bolt

  1. Noun sürgü, kol demiri.
    sliding bolt: kapı sürgüsü.
  2. Noun kilit dili/sürgüsü.
  3. Noun cıvata.
    nuts and bolts: hırdavat.
  4. Noun fırlama, kaçma/kaçış, firar.
  5. Noun (bir toplantıyı, siyasî partiyi) birdenbire terketme, ânî ayrılış.
  6. Noun (kumaş, duvar kâğıdı vb.) top.
  7. Noun kitabın kesilmemiş sayfaları.
  8. Noun
    rifle bolt ile ayni anlama gelir. tüfek mekanizması, mekanizma tertibatı.
  9. Noun (su, ergimiş cam vb.) fışkırma.
  10. Noun kısa ok.
  11. Noun yıldırım.
  12. Noun kalas.
  13. Noun (üzerinde odun kesilen) kütük.
  14. Verb sürmelemek, sürgülemek, kilitlemek, cıvata ile birbirine bağlamak.
  15. Verb (siyasî partiden) ayrılmak, (partiyi) desteklemekten kaçınmak.
    to bolt a political party.
  16. Verb (ansızın) fırla(t)mak.
    He bolted out of the room in a rage.
    make a bolt for it: tabanları
    kaldırmak, tüymek.
    make a bolt for something: bir şeye doğru atılmak/koşmak.
  17. Verb ağzından kaçırmak, düşünmeden söylemek.
  18. Verb alelacele yemek, çiğnemeden yutmak.
    He bolted his breakfast and ran to school. Eat slowly and don't bolt your food.
  19. Verb (kumaşı, duvar kâğıdını) dürmek, top yapmak, top/rulo haline getirmek.
  20. Verb (avcılıkta tilkiyi vb.) deliğinden çıkarmak.
  21. Verb vaktinden evvel çiçek veya tohum üretmek, tohuma kaçmak, tohumlanmak.
  22. Verb elemek, kalburdan geçirmek, (tülbentten) süzmek.
  23. Verb iyice incelemek, ince eleyip sık dokumak, eler gibi dikkatle gözden geçirmek.
  24. Adverb ansızın, birdenbire, ânide.
elinden geleni yapmak, her çareye başvurmak, bütün olanakları kullanmak.
/
wad
k.d. elinden geleni yapmak, son gücünü /varını yoğunu harcamak.
sürgü
yusufçuk
(Libellula).
sürgü, kapı sürgüsü, sürgülü kilit.
sürgü
mezbaha tabancası.
araba cıvatası.
perçin çivisi
gömme başlı cıvata
ispanyolet
yalnız anahtarla kilitlenebilen (yaysız) kilit.
çubuklu kilit
zımba
cıvata deliği
gömme sürgü
sürgü
sürgü
makine cıvatası: 1/4 inç veya daha büyük çaplı, kare veya altıgen başlı cıvata ve somun.
salmastra cıvatası Noun
bolt ile ayni anlama gelir. tüfek mekanizması, mekanizma tertibatı.
sürgü
cıvata
kalın dişli cıvata.
saplama
pim
çivi
eklem pimi, çelik.
sürgü, kapı sürgüsü, sürgülü kilit.
/
U-bolt,
is. köprü cıvata, uçları cıvatalı ve somunlu U demiri.
kelebekli cıvata.
sürgülemek Verb
demirlemek Verb
sağlam/açık denizlere dayanıklı gemi. Noun
cıvata keskisi. Noun
sürgü çilingiri; cıvata tezgâhı. Noun
beklenmedik/ânî olay, hiç umulmadık iş, tepeden inme, tam sürpriz.
His flunking out of school was
a bolt from the blue for his parents for they thought he studied constantly.
cıvata başı
gizlenme yeri
cıvata deliği
kaçış yolu
mücellit bıçağı. Noun
somun
yelken takviye halatı: sağlamlaştırmak için yelkenin etrafına dikilen halat. Noun, Maritime Traffic
sağlam halat. Noun
cıvata
germe
dimdik.
cıvata anahtarı
(trene vb) yetişmek için acele etmek Verb
hızla kaçmaya çalışmak Verb