1. İsim paravan
  2. İsim cephe
  3. Askerlik cephe
  4. İsim ön, cephe, ön taraf, ön yüz.
    the front of a dress. the front of the house.
    come to the front:
    öne gelmek.
    go to the front: öne/cepheye gitmek.
  5. İsim baş, en ileri/yüksek/başta gelen yer/mevki.
    to be at the front of: en önde/başta gelmek, ileride
    olmak.
    We are at the front of scientific research.
  6. İsim kenar, kıyı, yol/kıyı boyunca uzanan arazi şeridi, arsanın yola/kıyıya bitişik kenarı.
    the sea/lake
    front: deniz/göl kenarı.
    a house on the front: deniz/göl/nehir kıyısında bir ev.
  7. İsim ortak cephe, birleşik hareket grubu, aynı amaç uğrunda birleşen kişiler topluluğu.
    the labor front: işçiler cephesi/grubu.
  8. İsim (fahrî) başkan.
  9. İsim gizli cephe, gizli maksatları örtmekte kullanılan görünüşte saygıdeğer kişi/grup/kurum.
  10. İsim (a) tavır, tutum, davranış.
    present a bold front: cesaret göstermek.
    put a bold front on it:
    cesur görünmek, cesaret taslamak. (b)
    mec. yüzsüzlük, arsızlık, küstahlık, cür'et.
    have the front to do something: bir şey yapmaya cür'et etmek, küstahlıkta bulunmak.
  11. İsim gösteriş, kibir, kendini beğenmişlik, kendine fazla önem verme, kendini yüksek görme.
  12. İsim göğüslük, kolalı gömlek göğüslüğü, takılıp çıkarılabilen kolalı göğüslük/önlük.
  13. İsim, Tiyatro seyircilerin oturduğu kısım.
  14. İsim (otel) sıra kendisinde olan uşak.
  15. İsim, Meteoroloji (soğuk/sıcak) cephe: soğuk ve sıcak hava kütlelerinin birleşme yüzeyi.
    The weather report says there
    is a cold front approaching from the north.
  16. İsim, Fonetik ön.
    front vowel : damaksıl, ön ünlü.
  17. İsim (plajda) tahta-gezi: tahtadan yapılmış gezi yeri.
  18. İsim mevsim/ay başlangıcı.
  19. İsim alan, saha, faaliyet alanı.
    progress on the educational front: eğitim alanındaki ilerleme.
  20. İsim alın, yüz.
  21. İsim (a) ülkenin hudut boyundaki meskûn ve medenî kısmı, (b) Kuzey Buz Denizi kıyılarında ilkbaharda ayıbalığı avlama bölgesi.
  22. Sıfat ön+, cephe+, karşı+, öne/ön tarafa ait.
    front tooth: ön diş.
    front garden: ön bahçe.
    front
    room: ön oda.
    front bench
    Brit. (Parlamentoda) ön sıralar, parti liderleri.
    front line
    ask. cephe.
  23. Sıfat önden, cepheden, karşıdan.
    front view: önden/karşıdan görünüş.
  24. Sıfat ilk, baş, ön.
    the front page.
    front matter
    basım kitabın baş sayfaları, asıl metinden önceki sayfalar.
  25. Sıfat, Fonetik ön: dil öne uzatılarak telâffuz edilen.
    front vowels.
  26. Sıfat gizleyici, gizlemeye/örtmeye/gizli tutmaya yarayan.
    Certain rich men who wish to remain unknown are
    using a front organization to hide their trade in forbidden goods.
  27. Sıfat ilk 9 kuyu.
    He did the front 9 in 34 strokes.
  28. Fiil yönelmek, yüzünü (bir tarafa) dön(dür)mek, teveccüh etmek, bakmak, dönük/müteveccih olmak.
    The house
    fronts east. The hotel fronts on the main road.
  29. Fiil cephe teşkil etmek, cephesine/önüne yerleştirmek, önünü/cephesini kaplamak/örmek.
    The house is fronted
    with brick: Evin cephesi tuğla örülüdür.
  30. Fiil yüzyüze gelmek, karşılaşmak.
  31. Fiil karşı gelmek, karşısına çıkmak, önünü kesmek, meydan okumak.
    to front the enemy bravely.
  32. Fiil (yasa dışı bir eylemi) gizlemek, örtmek, yasa dışı bir eylem için birleşmek.
    Some claimed that the
    docker's union fronted for the smuggling ring.
  33. Ünlem öndeki! sıradaki! (otelde hizmet sırası olan uşağı göreve çağırmak için söylenir).
  34. Ünlem, Askerlik2 öne! karşıya! (bak, gel vb.).
itip kakarak öne geçmek Fiil
deniz kenarında bir ev
deniz kenarında
cephede
ters, arkadan öne (doğru).
cephede olmak Fiil
bir sokakta blok halindeki evlerin ön cephesi. İsim
swell front
(mobilyada) bombelik, kabarıklık, ön cephenin çıkıntılı oluşu. İsim
öne getirmek Fiil, Bilgi Teknolojileri
brownstone ile ayni anlama gelir. kahverengi kumtaşı ile kaplanmış bina cephesi.
(a)
ask. cephe değiştirmek, taarruz yönünü değiştirmek, (b) tutumunu/inanışlarını/ilkelerini değiştirmek.
soğuk cephe, soğuk hava kütlesi. İsim
ekonomik cephe
cephe değiştirmek Fiil
sahte cephe
gösteriş
yaldız
(elbisede) ön yırtmaç. İsim
birleşik bir cephe oluşturmak Fiil
bodoslamadan
öne düşmek Fiil
ileriye geçmek Fiil
cepheye gitmek Fiil
cüretli ve küstah olmak Fiil
(savaşta) cephe gerisi, sivil sektör. İsim
cepheye asker göndermek Fiil
cepheye acele asker göndermek Fiil
sınıra acele asker göndermek Fiil
(a) önde, ileride.
The driver sits in front and the passengers sit behind. (b) ön(ün)den, ön tarafından.

This dress fastens in front.
in front.
işgücü birliği
kıtaları cepheye sevk etmek Fiil
karışık cephe, kapalı cephe: sıcak ve soğük hava cephelerinin karşılaşmasından oluşan cephe.
(a) (tiyatroda) seyirciler arasında.
My family are out front this evening, so I shall hope to give
a good performance. (b) giriş kapısı önünde, (c) yarışmacıların önünde.
önünde, ileride.
way out in front: tâ ileride, en önde.
(mobilyada) bombeli ön yüz.
sınırın geçilmesi
halk cephesi
kutupsal kuşak, geçiş kuşağı, kutup bölgesindeki soğuk havayı ılıman bölgeden ayıran hava kütlesi.
halk cephesi
faşizm ve gericiliğe karşı gelen ve gösterilerde bulunan solcu koalisyonu
fiyat cephesi
cepheyi geri almak Fiil
kıtaları cepheden çekmek Fiil
cepheden haberler
cepheyi yandan toplamak Fiil
cepheye acele asker göndermek Fiil
sahil
deniz cephesi
kıyı
ikinci cephe
(askerlik) ikinci cephe
cephede hizmet
vitrin
(borsa) tutumunu değiştirmek Fiil
fırtına cephesi
(mobilyada) bombelik, kabarıklık, ön cephenin çıkıntılı oluşu. İsim
ileri Zarf
yarılmamış cephe
birleşik cephe.
en önde, ön sırada/tarafta.
players who play up front: en önde oynayan oyuncular.
sıcak hava kitlesi. İsim
yalı
ön hava yastığı İsim, Ulaşım
cepheden saldırma
ön dingil İsim, Ulaşım
ön aks İsim, Ulaşım
(Br) parlamentoda bakanlara ya da sabık bakanlara ayrılan yer
Avam Kamarası'nda (eski) bakanlara ayrılan ön sıra
(Br) ileri gelen parti politikacısı
ön fren İsim, Ulaşım
ön bina
ön tampon İsim, Ulaşım
öncelikli/en önemli konu.
on the front burner: çok önemli, öncelikli.
Welfare reform is on the front burner . İsim
ön vagon
gerçek sahipliği ya da sahiplerinin gerçek faaliyetini gizlemek için kurulmuş şirket
paravan şirket
basketbol takımının ön savunma alanı, takımda ön ve merkez oyuncu yeri. İsim
ön kapak
postanın dağıtıldığı bölüm
oda anahtarlarının bulundurulduğu
otele gelen müşterilerin lobide kayıt işlemlerinin yapıldığı
(US) bonmarşe
büyük mağaza
ön-dalış: yüzü suya dönük olarak dalış. İsim
ön kapı İsim, Ulaşım
para piyasasına nakit aktarmak amacıyla İngiltere Merkez Bankas'nın iskonto kuruluşlarına borç vermesiyle ilgili popüler terim
(US) bir araba kafilesinin en önündeki araç
önden çekişli
ön uç Bilgi Teknolojileri
yönetim komisyonu
yüksek komisyon ücreti
bir işlemle ilgili çıkarları başlangıç aşamasında dağıtmak Fiil
ön giriş
ön sis lambası İsim, Ulaşım
bir kademlik (30.5 cm) cephe uzunluğu: arsalarda cephe uzunluk birimi. İsim
ön cam
ön ızgara İsim, Ulaşım
ön koruma çerçevesi İsim, Ulaşım
sınır muhafızı
ön cephe
cephe
önder, öncü, önde/başta gelen kimse, temsilci. İsim
(sirk vb.) çığırtkan. İsim
öndelik, peşin ödenen para, avans. İsim
önemli haberler İsim
bir binanın cephesi
bir binanın (evin) ön cephesi
bir dergide yazılardan önceki bölüm
lokanta ve öteki tesislerin ön yüzü
normal koşullarda müşterilerinin doğrudan karşılaştığı otel
genel merkez: bir kurumun en büyük yöneticisinin bulunduğu bina/daire. İsim
bir otel ya da motelde kayıt işlemleri İsim
oda rezervasyonları İsim
kıyısında/kenarında/nazır olmak.
a ten-acre plot fronting on a lake: Göl kıyısında 40,470 m2'lik arazi.
ön çıkıntı açısı İsim, Ulaşım
ön sayfa
birinci sayfa
ünlü şahsiyet
ileri İsim
ön yolcu hava yastığı İsim, Ulaşım
alınlık
ön konum lambası İsim, Ulaşım
en üstün durumda/en ön safta olan kimse.
front-rank: en üstün, ön safta, başta, birinci. İsim
birinci sınıf politikacı
ilk sıra
(US) çevreyoluna paralel uzanan yol
ön oda, sokağa bakan/ön cephedeki oda, misafir odası. İsim
ön sıra da yer
ön sırada yer
önde koşan, baş koşucu. İsim, Spor
(herhangi bir yarışmada) birinci, başta gelen yarışmacı. İsim
ön koltuk Ulaşım
(tüfekte) arpacık. İsim
medeniyet sınırı üzerinde yaşayan kimse
ön yay bağlantısı İsim, Ulaşım
yüzyüze, karşı karşıya.
(US) sınır şehri
(US) sınırdaki ilk şehir
cepheden görünüş
önden çekişli
önden çekişli Sıfat, Ulaşım
önden çekişli araba
(US) ön bahçe
ön bahçe
sınır müstahkem mevkii
ön bacaklar İsim
ilk sırada olmak Fiil
baş sayfa yapmak Fiil
yeniden söz konusu edilmek Fiil
ön sıralara koşuşmak Fiil
aklını çelmeye çalışmak, vaatlerle kandırmaya uğraşmak. 7.
keep someone dangling
k.d.:
bir kimseyi şüphe ve tereddüt içinde bırakmak/bekletmek, boşuna üzmek.
She likes to keep her lovers dangling. Don't keep me dangling, tell me if I passed the test.
ön cephe hat tına gitmek Fiil
ön cephe hattına gitmek Fiil
baş sayfaya geçmek Fiil
iç politika sorunu
(a) önünde.
The car parked just in front of the house. (b) huzurunda, yanında, karşısında, … varken.

You shouldn't use such bad language in front of the children.
ön kapak içi