
little or nothing
hemen hemen hiç, hiç denecek kadar az.
He had little or nothing to say about it: O konuda söylenecek
hemen hemen hiç sözü yoktu.
little owl
kukumav
(Athene noctua). İsim
little owl
kukumav
(Athene noctua).
little people
periler, cinler. İsim
little people
avam, halk, önemsiz kişiler. İsim
little people
çocuklar, çoluk çocuk. İsim
little people
cüceler. İsim
little people
(İrlandada) cinler.
little pitchers have big ears
çocukların kulağı delik olur/ çocuktan al haberi/ çocukların gözünden bir şey kaçmaz.
little schemes
ufak entrikalar İsim
little school
küçük hapishane
little slam
13 elden ibaret oyunun 12 sini kazanma. grand slam İsim
little stranger
yeni doğmuş bebek
little suspecting the disaster that awaits him
kurbanlık koyun
little theater
amatör tiyatro. İsim
little theater
deneysel tiyatro İsim
little theatre
oda tiyatrosu İsim
little theatre
(Br) amatör tiyatro
little theatre
küçük tiyatro
little tin box
politikada elde edilen rüşvetin simgesi
little tin box
küçük teneke kutu
little toe
ayağın küçük parmağı. İsim
little town nearby
yakındaki küçük şehir
little trade
(borsa) düşük ciro
little tunny
yazılı orkinos İsim, Zooloji
little way
kısa dar yol
little woman
eş, zevce. İsim
little/nothing short of
hemen hemen, tamamile.
It is nothing/little short of madness to do this: Bunu yapmak delilikten başka bir şey değildir.
(person) raised with little or no supervision
hudayinabit
a bit/a little over
ve yukarı(sı)/daha fazlası.
Children of 12 and over: 12 yaşındaki ve daha büyük çocuklar.
a little bird
minicik bir kuş (açıklanmak istenmeyen haber kaynağı için kullanılır).
A little bird told me:
Minicik bir kuş söyledi (gizlice öğrendim).
a little bit
bir nebze
a little bit
birazcık
a little later
biraz sonra
a little later
birazdan
a little money
biraz para
a little more
(a) biraz daha, (b) az daha, az kaldı.
A little more and I should have killed him: Az kaldı onu
öldürecektim (az daha üstüme varsaydı onu öldürürdüm).
a little off form
keyfi pek yerinde olmama
a little wee
azıcık, biraz.
a wee bit
k.d. oldukça.
I'm afraid he's a wee bit drunk.
a little while
kısa bir süre
allow oneself a little dissipation
felekten bir gün çalmak Fiil
arguments of little substance
dayanaksız iddialar İsim
attach little faith to sb's profession of esteem
birinin sözde saygılı davranışına pek bel bağlamamak Fiil
be a little off
biraz deli olmak Fiil
be a little peculiar
biraz acayip olmak Fiil
be a little wrong in the upper story
bir tahtası eksik olmak Fiil
be in little demand
pek rağbet görmemek Fiil
be little known
pek tanınmamak Fiil
be little short of a miracle
nerdeyse mucize sayılmak Fiil
be looking for a little place that is not too expensive
pek pahalı olmayan bir yer aramak Fiil
be of little avail
birinin işine yaramamak Fiil
be of little interest
pek önemi olmamak Fiil
be of little substance
pek esası olmamak Fiil
be of little value
pek değeri olmamak Fiil
big and little mixed together
irili ufaklı
come out at the little end of the horn
fazla kâr sağlayamamak Fiil
cute little thing
minik
desire to do something one knows little about
özenti
draw little comfort from
bir şeyle teselli bulamamak Fiil
escape something with little harm
geçiştirmek Fiil
fix upon a little bungalow
küçük bir bungalovda karar kılmak Fiil
for a little while
kısa bir süre için Zarf
get along on little money
az parayla geçinmek Fiil
get little out of it
büyük bir şey elde etmemek Fiil
go very little in society
toplum içine pek sık katılmamak Fiil
have a little finger ache
küçük bir derdi büyütmek Fiil
have a little money in reserve
biraz para biriktirmiş olmak Fiil
have a little money in reserve
ihtiyatta biraz parası olmak Fiil
have little attraction
pek çekiciliği olmamak Fiil
have little mind to do sth
bir şeyi yapmaya pek gönüllü olmamak Fiil
have little or no use for
olsa da olmasa da olur olmak Fiil
have little or no vocation for teaching
öğretme konusunda pek yeteneği olmamak Fiil
have little regard for the feelings of others
başkalarının duygularına aldırmamak Fiil
have little regard for the feelings of others
başkalarının duygularını hiçe saymak Fiil
he little knows
bilmiyor ki
hold of little account
önem vermemek, saymamak.
hold out little hope for recovery
iyileşmek için pek ümidi olmamak Fiil
It's a little chilly.
Biraz serin.
in little request
pek revaçta olmama
intervene to little purpose
müdahalesi işe yaramamak Fiil
it is of little avail
pek işe yaramaz
know sb's little game
birinin neler karıştırdığını bilmek Fiil
know sb's little game
birinin oynadığı oyunu bilmek Fiil
know sb's little games
birinin neler karıştırdığını bilmek Fiil
know sb's little ways
birinin çevirebileceği dolapları bilmek Fiil
lay little store by
pek değer vermemek Fiil
leave someone precious little to do
birine yapacağı fazla şey bırakmamak Fiil
live in a modest little house
mütevazı kendi halinde küçük bir evde oturmak Fiil
live on little money
az parayla geçinmek Fiil
make little of
(a) küçümsemek, önem vermemek, küçük görmek, aldırış etmemek.
She made little of her troubles.
(b) pek az anlayabilmek, iyice anlayamamak/kavrayamamak.
make much/little account of something
(bir şeye) çok önem vermek/hiç önem vermemek.
more than a little ...
bir hayli ... Zarf
more than a little ...
oldukça ... Zarf
more than a little ...
bayağı ... Zarf
much cry and little wool
fiyasko, neticesiz tartışma.
nice little sum
iyi bir para
no little pains
epey gayret sarf ederek
no little wonder
yutulur şey değil
obtain little support
fazla destek görmemek Fiil
of little account
tesirsiz Sıfat
of little account
kıymetsiz Sıfat
of little account
değersiz Sıfat
of little account
kıymet-i harbiyesi olmayan Sıfat
of little account
etkisiz Sıfat
of little account
sonuçsuz Sıfat
of little account
önemsiz Sıfat
of little account
neticesiz Sıfat
pay little heed
dikkat etmemek Fiil
poky little room
dar ve adi oda
poor little thing
yavrucak
potty little jobs
ufak tefek önemsiz işler İsim
precious little hope
çok az umut
pull a garment up or down a little bit
sıyırmak Fiil
put up little fight
mücadeleye pek gönüllü olmamak Fiil
regard something as too little to undervalue
azımsamak Fiil
save little by little
ufak ufak biriktirmek Fiil
see through sb's little game
birinin oyununu çakmak Fiil
set little store by
bir şeye pek önem vermemek Fiil
snug little income
güzelce bir gelir
sweet little think
yavrucuk
take little heed of sb's criticism
birisinin uyarısına kulak asmamak Fiil
take little room
az yer tutmak Fiil
the least little bit of sth
zırnık
the little finger
küçük parmak
the little vexations of life
hayatın sıkıntıları İsim
the little woman
adamın karısı
there is little prospect of his coming
gelme olasılığı pek yok
there is very little doing
işler kötü gidiyor
There's little/not much/nothing to choose between them
Aralarında hiç fark yoktur/Ha o, ha öteki, farketmez.
thing that one knows very little about
kapalı kutu
think little of sb
birini düşünmemek Fiil
to be little used outside a business letter
iş mektubundan başka yerde pek kullanılmaz
to little avail
boşuna
to little purpose
boşuna
try to do something one knows little about
özenmek Fiil
wretched little hole
fakirhane
wretched little hole
küçük dükkân
you little rascal
seni gidi
Ingilizce-Türkçe terim çevirileri: Zargan Ltd.