over one's head

  1. (a) merciini tecavüz ederek, daha yüksek bir makama.
    go over someone's head: merciini tecavüz
    etmek.
    She went over her supervisor's head and spoke directly to a vice president. He went over his supervisor's head to complain. (b) anlaşılmaz, anlaşılması zor, akıl ermez, idraki/yeteneği dışında.
    Chemistry is over my head: Kimyaya aklım ermiyor.
    talk over someone's head: birine anlamayacağı şeylerden bahsetmek. (c) malî imkânları üstünde, paraca gücü yetmeyecek kadar.
    He went in over his head in that poker game. (d) (bir kimsenin) hakkını yiyerek, mağdur ederek.
    An outsider has now been promoted over their heads.