1. öz, şahsî, zatî, özel, hususî, kendi(nin), kendine/şahsına özgü/ait.
    He spent his own money: Kendi
    parasını harcadı.
    This is my own book: Bu benim kitabımdır.
    I saw it with my own eyes: (Kendi) gözlerimle gördüm.
    It was his own idea: Bu onun şahsî fikri idi.
  2. kendi/öz malı.
    The house is her own: Ev onun (kendi/öz) malıdır.
    My time is my own: Vaktimi
    istediğim gibi kullanabilirim.
    This car is my own . Those are his own.
  3. Fiil malik/sahip olmak.
    He owns two houses: iki tane evi var.
  4. Fiil kabullenmek, kendine maletmek, üstüne almak, ikrar etmek.
    to own a fault: kabahati üstüne almak.

    He owned his guilt: Suçu kabullendi.
  5. Fiil tanımak, kabul etmek, sahip çıkmak.
    His father will not own him: Babası onu tanımıyor/onu kabul etmiyor.
kendi hesabına çalışmak
kendi insiyatifine göre hareket etmek Fiil
resen hareket etmek Fiil
kendi menfaatine çalışmak Fiil
kendi namına hareket etmek Fiil
kendi adına hareket etmek Fiil
kendi namına hareket etmek Fiil
kendi ihtiyarına göre hareket etmek Fiil
gönlüne göre, tam istediği gibi.
He is a person after my heart: Tam gönlüme göre/istediğim gibi birisidir.
kendi bahtının mimarı
kendi hesabıma
kendi hesabına
riski kendine ait olmak üzere
riski kendine ait (olmak üzere
keyfine göre, canı nasıl isterse.
kendi hesabına çalışmak Fiil
bir başına bırakılmak Fiil
kendi evinin efendisi olmak Fiil
kendi başına yapmak Fiil
kendi kendinin düşmanı olmak Fiil
bağımsız, özgür/müstakil olmak, kendi kendini yönetebilmek, dilediğince hareket edebilmek, kendi başına buyruk olmak.
kendi kendinin efendisi olmak Fiil
kendini methetmek, övünmek, böbürlenmek.
böbürlenmek, şişinmek, övünmek, kendini övmek/methetmek.
kendi borusunu öttürmek, kendini övmek, övünmek.
kendine ev almak Fiil
kendi hisselerini satın almak Fiil
kendi eliyle
bir şeyi kendisinin addetmek Fiil
riski kendine ait olmak üzere taşımak Fiil
kendisinin olduğunu iddia etmek Fiil
(a) kendi malına sahip olmak, asıl sahibini bulmak, (b) lâyık olduğu mevkie erişmek, (c) kendi alanına/ihtisasına girmek.
hakkını almak Fiil
davasını mahkemede kendi başına savunmak Fiil
kendi savunmasını kendi yapmak Fiil
kendi savunmasını kendi yapmak Fiil
benimsemek Fiil
kendi çıkarını düşünmek Fiil
kendi menfaatini düşünmek Fiil
kendi çıkarını düşünmek Fiil
kişinin kendi fikrine tamamıyla ters düşmek Fiil
kendi kullanımı için ayarlamak Fiil
kabuğuna çekilmek Fiil
bindiği dalı kesmek, kendi kendine zarar vermek.
kendini öldürmek Fiil
kendi işini yapmak Fiil
kendi başına başa çıkmak Fiil
bir şeyin teminatını şahsen üstlenmek Fiil
mahkeme huzurunda davayı kabul etmek Fiil
kendi çıkarı için savaşmak Fiil
kendi kavgasını etmek Fiil
kendi başına savaşmak Fiil
kendi yerini bulmak Fiil
kendi eğilimini izlemek Fiil
eski gidişatına devam etmek Fiil
kendi eğilimini izlemek Fiil
içinden geldiği gibi yaşamak Fiil
sadece kendi eğilimlerini izlemek Fiil
kendi hesabına
kendi çıkarı için
kendi çıkarı için
parayı kendi için kullanmak Fiil
öç almak Fiil
tuttuğunu koparmak Fiil
sözü geçmek Fiil
öcünü almak, kuyruk acıcını çıkarmak.
kendi görüşlerini belirtmek Fiil
kendi yoluna gitmek Fiil
kafasının dikine gitmek Fiil
kendi finansmanını kendi idare etmek Fiil
kendi finansmanıni kendi idare etmek Fiil
kendi arabası olmak Fiil
kendi ne bir kopyasını ayırmak Fiil
kendi parası olmak Fiil
kendi kaynakları olmamak Fiil
kendine ait bir şeyi olmamak Fiil
kendi eşyası bulunmak Fiil
kendine özgü bir nedeni olmak Fiil
şunun bunun davasıyla ilgili olmamak Fiil
kendi kazdığı kuyuya düşmüş
own (5).
(a) mevkiini/durumunu korumak/muhafaza etmek, (b) yenilgiyi/mağlûbiyeti önlemek, başını kurtarmak.
Kendi iyiliğin için. Cümle, Deyim
Senin iyiliğin için. Cümle, Deyim
kendi önemiyle doygun halde
kendi el inde
kendi elinde
haklı olarak, hakkını/yetkisini kullanarak, müstakilen, kendi başına.
possess something in one's own
right: re'sen hak sahibi olmak.
kendi çıkarını düşünmek Fiil
kişisel çıkarlarına müdahale etmek Fiil
fikirlerini/düşüncelerini/niyetlerini/planlarını kendine saklamak/gizli tutmak/açıklamamak.
Keep your
own counsel: Düşüncelerini gizli tut.
başkasına bağımlı olmamak Fiil
emin olmak, kararlı olmak, tereddüt etmemek, ne yapacağını bilmek.
direnmek, azmetmek, kararından dönmemek, ne istediğini bilmek, kendini bilmek.
kendi ihtiyarına bırakmak Fiil
(birini) kendi haline/arzusuna bırakmak, işine karışmamak, serbest bırakmak.
kendi imkânlarıyla başbaşa kalmış
kendi başına yaşamak Fiil
kendi menfaatlerini korumak Fiil
benimsemek Fiil
kendi işlerini idare etmek Fiil
kendi işine bakmak, başkasının işine karışmamak, başkasının işine burnunu sokmamak.
Mind your own
business: Sen kendi işine bak!
kendi/şahsî malı, kendine/şahsına ait.
kendi akseptansı
kendi isteğiyle
kendi rızasıyla
kendiliğinden
kendi kararıyla
kendi özgür iradesiyle
kendi özgür irade siyle
aklından zoru var
kendiliğinden, kendi gayreti/gücü ile, kimse zorlamadan, kimse söylemeden.
Have you done all this
work off your own bat? Bütün bu işi kendiliğinden mi yaptın?
I didn't invite them, they came off their own bat.
kendi talebi üzerine
kendi kendine, kendi başına, bildiği gibi, bağımsızca.
on my own hook: kendi başıma, kendi kendime, bildiğim gibi.
kendi keyfi için
kendi kendine, kendi başına/hesabına, bağımsız olarak.
I'm all on my own today: Bugün kendi kendimeyim.
kendi hesabına
kendi kuvvetiyle
kendi kararıyla
kendi yetkisine dayanarak
kendi başına (yapmak Fiil
kendi inisiyatifi ile
kendi işi
yakın akrabalar İsim
kendi canı kanı
kendi eti kemiği (kanı
birinin kendi evi
kendi menfaati
kendi çıkarı
bağımsız çalışan kimse
kendi hesabına çalışmak Fiil
kendi imkânlarından
kendi önemini abartmak Fiil
(US) kendi kararlarından caymak Fiil
(a) yalnız kendine güvenmek, başkasına güvenmemek, kendi işini kendisi yapmak, (b) kendi adına konuşmak/hareket
etmek, bağımsız olmak.
faturada kendine düşen payı ödemek Fiil
kendi bakım ve geçim masraflarını ödemek Fiil
kendine düşeni ödemek Fiil
kendine düşen ödemek Fiil
birinin masrafını kendi cep inden çekmek Fiil
bildiği/istediği gibi yapmak, canının istediğini yapmak.
mal sahibi olarak zilyedinde bulunmak Fiil
malik olarak tesahüp etmek Fiil
bir işe yararlı katkıda bulunmak, yarar sağlamak, üzerine düşen görevi yapmak.
beyhude kendini üzmek /harap etmek.
kendi öz kaynağı
kendi çıkarlarını korumak Fiil
kendi hatlarına geri çekilmek Fiil
kendi hatlarına geri çekilmek Fiil
hayatını tehlikeye atmak Fiil
kendi yıkımına koşmak Fiil
kendi gözüyle görmek Fiil
kendi çıkarına çalışmak Fiil
kendi amacına hizmet etmek Fiil
kendi çıkarlarına hizmet etmek Fiil
kendi eliyle imzalamak Fiil
kendi eliyle imza atmak Fiil
bile bile konuşmak Fiil
keseden harcamak Fiil
kendi ayakları üzerinde durmak Fiil
bağımsız olmak, kimseye muhtaç olmadan yaşamak.
ayakları üzerinde durmak Fiil
başkasının yardımı olmadan kendi ayakları üzerinde durmak Fiil
yardım istememek Fiil
yaptığının cezasını çekmek, ettiğini bulmak.
kendi açtığı çığırda ilerlemek, bağımsız/yeni bir hayata/işe başlamak, kimseye müdanaa etmemek.
sadece kendi çıkarlarını gözetmek Fiil
kendi kullanmak Fiil
kendi bildiği yolda gitmek Fiil
hakkını almak Fiil
başkalarının öğütlerine kulak asmamak Fiil
kendi açısından konuşmak Fiil
kendine göre konuşmak Fiil
kendi hesabına
(ev) dört tarafı açık
kendini methetmek, övünmek, böbürlenmek.
kendi hesabına yapılan işlem
kendi adı altında
kendi fikirlerine bağlı
kendi eli ile
kendi hesabına çalışmak Fiil
geçimini sağlamak için çalışmak Fiil
geçiminısağlamak için çalışmak Fiil
kendi hesabına çalışmak Fiil
kuralı kendi koymak Fiil