1. gerekli, gereken, lüzumlu, lâzım.
    Food is necessary for life. to make the necessary laws.
  2. çaresiz, önlenemez, önüne geçilemez.
    Death is the necessary end of life.
  3. zorunlu, kaçınılmaz, vazgeçilmez, mutlaka gerekli, elzem.
    It is necessary for him to go. The power
    necessary to the government.
  4. Mantık (a) lâzım: inkârı halinde tezada düşülen (önerme), (b) zarurî: önermeleri doğru ise sonucu da doğru olan,
    (c) zorunlu: sonucun doğru olması/olayın vukubulması içi varlığı şart olan (koşul).
  5. gerekli şey, lüzumlu/zaruri nesne.
  6. (ayrı kulübede) helâ, kenef, ayakyolu, tuvalet.
  7. (bkz: necessaries )
tıbben gerekli olmayan Sıfat, Tıp
tıbbi olarak gerekli olmayan Sıfat, Tıp
tıbbi açıdan gerekli olmayan Sıfat, Tıp
lüzumsuz Sıfat
icap etmek Fiil
gerekmek Fiil
istemek Fiil
vacip olmak Fiil
lazım gelmek Fiil
iktiza etmek Fiil
gereksinmek Fiil
gereksemek Fiil
bir şeyi gerekli görmek Fiil
lüzum görmek Fiil
gereğini yapmak, gerekli önlemleri almak, icabına tevessül etmek.
icabına bakmak Fiil
benim bulunmam şart mı?
gerektiği takdirde
gerekli görülen hallerde Zarf
gerekli görülen durumlarda Zarf
gerekirse, icabında, icabederse, lüzumu halinde, zaruret halinde, hîni hacette.
zorunlu hallerde Zarf
zorunlu olması halinde Zarf
hacet yok
zorunlu kılmak Fiil
tıbben gerekli (olan) Sıfat, Tıp
tıbbi olarak gerekli (olan) Sıfat, Tıp
tıbbi açıdan gerekli (olan) Sıfat, Tıp
gerekenden fazla Zarf
lüzum undan fazla
yapılması ille de şart olandan fazlasını yapmamak Fiil
gerekli olduğunu kanıtlamak Fiil
eksiğini tamamlamak Fiil
istilzam etmek Fiil
gerektiğinden uzun kalmamak Fiil
gerekli olan nakit
gerekli olduğunu düşünmek Fiil
gerekli olduğuna inanmak Fiil
gerekli bulmak Fiil
gerekli görmek Fiil
müstelzim
gerektiğinde Zarf
gerekli hazırlıklar İsim
gerekli madde
zaruri ihtiyaç maddesi İsim
gerekli özen İsim, Hukuk
gerekli olan nakit
âdet olan iltifatlar İsim
gerekli şart
gerekli sonuç
her türlü hasardan ister istemez doğan tazminat
gerekli tazminat
kanunen tayin olunan ikametgâh
kanuni ikametgâh
kaçınılmaz bela: hoşa gitmeyen fakat istenilen sonucu elde etmek için katlanılması zarurî olan şey.
I
don't like working such long hours, but it's a necessary evil until we've saved enough for a house.
gerekli masraf
gerekli fon
zorunlu mal (tam doğru orantılı olmamakla birlikte gelir arttıkça talebi artan mal
ister istemez çıkarılan şey
(ister istemez bundan) çıkan sonuç
zorunlu müdahale
vekâlet olmadan başkası hesabına tasarruf
gerekli tedbirler İsim
gerekli önlemler İsim
mütemmim cüz
ister istemez dahil olan taraflar İsim
gerekli vasıf
(gemi) gerekli tamirat
gerekli tamirat
(gemi) gerekli tamirler İsim
gerekli bütün formalitelere uymak Fiil
birşey yapmayı zorunlu addetmek Fiil
birşeyin yapılmasını zorunlu addetmek Fiil
birşeyi yapmayı zorunlu görmek Fiil
birşeyin yapılmasını zorunlu görmek Fiil
birşeyi yapmanın zorunlu olduğunu düşünmek Fiil
birşeyin yapılmasının zorunlu olduğunu düşünmek Fiil
(bir mevki için) gerekli vasıflara sahip olmak Fiil
bir şey yapmayı gerekli görmek Fiil
gereken bütün hazırlıkları yapmak Fiil
gerekli bütün tertibatı almak Fiil
bütün gerekli tertibatı yapmak Fiil
tedarik görmek Fiil
gerekli parayı tedarik etmek Fiil
gerekli çoğunluğu elde etmek Fiil
gerekli taşıt aracını sağlamak Fiil
durumlar gerektirdiği için
... hususunda gereğini yapmak Fiil
...'in gereğini yapmak Fiil
...'in gereğini yapmak Fiil
... hususunda gereğini yapmak Fiil
gerekli önlemleri almak Fiil
gerekli adımları atmak Fiil
lüzum görmek Fiil