Verb (herkesin bildiği bir şeyden) haberi olmak, farkına varmak, anlamak, öğrenmek, aklını başına toplamak, DEVAMINI OKU
akıllanmak, hizaya gelmek. He never wised up to the fact that the joke was on him: Kendisi ile alay edildiğinin farkına bile varmadı. wise up! Aklını başına topla! Dikkatli ol! Gözünü aç! GİZLE
Verb yöneltmek, yön vermek, çevirmek, döndürmek.
Noun yol, yöntem, usul, tarz, suret. in no wise: hiçbir suretle/veçhile, asla, kat'iyen. in some DEVAMINI OKU
wise: bir dereceye kadar. on this wise: bu suretle/veçhile, böylece. GİZLE
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition
clockwise, otherwise, timewise, nowise, sidewise, edgewise, likewise, weatherwise. -ways.NOT:-wise soneki birçok isimlere takılarak onu … itibarıyla/bakımından, … ca anlamlı belirteç yapar: "He is doing well salarywise: maaş bakımından (paraca) durumu iyidir." gibi. Eski İngilizcede çok kullanılan bu şekil son zamanlarda yeniden kullanılmaya başlanmıştır. Lâkin özellikle yazı dilinde bu tür belirteçlerden kaçınılması tavsiye edilir.GİZLE
I'm wise to him/I've got wise to him and his game (= cheating): Onu ve yaptığı dalavereleri/çevirdiği DEVAMINI OKU
dolapları bilirim. If you don't get wise to yourself and start studying, you will fail the course: Aklını başına alıp çalışmaya başlamazsan dersi başaramazsın. GİZLE