honest

English-Turkish Translation

  1. Adjective dürüst, doğru.
    an honest man. an honest statement. They are honest people.
    honest dealings:
    dürüst muamele.
    the honest truth: tam gerçek.
    to be quite honest about it: doğrusu şu ki.
    To be honest with you, I don't like it: Doğrusunu istersen ondan hoşlanmıyorum.
  2. Adjective açık kalpli, samimî, doğru sözlü.
    Now, be honest! Doğru söyle!
    You've not been honest with
    me: Bana karşı dürüst /samimî/açık kalpli davranmadın.
  3. Adjective namuslu, meşru (yollardan kazanılmış).
    honest wealth. honest wages/profits.
    Make an honest
    living = turn an honest penny: Namusuyla para kazanmak, namusuyla çalışıp geçinmek.
  4. Adjective içten, samimî.
    an honest face/look. an honest opinion.
  5. Adjective hilesiz.
    honest weights/goods.
  6. Adjective saygıdeğer, hürmete şayan/lâyık.
    an honest name/person.
  7. Adjective güvenilir, itimada şayan.
  8. Adjective sade, mütevazi, hürmetkâr.
  9. Adjective namuslu, faziletli, iffetli, afif.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

honesty
hulus (outdated) Noun
just and honest
karakterli
honest and accurate
sadık
honest broker
tarafsız arabulucu.
an honest broker between the two companies.
honest dealing
namuslu iş
honest folks
namuslu kişiler Noun
honest goods
karışık olmayan mallar Noun
honest graft
yasa dışına çıkmadan
honest graft
politik güç sonucu kazanılan para
honest mistake
affedilebilir hata
honest mistake
bağışlanabilir hata
honest mistake
mazur görülür hata
honest nature
dürüst adam
honest opinion
samimi fikir
honest pims
beklenilen kazanç
honest profits
namuslu kâr
honest trade
saygın iş
honest weight
dolu ağırlık
as an honest man
adam gibi
be honest up to the hub
sapına kadar namuslu olmak Verb
be quite honest about it
açıkça söylemek Verb
earn an honest livelihood
namusuyla para kazanmak Verb
earn an honest penny
alnının teriyle para kazanmak Verb
earn/turn an honest penny
dürüstlükle/namusu ile/ alın teri ile para kazanmak, helâl para kazanmak.
plain and honest truth
hakikatin ta kendisi
take someone for an honest man
birini namuslu saymak Verb
turn an honest penny
namusu ile/dürüstlükle ekmeğini kazanmak.
English-Turkish phrases from Zargan's own database