(öfkesini/üzüntüsünü belli etmemek için) dudaklarını ısırmak.
(birine) ters cevap vermek, terslemek, paylamak.
terslemek, birine ters/aksi/şiddetli cevap vermek.
Don't ask for anything because he'll bite your head off: Ona birşey sorma, seni tersleyiverir.
pire yuvası (düşük sınıf konaklama yeri , sinema , vb
bir iki lokma atıştırmak
Fiil
kendini kontrol etmek
Fiil
çıkartma (televizyon ya da radyoda , planlanmamış olmasına karşın programın bir bölümünün yayın dışı bırakılması
başından büyük işe girişmek, yutamayacağı lokmayı ısırmak.
In trying to build a house by himself, he had bitten off more than he could chew: Tek başına ev yapmaya kalkışmakla başından büyük işe girişti.
birine ters yanıt vermek
Fiil
ezaya/cefaya cesaretle katlanmak, dişini sıkmak.
boyun eğmek, mecburen razı olmak.
We'll just have to bite the bullet and pay higher taxes.
(a) (savaşta/çarpışmada) ölmek, (b) yenilmek, mağlûp olmak, hezimete/bozguna uğramak.
(a) (özellikle savaşta) yaralanmak, ölmek, vurulup düşmek.
A shot rang out and one of the outlaws bit the dust. (b) yenilgiye/başarısızlığa/bozguna uğramak, yenilmek, başaramamak.
nankörlük etmek, nimeti tepmek, iyilik yapan eli kesmek, bindiği dalı kesmek.
When he berates his boss, he is biting the hand that feeds him.
(a) (birinden) para sızdırmaya çalışmak, (b) kancayı takmak, zorla/tehditle birisinden para almak, şantaj yapmak.