anlamak, (bilgi/cevap) sağlamak/temin etmek, celbetmek, toplamak. He elicited the truth at last by questioning all the boys in school. to elicit a reply: cevap sağlamak. to elicit applause: alkış celbetmek/toplamak. to elicit the truth/facts of a case: bir davada gerçekleri meydana çıkarmak.