ayrılma, ayrılış, uzaklaşma.
He made a breakaway from his former life: Eski hayatından uzaklaştı.
(a) panik, dağılıp kaçma, kaçış, hezimet, (b) sürüden kaçan hayvan.
kolay sökülüp kurulabilen sahne. Tiyatro
ayrılan, ayrılık taraftarı.
A breakaway group within the old political party formed a new one.
kolay sökülüp takılabilen, kolayca kırılabilen.
(a) sıyrılmak, (kaçıp) kurtulmak, firar etmek, yakasını kurtarmak.
He broke away from arresting officer. DEVAMINI OKU
(b) vaktinden önce harekete geçmek.
The horse broke away from the starting gate. (c) kırılıp kopmak, dağılmak, ayrılmak, (dinî/siyasî) bağları koparmak. GİZLE
bütünden kopan grup
kopan grup
 
 
Bize Ulaşın
Geri-bildirimde bulunun