Fiil düzenlemek, düzeltmek, tanzim etmek, tertiplemek, sıraya koymak. to arrange books on the library shelves.DEVAMINI OKU
to arrange a conference: bir konferans düzenlemek. GİZLE
Fiil anlaşmaya varmak, anlaşarak halletmek. to arrange a divorce: boşanma hususunda anlaşmaya varmak. DEVAMINI OKU
The two neighbors have now arranged their differences.GİZLE
Fiil hazırlamak, hazırlık yapmak, plânlaştırmak. to arrange the details of a meeting: bir toplantının DEVAMINI OKU
ayrıntılarını plânlaştırmak. to arrange a treaty: bir barış muahedesi hazırlamak. One cannot arrange for everything: İnsan her şeye karşı hazırlıklı olamaz. GİZLE
Fiil, Müzik uyarlamak, düzenleme/aranjman yapmak.
Fiil hazırlanmak, tertibat almak. They arranged for a concert on Sunday.
Fiil yoluna koymak. to arrange one's affairs: işlerini yoluna koymak.
+3
Fiil arrange for: tespit/tayin etmek, kararlaştırmak, anlaşmak. to arrange a time for something: DEVAMINI OKU
bir iş için zaman kararlaştırmak. the meeting arranged for tomorrow: yarın yapılacak (yapılması kararlaştırılan) toplantı. arrange it among yourselves: Aranızda anlaşın. GİZLE
Fiil sağlamak, temin etmek. to arrange for a loan: borç para sağlamak.