(a) geviş getirmek, (b)
k.d. derin düşüncelere/tefekküre dalmak, derin derin düşünmek.
başından büyük işe girişmek, yutamayacağı lokmayı ısırmak.
In trying to build a house by himself, he had bitten off more than he could chew: Tek başına ev yapmaya kalkışmakla başından büyük işe girişti.
şiddetle azarlamak.
The teacher chewed me out for being late.
(a) geviş getirmek, (b)
k.d. derin düşüncelere/tefekküre dalmak, derin derin düşünmek.
çene çalmak, lâkırdı etmek.
We sat there drinking beer and chewing the fat until it was time to go home.
çene çalmak, gevezelik/sohbet etmek.
(a)
Brit. sızıldanmak, şikâyet etmek.
I wish you'd stop chewing the rag and get on with your work. (b)
ABD çene çalmak, lâkırdı etmek.
çene çalmak, uzun uzadıya konuşmak/münakaşa etmek, dırdır etmek.